2. 'İntikam?'

47 3 0
                                    











Tek arkadaşımın bilincimi kaybedince ortaya çıktığını sanardım. Birkaç gün önceye kadar. Okula yeni bir çocuk nakil olmuştu. İsmi Mert. Diğer insanların aksine tiksinç bir şeymişim gibi benden uzak durmadı. Her ne kadar soğuk nevalenin teki de olsam konuşmayı kesmemişti. İlk defa telefonumda bu kadar mesaj birikiyordu. Gülümsedim.

Mutluluk bu kadar kolay mıydı?

"...sonra bana bir bakışları var. Görmen lazım. Sanki tüm her şeyi ben yapmışım gibi hepsini bana temizlettiler. Canım çıktı tüm gün!"

Ondan gerçekten hoşlanıyordum sanırım.

Bu birkaç gündür her şey fazla iyi gidiyordu. Mert'i yanımda gören kızlar bana dokunmuyorlardı. Melis de her zamanki gibi bakmakla yetinmişti sadece, o elini kirletmezdi zaten. Ama bu işte bir tuhaflık olduğu belliydi. Anlamayacak kadar salak değildim. Sadece anlamazlıktan geliyordum. Çünkü yalnızdım. Çünkü deliriyordum.

O yüzden Mert'ten hoşlanmak istedim. Bir sanrıdan değil. Hatta mümkünse o sanrıyı bir daha görmemek istedim.

Buna inandırdım kendimi. Hatta, son birkaç gündür yoktu. Gelmemişti. Düzeliyordum. Mert sayesinde.

Ondan hoşlanmak için bir sebep daha. Beni iyileştiriyordu. Normale dönüyordum.

O yüzden acele ettim. "Mert, ben senden hoşlanıyorum."

Tek kaşı havalandı ilk önce. Dudakları iki yana kıvrıldı ve beyaz dişleri kendini gösterdi.

Ertesi gün ise onu, Melis'in yanında gördüm. Gülen gözleri ve neon dişleriyle.

Bir daha yanıma uğramadı.

"Ezikteki özgüvene bak! Melis'in sevgilisine açılmış!"

Ne ara Melis'in sevgilisi olmuştu bu çocuk? Valla ondan hızlısı...

"Kendini değerli bir şey sanmış belliki! Yazık, buna da üzüldüm. Malum günüm mü geldi ne!"

Gülüşmeler, dalga geçişler, itip kakmalar... Bitse de gitsek modundaydım artık. Lakin bugün beni kolay kolay bırakmaya niyetleri yok gibiydi. Tahminlerim doğru çıktı. Çığlıklarımdan tatmin oldukları bir vakit beni saldılar. Paramı da aldıkları için eve yürüyerek gitmek zorunda kaldım. Hava kararıyordu. Yol boyunca tek duam babamdan önce eve gelmiş olmaktı. Yoksa en iyi ihtimalle aç uyurdum. En kötü ihtimali ise düşünmek istemiyordum.

Lakin şans bana gülseydi eğer doğmamış olurdum.

O gece ona en çok ihtiyacım olan gecelerden biriydi belki de. Ama o gelmedi.

"..sana ihtiyacım var."

Vücudum kendini toparlayana kadar okula gitmedim. Araya hafta sonu girdiği için şanslıydım. Devamsızlığıma işlememişti. Hayattan ümidi kesmiş biri neden devamsızlığı düşünürdü ki? Ne kadar saçma. Nefes almak bile benim için külfetliyken, neden?

Çünkü yaşamak istiyordum. Ne olursa olsun. Bu cevabı kendime verebildiğim gece geri geldi o, sanrım.

"Peki, şimdi ne yapmak istiyorsun?"

Geçen iki seneyi düşündüm. Yaşadıklarımı, yaşayamadıklarımı... Ardından onunla geçirdiğim bir seneyi düşündüm. Zor anlarımı, kısaca yanımda olduğu her anı. O hep benimleydi. Ve defalarca sorduğu ve defalarca ısrarcı olduğu bir konu vardı. O konuyu dile getirdiğimde gözlerinde oluşan pırıltılar yıldızlardan daha parlaktı.

"İntikam almak istiyorum."

Bizim hikayemiz işte bu şekilde başladı.







SANRI

SANRI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin