BÖLÜM 24 OYUN

35 7 1
                                    

Telefonu açtım ve Karla'nın sesi heyecanlı geliyordu.

- Şeyma bizim eve gelsenee.

- Yanımda Jacob var.

- O da gelsin.

- Tamamdır.

Ne olduğunu ikimiz de merak etmiştik. Karla'nın evine doğru yol aldık. Geldiğimizde Karla bizi kapıda karşıları. Emily de evdeydi. Karla heyecanla masadaki oyunu göstererek:

- Tataaa, biraz kafa dağıtma zamanıı.

- Cidden Monopoly mi oynayacağız Karla haha.

- Niye öyle diyorsun bence kısa bir eğlenceli ara hepimize iyi gelir. Hem şu olayı da tüm detaylarıyla anlaattt.

Jacob gülümsüyordu ve durumundan memnun gibiydi.

- Şeyma ben bu teklife hayır diyemeyeceğim. Bence sen de benim partnerim olduğun için bana eşlik etmelisin.

Jacob'un söylediklerine gülümsedim.

- İyi öyleyse varım. Küçük bir kaçamak olsun.

- Yeaahhhh that's my girlll.

- Karla enerjini kıskanıyorum valla.

- Kıskanma canımm ben olmasam napardınızz.

Karla neşesiyle beni moda getirmişti. Hep birlikte Monopoly oynadık. O kadar eğlenceliydi ki zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık. Bu arada tüm olayları kızlara anlattık ve kızlar da köye gelmek istediler. Kalabalık olmak iyiydi o yüzden memnun olmuşum. Yarın sabah yola çıkacaktık.

Bir ara telefonum çaldı ve arayan Alan'dı. Hemen dışarı çıkıp telefonu açtım.

- Şeyma defin işlemi halledildi. Ama senin gelmeni istemiyorum. Ben iş için izin kullanacağım ve oraya geleceğim.

- Teşekkür ederim Alan. Birbirimize verdiğimiz sözü tutuyoruz. Bu arada ben de boş durmadım.

Edindiğim tüm bilgileri ve planlarımızı Alan'a anlattım. Alan yarın bizimle gelemeyecekti ama belki de yüz bin defa dikkatli olmam için uyardı. Bu arada o da bu olayı Eric ile araştıracaktı.

Telefonu kapattığımda bir şey beni boğuyor gibi oldu. Hala Jake'in olmadığını kabullenemiyordum. Nasıl beni yalnız bırakırdı. O olmadığı için artık hiçbir şeyden korkmuyordum çünkü en korktuğum şey başıma gelmişti, Jake'i kaybetmek...

Bir an içeri girip eğlenceye devam etmek gelmedi içimden. Gözlerim dolu dolu arka bahçeye çıktım. Gözlerim bir an ormana takıldı. Bir şey beni izliyor gibiydi. Sonra telefonuma baktım bilinmeyen numara arıyordu. Onun aradığını anladım. Açtım:

- Ya ne istiyorsun Allah'ın cezası. Beni böyle korkutabileceğini mi sanıyorsun. Korkacak bir şeyim yok benim.

- Biliyorum. Yaşadığın her şeyi biliyorum. Senin kendin hakkında bildiğin şeylerden çok daha fazlasını biliyorum. Madem korkmuyorsun gitsene onun mezarına şimdi neden gitmiyorsun?

Bunu dediği an beynimden vurulmuşa döndüm. Kesin beni dinlemişti. Ne zamandan beri izliyordu beni. Ve neden ben?

- Benim işlerimi kurcalamazsan ben de senin işlerini kurcalamam Şeyma. Bırak ne yapıyorsam yapayım. Senin üzülmeni istemem.

- Sen ne biliyorsun neye üzülüp üzülmeyeceğimi. Çık ortaya da adam gibi konuş. Sen de korkaksın eğer olmasaydın böyle gizlenmezdin.

Bunu dedikten sonra yüzüme kapattı. Sanırım ağır konuştum. Ama o da benim yaralarımla uğraştı. O benim hakkımda bilgi sahibiyse ben de onun hakkında bilgi sahibi olacaktım. Onu gerçek yüzünü ortaya çıkaracaktım tıpkı yüzsüz adamın yüzüne bir yüz koyduğum gibi.

FIND THE TRUTH (DUSKWOOD) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin