16. Bölüm

215 46 20
                                    

İlk Yayınlanma Tarihi: 10.09.23
Yeniden Yayınlanma Tarihi: 04.02.24

Hoş geldiniz. Küçük yıldıza dokunup okumaya geçebilirsiniz. İyi okumalar. Yorumlarınızı bekliyorum.

İnsan ağladıkça rahatlardı. Abim küçükken bana, insanın ağladığında içindeki acıyı gözyaşları ile attığını söylerdi. Bundan dolayı insan her ağladığında bir öncekinden daha iyi hissedermiş.

Seneler önce verdiğim kayıpla gözyaşlarım durmaz olmuştu. Bu dünyada beni sevdiğine en çok inandığım insan gözlerimin önünde yitip gitmişti. Daha 24 yaşındayken kalp krizinden ölmüştü. Görkem Uluçetin...

Benim en kıymetli hazinemdi.

Beş, altı yaşlarındayken sokakta oynamak istediğimde diğer çocuklar beni dışlamışken o gelip benimle saatlerce oynamıştı. Anne-babamıza karşı hep yanımda durmuştu. Söylemeyediklerimi anlamış, anladıkları ile beni mutlu etmeyi başarmıştı.

Benim sözcüklerim abim olmuştu.

Şimdi ise bir yabancının kollarında kendi ellerimle yitirdiğim sözcüklerime ağlıyordum. İnsanların bunu yüzüme vurmasına bencilce tepki gösteriyordum.

Aslında bencilce değildi. Dilsiz doğmayı ben seçememiştim. Sesimin olmasını, konuşmayı, şarkı söylemeyi, kahkaha atabilmeyi, gerektiğinde yardım isteyebilmek için çığlık atabilmeyi ben de çok isterdim ama böyle yaratılmıştım. Benim en insan dışı özelliğim buydu. Kimisi kalpsiz, kimisi beyinsiz, kimisi empati yeteneğinden yoksun doğarken benim dilsiz doğmam asla sorun olmamalıydı.

Abimin katili ben değildim. Bir anda geçirdiği kalp krizine karşısında oturup gülerken sebep olmuş olamazdım.

Peki ama, neden gözleri son kez nefretle bakıyordu?

O gün beni eve dönmeye ikna etmek için gelmişti ama dönmeyeceğimi biliyordu. Bu sadece bir formaliteydi. Beni oradan kurtaran abimin ta kendisi iken, o gün beni geri çağırması anlamsız olurdu.

Birkaç sene önce yanıma geldiğinde gün boyu birlikte vakit geçirmiştik ve akşamına abimi kaybetmiştim. Ailem dahi beni bu durumdan sorumlu tutmuştu. Daha birkaç saat önce abimi yanıma, beni eve geri getirmesi için göndermişler iken haberi aldıklarında bir daha yüzüme bakmamışlardı. Evime iki kez gelmişler bunda da abimin bana vermek istediği şeyleri verip gitmişlerdi.

Şimdi ise beni seven adamın kollarında o günü yeniden yaşıyordum. Gelen o mesajla geçmiş önüme serilmiş, her iğnesini acımasızca batırmaya başlamıştı. Sadece birkaç dakika daha olsa iyi hissetmiştim, yaşadığım heyecan dahi bana iyi gelmişti ama şu anda iyileşiyor gibi hissediyordum. Sanırım kendimi kelimelerle anlatsam daha iyi hissedemezdim çünkü Umut'un şu anda ben susarken dahi beni anladığını düşünüyordum.

Az önce kulağıma fısıldaması dahi iyi hissettirmişti. Geçecekti, inanıyordum. Her insan eninde sonunda iyileşirdi. Ben de iyileşecektim.

Fazla ağlamaktan burnum akmaya başladığında Umut'tan ayrılıp cebimdeki mendili çıkardım ve bahçedeki banklardan birisine oturdum. Şimdi el hareketlerimi yapsam tamamen göremezdi. Karşıma geçerse de kimliğini açık ederdi.

Telefonumu çıkarttığımda bankın yaslanma kısmına ellerini yaslamıştı. Kısık bir gülme sesi duyduğumda neye güldüğünü anlayamadım. Sesi tanıdıktı ama kendini gizlemek için boğuk bir ses çıkarıyordu.

Lale: Neye gülüyorsun?

Elleri banktan ayrıldıktan birkaç saniye sonra cevap geldi.

Dikizci: Adımı çok beğendim:)

Dikizci: Gerçi haksızlık olmuş sanki.

Lale: Hayır, dikizcisin.

Lale: Bunun için evimin içini dikizlemen gerekmiyor.

Lale: Balkona her çıktığımda sapık gibi izlemiyor musun?

Dikizci: Sen hiç aynada kendine bakıyor musun?

Dikizci: Yerimde olsan birçok sınırı aşardın.

Dikizci: Çok güzelsin, Lale.

Dikizci: Tam şu anda gözlerinin içine bakıp söylemek isterdim ama bugün daha önemli şeyler var.

Dikizci: Sen kendini iyi hissetmeden karşına geçip bir sorun daha olmak istemiyorum.

Dikizci: Vereceğin tepkiyi bilmiyorum. Bu yüzden uzak kalıyorum.

Dikizci: Daha iyi misin?

Ellerim klavyenin üzerinde dolaşıyordu ama tek bir harf daha yazamıyordum. Daha iyi gibiydim ama bunu kelimelerle ifade edebilecek kadar iyi değildim. Umut ise tepemde durmuş her hareketimi izliyordu. Bu her şeyi daha da zorlaştırıyordu.

Dikizci: Dışarısı sana iyi gelmiyorsa eve geçebiliriz, yani sen nasıl istiyorsan öyle yaparız.

Dikizci: Geçebiliriz derken ayrı ayrı.

Dikizci: Yani istersen birlikte.

Dikizci: Allah beni kahretsin kendimi açıklamak neden bu kadar zor.

Dikizci: Aklımı başımdan alıyorsun.

Lale: Umut, karşımda bir insan dua edince dayanamayıp amin diyorum ben ya.

Lale: Aminnnnnn.

Lale: Allah beni kahretsin kısmına söyledim sonra yanlış anlama.

Dikizci: Her duaya mı gerçekten?

Dikizci: Allah'ım Lale beni sevsin.

Dikizci: Lütfen...

Lale: Aptal!

Dikizci: Şu anda seni gülümsetiyorsam çok da aptal değilim bence.

Dikizci: Hem de amin der misin?

Dikizci: Acilen!!!

Lale: Gidiyorum ben.

Dikizci: Nereye ya, daha olmayacak duaya amin diyecektik...

Dikizci: Neyse benim adım Umut.

Dikizci: Umut etmek doğuştan beri benimle.

Dikizci: Beni seveceksin, Lale.

Dikizci: Bir gün bunu bana itiraf edeceksin.

Dikizci: Gözlerime bakacaksın ve parmaklarınla tüm duygularını bana söyleyeceksin.

-----Bölüm Sonu-----

Söylenmeyen Notalar / Yarı Texting #TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin