3. Bölüm

386 64 79
                                    

İlk Yayınlanma Tarihi: 22.08.23

Yeniden Yayınlanma Tarihi: 28.01.24

Hoş geldiniz. Küçük yıldıza dokunup okumaya geçebilirsiniz. İyi okumalar.

(Not: Lale, konuşma engeli olan bir karakterimiz ve italik yazılan kısımlarda işaret dili kullanıyor. Bunu hem sizin hem de benim için kolaylık olsun diye yaptım.

Not 2: Anonimin yaptıkları, söyledikleri çok korkunç, çok rahatsız edici ama bunun bir sebebi var. Bir insana böyle yaklaşması ve söylediği şeyleri asla tasvip etmiyorum. Sebebini ilerleyen bölümlerde öğreneceksiniz. İyi okumalar.)

Dün gelen son mesajlara cevap vermemiştim. İnsanları engellemeyi sevmezdim. Konuşma haklarının elinden alınmasını istemezdim. Saçma bir düşünceydi, o adam beni rahatsız ediyordu ama umursamıyordum.

Eninde sonunda susacaktı. Ki en kötü ihtimalle 25 günü vardı. 25 gün boyunca gelen çiçeklere ve mesajlara katlanabilirdim. Ki iki günü akıp geçmişti bile.

Bugün çiçek gelmemişti. Akşam saatleri olmasına rağmen gelmemesi dikkat çekiciydi. Diğer iki çiçek de erken saatlerde gelmişti. Çiçek gelse yine bir vazoya koyup diğerleri gibi sulayacaktım ama bu tamamen çiçek sevgimden kaynaklanıyordu. Çiçeklerin ölmesini istemezdim.

Telefonumu elime aldığımda bir mesaj olmadığını gördüm. Meraklandığım için kendime kızsam da kendimi bundan alıkoyamıyordum. Her gün çiçek geleceğini söylemişti. 25 gün boyunca her gün...

Oturduğum yerden kalkıp balkona çıktım.

Apartmanımız iki bloktan oluşuyordu ve saçma bir şekilde iki blok arası çok yakınken bir de merdivenle bağlantı vardı. Çok daha komik olanı merdivenin bir alt katıma denk gelen daireye bağlanmasıydı. Merdiven yaklaşık 10 basamaktan oluşuyordu ve merdiven olmasa bile karşı daireye atlayarak geçilebilecek kadar yakındı.

Sorduğumda, arsa sahiplerinin gelininin evine daha kolay gitmek için bu bağlantıyı yaptırdıklarını söylemişlerdi.

Gerçekten duyduğum en komik nedenlerden birisiydi.

Balkondan ilerleyip merdivene oturduğumda gelin evinde oturan Çağan camdan bana el salladı. Tek arkadaşım sayılırdı. Arada bir merdivende karşılaşırdık ve bana keman çalardı bazen de yaptığı tatlılardan ikram ederdi. Eli çok lezzetliydi. Dertleşmezdik hatta konuşmazdık bile. Bazen o konuşsa da ben cevap vermeden dinlerdim. Bu durumda dertleşmeyen tek kişi bendim onun için bu durum geçerli değildi.

Sanırım insanlar için konuşamayan bir dert arkadaşı bulmak iyi bir şeydi. Ben de bunu el hareketlerimle bozmak yerine dinler ve ona gülümserdim. Birkaç kez sarılmışlığım da vardı ama bunları düşünmek istemiyordum.

Onunla farklı bir ilişkimiz vardı ve kendimi ona karşı frenlemek istediğim birçok zaman olmuştu. Çünkü onun yörüngesine takıldığımda geri kurtulamayacağımı biliyordum.

Balkondan çıkıp yanıma geldiğinde elinde kemanı da vardı. Bugün bana küçük bir konser verecekti anlaşılan. 

Gülümsediğimde yanıma oturdu.

"Nasılsın bugün? Bayadır görmüyorum seni burada." Ellerimi hızla hareket ettirdim.

"İyiyim, sadece biraz yoğundum." Vefat eden kardeşinin duyma engelli olduğu için işaret diline hakimdi. Bunu bana yine bir gün verdiği tatlılarla aşk yaşarken söylemişti. O gün kardeşinin ölüm yıldönümüydü ve oturup birlikte ağlamıştık. Dertleşmeden dert arkadaşı olmamız trajikomikti ama ona dair en iyi bildiğim iki şeyden birisi adıydı.

Çağan...

Diğeri de hobileri: tatlılar ve kemanı...

"Ben de yoğundum. Bir süredir sevgilim ile buluşamadım. Çalmamı ister misin?" Kafamı salladığımda parmakları ve çubuğu teller üzerinde dans etmeye başlamıştı. Bu işi çok iyi yapıyordu. Kemanına kesinlikle aşıktı. Ondan 'sevgilim' diye bahsederdi. Bu aşka yakından tanık olmak mutluluk vericiydi.

Birkaç dakika keman sesi ile mest olmuşken telefonum peş peşe titremeye başlamıştı. Mesajın kimden geldiğini tahmin ediyordum. O yüzden biraz bekleyebilirdi. Kendisi bana daha dün sabırla ilgili bir şeyler dememiş miydi?

"Mesaj atan kişi oldukça ısrarcı gibi bak istersen."

"Sorun değil, bekleyebilir. Kim olduğunu tahmin ediyorum. Sen kemanı çalmaya devam edebilirsin." Ellerimi kucağıma indirdiğimde onun gözü evinin penceresine kaymıştı. Ben de baktığı yere baktığımda benim yaşlarımda bir kadının Çağan'ı yanına çağırdığını görmüştüm.

İçimde bir şeyler haksız yere kırılmışken sadece gülümsedim.

"Benim gitmem lazım." dediğinde kafamı salladım. Gülümseyip eve gitti. Ben de telefonu elime alıp mesajları okumaya başladım.

+90505...:
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

+90505...: Böyle demiş ünlü şair

+90505...: Ihlamur, doğanın en ilginç bitki türlerinden birisidir.

+90505...: Ihlamur ağacı bahar sonu yani yazın başında çiçek açar.

+90505...: Yani baharın en son çiçek açan ağacı Ihlamurdur. 

+90505...: Sana bu mevsimde ıhlamur çiçeği veremezdim o yüzden 2323 gram ıhlamur aldım.

+90505...: Vitamindir.

+90505...: İyi gelir.

Lale: Ne Lğwmeşfmgşgöyihşh

Lale: İşte şimdi ilgimi çektin.

Lale: Ihlamur çiçeği yerine ıhlamur alandan olur bence.

+90505...: Gerçrtrn olry my?

Lale: Hayır tabii ki.

Lale: Sapık gibi beni izle sonra da gel olur mu de.

Lale: Sence olur mu?

Lale: Cesaretin varsa karşıma çık.

Lale: Yaptığın şey suç.

Lale: Ayrıca bu yaptıkların romantiklik değil.

Lale: Oldukça rahatsızlık verici.

Lale: Normal birisi olsa ilk mesajında engellemişti.

+90505...: Sen neden engellemiyorsun?

Lale: Kimseyi engellemem ben.

Lale: Konuşma hakkını elinden alamam.

Telefonu alıp içeri geçtim ve kapının önündeki paketi aldım. Gerçekten de 2 kilodan fazla ıhlamur vardı ve o vazgeçilmez olan tahta parçası...

------Bölüm Sonu------

Söylenmeyen Notalar / Yarı Texting #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin