18

364 53 104
                                    

slm aq
nefret ettim bu bolumden ama sonrali bolumun sonuna supriz koydum dayanim bi tik 💞
yorum da yapin okunmadigini gorunce silesim gelio
by

Satıcıya aldıklarımın parasını ödedikten sonra gözlerimle sevgili arkadaşımı aramaya başlamıştım. Ortaklıkta gözükmüyordu. Belki de geç kalmıştı. Salıncaklardan birine oturdum ve aklıma estiği için aldığım bira şişelerini de kenara bıraktım.

Aslında içmeli miydik bilmiyordum ve ailemden tam olarak izin almamıştım. Gecenin bu saatinde parka Hyunjin'le buluşmaya izin alabilmemin nedeni annemlerin parkın tam karşısındaki apartmanlardan birinde oturan halamın yanında olmalarıydı. Beraber viski (berbat) içip sohbet ediyorlardı ve eğer kalsaydım bana da ikram edeceklerini biliyordum. Ayrıca eniştem çıkarken arkadaşımla vakit geçirirken 'bir şeyler' almam için ek para vermişti ve annemler de hiç bir şey dememişti. Bunu izin verildi saymalı ve Hyunjin'e içip içmeyeceğini sormalıydım. Eğer o içmezse ben de içmezdim ve şişeleri iade ederdik biterdi.

Aniden esen serin rüzgarla titredim. Yazın ortasında ceket almadığım gecenin böyle serin olması hiç etik değildi. Bir de üstüne anneme bu mevsimde ceket mi alacağım diyerek hava atmıştım. İşte bu yüzden her zaman annenizin sözünü dinleyin. Anneler her zaman haklıdır. (Değillerdir aslında ama bencil biri gibi davranıp bu bölümü de kendi düşüncelerim için harcamayacağım. Bu bölümü okuyorsanız hepiniz Hyunjin hakkında meraklısınız demektir. Bu bölümde yaşanacak şeyleri elinizden alamam) Üşümesinler diye ellerimi şortumun cebine attığımda artan paralarının şıngırtısı geldi kulağıma. Eğer Hyunjin açsa ona bir şeyler yedirecek kadar param vardı. Umarım açtır. İnsanlarla yemek yerken daha rahat konuşuyordum. (İşte size benimle ilgili bir bilgi daha)

Sevgili arkadaşımı uzaktan hemencecik tanıdım. Üzerine beyaz bir hırka geçirmişti. Sarı saçları ensesine dökülüyor ve sokak lambasının loş ışığında bilr parıldıyordu. Tanrı ışığını Hyunjin'den alıyor olmalıydı. Bazen onun sadece bir hayal olduğunu düşünüyordum. Fakat kendi kafamda yarattığım hiç bir şey Hyunjin kadar güzel olamazdı. Aşırı düşünmekten kafayı sıyırmadığımı biliyordum yani. Beni fark edince gözleri parıldadı. (Gerçek bir ana karakter) "Jeongin!" dedi neşeyle. Mesajlaşırken biraz moralinin bozuk olduğunu anlamıştım yine de bana karşı her zaman gülümsüyordu. Onun gülüşü arttıkça benim de gülümseyesim geliyordu. Hyunjin yanıma gelene kadar olduğum yerde durup sadece şapşal şapşal gülümsediğimi fark etmemiştim.

"Nereye bakıyorsun?" dedi kafasını önümde eğerek. Gülümsedim. "Bir melek gördüm sandım da senmişsin." Sahte bir utanmayla omzuma vurdu. "Şapşal şapşal konuşma!" Sesini fark etmeden yükselttiğinden ileride otursn teyzeler yargılayıcı bakışlarla bize baktılar. Rahatsız ediciydi. İnsanların olmadığını sanıyordum. Koluna girdim. "Hadi oturabileceğimiz bir yere gidelim." Omuz silkti. Dudaklarını büzdü. "Salıncakta seninle oturabilirdik." Çok şirin davranıyordu. Teyzeleri bir süreliğine unutabilirdim. "Nasıl istersen." dedim. "Ne de olsa bu buluşmanın ana karakteri ben değilim sensin. Sen istersen onu yapacağım.''

Işıldadı.Gerçek anlamda ışıldadığını düşünebilirdim. Ama henüz o kadar sarhoş değildim. Yanımdaki salıncağa oturdu. Bir süre ikimiz de konuşmadık. Hyunjin beni izliyor bense ayaklarımı izliyordum. Ortam gittikçe garipleşiyordu. VE kesinlikle benim yüzümdendi. Her zaman konuşmayı başlatan kişi olmam gerekirmiş gibi hisseder, ama asla hiç bir şey demezdim. Konuştuğumda da kendim hakkımda konuşurdum. Ya da uzasın diye sorunlarımdan bahsederdim. Salakça bir yöntemdi. Konuşmak için hareketlendirdiğim sırada Hyunjin salıncağı durdurdu. Fark etmeden kendimi yavaşça salladığımı ancak o zaman fark etmiştim. "Jeongin, konuşmayı başlatmak gibi bir sorumluluğun yok şu an. Buraya benim yüzünden geldin zaten." İç çektim. Onun derdini dinlemek ve onu rahatlatmak için buluşmayı teklif etmiştim. Yine de rahatlatılan taraf ben olmuştum. Suçlu hissetmeme engel olamadım. "Çok haklısın." dedim. Yavaşça salıncaktan kalktım. Yere bıraktığım bira şişelerinin olduğu poşeti aldım. Hala salıncakta oturmuş beni izleyen Hyunjin'e baktım. Bu gece baş karakter oydu. Onu dinlemeliydim. "Buraya senin için geldim. Kendimi düşünmek için değil. Kalk hadi, konuşarak yürüyebiliriz. İlerideki ağaçların altına otururuz olmazsa. Burada kalmaya gerek yok." Önce ani hareketim için şaşırmış gibi gözüküyordu. Fakat ona elimi uzatmamla gülümsedi ve elimi tutup küçük salıncaktan kalktı. "Umarım bu geceye yetecek kadar içki almışsındır." dedi gülümseyerek.

lovers rock - hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin