ficin en ilginc bolumune hos geldiniz
cok yorum yapmicam ama guzel ve gsrip bi bolum oldugunu dusunuyorum ins hosunuza gideryorum yapmayi unutmayin
"Beni bir daha görmeye gelmeyeceksin sanıyordum Bay Melek.'' dedim alayla.
Sarı saçlarını karıştırdı. "Benimle alay etmekten bıkmıyor musunuz Majesteleri?"
Çiçek tarlasına uzandım. Gökyüzü buradan çok güzel görünüyordu. Bana yukarıdan bakan Bay Melek de öyle. "Bana majesteleri dediğin sürece hayır."
"Siz bu ülkenin tek dükünün tek oğlusunuz. Bir sonraki düksünüz. Size istediğim gibi seslenemem."
Gülümsedim. Kimliğini saklamakta inat ediyordu. "Peki sen kimsin Bay Melek?'' Ellerimi ona uzattım. "Kanatlarınız yok. Ve her zaman sizi gökten düşerken yakalamak zorunda kalıyorum. Ülkenin tek dükünün bahçesine izinsiz girdiğinizi varsayabilir miyim?"
Sinirle yanaklarını şişirdi. "Üç yıldır bu bahçeye geliyorum. Ama hala aynısın." Gülümsedim. Başımın yanından bir çiçek kopardım ve ona uzattım. "Gerçek kimliğiniz ne olursa olsun, siz her zaman benim güzel Bay Meleğim olarak kalacaksınız." Söylediklerimle kızardı. Ona uzattığım çiçeği suratıma fırlattıktan sonra yanıma uzandı. "Keşke sadece ikimiz kalabilsek..." dedi dalgın bir ses tonuyla. "Ne sen dükün oğlu olsan ne de ben her zaman geri dönmek zorunda olan bir melek."
Ona doğru döndüm. "Neden kaçmıyoruz ki?" Boş bir umuttu söylediğim. O da farkındaydı bunun. "Majesteleri, sizin aileniz de benimki gibi mi?''
"Aileni bilmiyorum Bay Melek. Meleklerin tek ailesi Tanrı değil mi?''
"Ya sana aslında bir melek olmadığımı söyleseydim?"
"Yıllarca kandırılmışım!"
Güldü. Gerçek bir melek olmasa bile gülüşü melekleri kıskandırıyordu. "Özür dilerim majesteleri. Ama size yalan söyledim."
"Aslında kimsin ki?"
"Çook önemsiz biriyim."
Sırtıma batan çimenler rahatsız ediyordu. Doğruldum. "Siz," yavaşça yüzüne gelen saçlarını kaldırdım. Mücevherler gibi parlayan mavi gözleriyle bana bakmayı sürdürüyordu. "Prens mi-"
......
"Neden!?" diye sordum yaşlı gözlerimle. Bir taht salonundaydım. Boş tahtın önünde durmuş, önümde diz çökmüş canlı kızıl saçlara sahip bir şövalyeye bakıyordum. Etraf karanlık değildi. Fakat sessizdi. Karanlık kadar sessiz.
"Neden bize ihanet etmek zorundaydın?''
Boynuna doğrtultuğum kılıcımla kafasını kaldırdı. Kızıl uzun saçları gözlerini kapatıyordu. Oysa en çok onları görmek istiyordum. "Senin ve ülkenin geleceği için yaptım."
"Sen bu ülkeyi hiç umursamadın! Umursamış olsaydın ağabeyimi, gerçek veliaht prensi öldürtmezdin.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
lovers rock - hyunin
General Fictioniçine kapanık, arkadaşlarıyla problemleri olan jeongin, okula yeni gelen hyunjin ile tanışmasıyla hayatında yenilikler yapmaya karar verir - another day - slow update!! | hyunin düz yazı