hyunjin - jeongin
hyunjin
havaalaninda misin
gri saclı kizin yanındaki sen misin
tam kestiremiyorum
(20.54)
jeongin
iyi misin
bir dakika bekle
geliyorumhyunjin
Telefonumu hızlıca cebime koydum ve fazlasıyla özlediğim arkadaşımın titreyen bedenine doğru ilerlemeye başladım. Daha doğrusu ilerlemeye çalıştım. Ortam bir anda kalabalıkaşmıştı ve Jeongin yavaşça görüş açımdan çıkıyordu. Ona seslenmek istedim. Fakat babam benden önce davrandı.
"Hyunjin? Nereye gidiyorsun? Araba bizi bekliyor." Ne kadar hala disiplinli davranmaya çalışsa da benimle daha fazla ilgilenmeye çalıştığını biliyordum. Onu kırmak ya da terslemek istememiştim. "Jeongin'i gördüm de. Onunda alıp yanınıza geleceğim."
"İyi de-"
"Woo, hadi biz arabaya gidelim. Hyunjin arkadaşıyla gelir." Yine ve yine anneme teşekkür borçluydum. Ona teşekkür mahiyetinde bir gülümseme gönderdim ve tekrardan artık göremediğim açık pembe saçlı arkadaşımı aramaya koyuldum. Sahi, Jeongin saçlarını ne ara pembeye boyamıştı? Saçlarla ilgili büyük süprizi ben yapacaktım!
Tatilde olduğum süre boyunca asla görüntülü konuşmamtıştık ve saçlarımın göründüğü bir fotoğraf atmamıştım. Bayıldığı uzun sarı saçlarımı kestirdiğimi öğrenince suratını görmek için saklamıştım yani.
Saçlarımı kesmem, en çok annemin hoşuna gitmişti. Babamın lisede nasıl göründüğünü neredeyse unuttuğunu söylüyordu. Babama bu kadar benzemekten hoşnut muydum peki?
Kim bilir?
Belki Jeongin bilirdi. Beni benden daha iyi tanırdı Jeongin. Onun duygularını anlayamadığım için suçlu hissetmemin nedenlerinden biri de buydu. Her zaman yanımda olan, beni rahatlatmak için elinden gelen her şeyi yapan kişiydi Jeongin. Bazen ne diyeceğini bilemediğiniz zamanlar olur ya, işte Jeongin o durumlarda bile beni rahatlatmanın, yanımda olduğunu hissettirmenin bir yolunu bulurdu. Duygularını ve düşüncelerini kelimelere dökemeyen biriydi Jeongin. Buna karşın benim duygularımı ve düşüncelerimi her zaman doğru tahmin ederdi.
Geçen sefer biraz da benim yüzümden tek başına kötü anlar geçirmesine göz yumduğum için suçlu hissediyordum. Onun yanında olan ve onu rahatlatan ben değil Minho'ydu. Kıskanmış mıydım? Biraz. Zaten bu yüzden bir de onu sağanağın ortasında bırakmak istememiştim. İyi ki de bırakmamışım.
Jeongin benim için çok farklıydı. İçimdeki en büyük pişmanlığı ona açtıktan sonra bir anda yurt dışına 3 aylık bir tatile gitmek fazlasıyla rahatsız ediyordu beni.
Hırkam onda kalmıştı. Konuşmamız gerekenler yarım kalmıştı. Öpücüğüm de yarım kalmıştı.
Eğer cesaretli biri olsaydım, hırkamı ona verdiğim zaman asla yanaktan, hafif bir öpücükle bırakmazdım. İçtiğim bira şişelerinin etkisiyle kesinlikle arkadaşlığımızı derinden sarsacak bir şey yapardım. Cesaretim olsaydı tabii.
Jeongin benim için çok fazla şey ifade ediyordu. Ama ondan hoşlanıyor muydum? Bilmediğim şey buydu işte.
Bilmediğim şeylerden nefret ederdim.
Sevdiğim tek bilinmezlik Jeongin'di. Onun hakkında bilmediğim şeyler kendisine daha da çekilmeme neden oluyordu. Neden herkese mutlu, komik ve hiç bir şeyi umursamayan Jeongin'i gösterdiğini bilmiyordum mesela. Kendisini içten içe yiyip bitiren ve bana bile anlatmadığı düşüncelerini de bilmiyordum. Ailesinden neden çekindiğini ve ailesinin ona neden bu kadar baskı uyguladığını bilmiyordum. Bana karşı neler hissettiğini bilmiyordum. Bilemedikçe Jeongin'i daha da kendime yakın tutmak istiyordum. Bana içini dökmesini, onun beni rahatlattıği gibi ben de onu rahatlatmak istiyordum. Merakım beni yiyip bitiriyor, Jeongin'e daha da çekilmemi sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lovers rock - hyunin
General Fictioniçine kapanık, arkadaşlarıyla problemleri olan jeongin, okula yeni gelen hyunjin ile tanışmasıyla hayatında yenilikler yapmaya karar verir - another day - slow update!! | hyunin düz yazı