Gitti. Tamamen gerçekliğe döndüm. Artık geceleri hayal alemine dalabiliyorum. Ama tek gördüğüm şey dehşet verici kabuslar.Gün içinde değişen bir şey olmamıştı. Bir döngünün içinde gibiydim. Daha da içime kapanmıştım. Konuştuğum kimse yoktu artık. Gülmeyi, tepki vermeyi bile unutmuştum. Kabuslardan uyuyamadığım gecelerde ya da rahat bir nefes alabildiğimde sadece telefona bakıyordum. Kaçmak için mi bilmiyorum ama vaktimi alıp götürmesi ve diğer insanların paylaştığı dertsiz tasasız hayatlar beni rahatlatıyordu. Oyalanıyordum sadece. Hayatım beklemede gibiydi.
Nefes almak istemiştim lakin nefesimi kesip gitmişti.
Dizimdeki yaraya baktım. Bugün sert bir şekilde düşmüştüm. Kan kurumuştu lakin tazesi ufak ufak sızıyordu bulduğu yarıktan. Raftaki kolonyayı alarak birazını döktüm üstüne. Peçeteyle alttan desteklerken ferahlaması için üflüyordum. Acısı biraz hafifleyince üstüne biraz krem sürüp peçeteyle kapattım. Kendi başıma bu kadar yapabilirdim en fazla, dikişlik bir şey yoktu en azından.
Bedenimi yatağa atarak aldım elime telefonu. Uyuyamazdım. Uyusam da kabuslar peşimi bırakmazdı. Gözlerim yine bomboş gezecekti ekranda. Babam geç gelecekti bugün o yüzden rahattık. Hayatımdaki en olumlu gelişme babamın geç saatlerde eve dönmesi olabilirdi. Kaç gün geçmişti bilmiyorum ama benim için zaman kavramı hiç olmadığı kadar yavaştı.
Bir anda her şey durdu. Tüm düşüncelerim, zaman... Gözlerim şaşkınlıkla açılırken ne yapacağımı bilemedim. Kulaklarım uğulduyordu sanki, göğüs kafesim sıkışıyordu.
Oydu.
Telefon ekranımdan gülümseyerek bana bakıyordu.
Keşfetimden geçmeden seri bir şekilde durdurdum ve paylaşan hesabı incelemeye başladım. Yanlış görmemiştim. Oydu. Kalabalık bir grup erkek arasında kadraja gülümsüyordu.
Bir okul hesabıydı. Ata koleji. Fotoğrafın üstüne etiketlenmemişti isimleri ama yorumlara girdiğimde hesabını bulabildim. Üstüne tıklayana kadar ellerimin bu kadar titrediğini fark etmemiştim.
Yankı Eraslan.
Takipçi sayısı bir hayli fazlaydı. Herhangi bir hikayesi olmadığından paylaştığı son gönderiye tıkladım. İki yıl önce. Kaşlarım istemsiz çatılırken titrek bir nefes aldım. Yorum kısmında birçok saçmalık vardı.
Kimi sevgi sözcükleri sarfederken kimi yeriyordu. Yorumlardan birinin üstüne tıkladım.
Yaptıklarlarından sonra hak ettiğini buldu manyak.
Bir başkası;
Bayağıdır kimse ulaşamıyor sana. Umarım iyisindir.
Anonim bir hesaptı. Ve günümüze daha yakın bir yorumdu. Ayrıca daha insancıl olduğu için istemsizce elim klavyeye gitti.
Ne oldu ona?
Beklerken ne kadar süre geçti bilmiyorum. Elim ağzımda tırnaklarımı kemirirken diğer gönderilerini de bir şey bulmak ümidiyle arayıp taradım.
Hepsinde gülümsüyordu. Zaten az gönderisi vardı ama çoğu arkadaşlarıylaydı ya da kendisiydi. Arkadaşlarını etiketlediği için onlara da kolayca ulaştım. Günümüze yakın bir sürü gönderisi vardı çoğunun. Sadece bir kız dikkatimi çekti. Çünkü diğerlerinin aksine onun hiç gönderisi yoktu.
Daha fazla derine inemeden telefonum titredi. Az önceki anonim hesaptan bildirim gelmişti. Hızla üstüne tıkladım.
Hastaneye kaldırıldı. Uzun zamandır yoğun bakımda.
Gerçekten vardı. Kalbim göğüs kafesimi seri darbelerle eziyordu. Ekran bulanıklaşmaya ve ben yazıları göremeyecek duruma gelene kadar ağladığımı fark etmedim. Her şey muammaydı artık. Nasıl böyle bir şey mümkün olabilirdi aklım almıyordu. Sormalıydım. Onunla görüşmeliydim. Kesinlikle onu bulmalıydım.
Nerede olduğunu biliyor musun?
Cevap bu sefer birkaç saat içinde ekranıma düşmüştü.
Maalesef. Kim olduğunu bilmeden sana bunu söyleyemem.
Derin bir iç çektim. Kim olduğumu bilmeden söyleyemeyeceksen niye beklentiye sokuyorsun ki insanı?
Ardından başladım stalka. Yavaş yavaş gün ağarırken o gece hiç uyuyamadım. Lakin sonunda elimde üç tane hastane ismi vardı. Kendimi yorgun hissetmem gerekirken içimdeki garip heyecan dinç tutuyordu beni. Evden sivil kıyafetle çıkamayacağım için üniformamı giyerken her zamankinden daha sakardım. Sonunda, sağ salim giyinip odamdan çıkabildiğime şükretmiştim.
"Anne ben çıktım!"
Cevap beklemeden kaçarcasına evden dışarı attım kendimi. Geç saatlerde geleceğini düşündüğüm babam gece eve gelmemişti. Annem bugün rahat edebilirdi. Durağa doğru yürürken boş bulduğum bir banka oturdum. Elimdeki not kağıdına internetten bulduğum telefon numaralarını yazmıştım. İlk hedefimin numarasını çevirirken içimdeki heyecan midemi bulandırıyordu.
"... hastanesi nasıl yardımcı olabilirim?"
"Merhaba. Hastanenizde yatan bir yakınım hakkında bilgi almak istiyorum."
"Peki, hastanın ismini öğrenebilir miyim?"
Derin bir nefes aldım. İlk defa sesli bir şekilde dile getirecektim onun ismini. "Yankı Eraslan."
"Nesi oluyorsunuz?"
Küçük çaplı bir kalp krizi. Nesi olsam bilgi verirlerdi acaba? Arkadaşı desem? Ya vermezlerse? Kardeşi desem? Kimlik isterlerse? Riske girmeye değerdi. En kötüsü telefonu kapatırdım canım!
"Kardeşiyim."
"İsminizi öğrenebilir miyim?"
Ne cevap verecektim şimdi? Sallasa mıydım? Kardeşi yoktu bildiğim kadarıyla. Ama insanların hayatları hakkında sadece internet üzerinden bilgi sahibi olunamazdı. En iyi yol kıvırmaktı.
"Bakın hanımefendi. Şu an çok müsait değilim. O yüzden kardeşimin son durumu hakkında arayıp bilgi almak istedim. Fakat siz beni o kadar çok oyalıyorsunuz ki zaten az olan vaktimi saçma sapan sorularınıza cevap vererek harcıyorum. Belki de işvereninizi aramalıyım? Karşılamada daha nitelikli ve karşısındaki insanı tanıyan birileri olmalı? Ha! Ne dersiniz?"
Vay dedim içimden. Hem de ne vay!
Küçük bir sessizliğin ardından karşıdan az önceki çıkışımdan mütevellit çekingen bir ses duyuldu.
"Üzgünüm hanımefendi ama kim olduğunuzu bilmeden hasta hakkında bilgi veremem. Hasta güvenliği için, anlayın lütfen."
Derin bir nefes aldım ve telefonu kadının yüzüne kapattım. İstediğimi almıştım çünkü. Oradaydı emindim. Eğer orada olmasaydı ismini söyledikten sonra böyle bir hasta kaydımız yok derdi. İsmimi öğrenmek için bu kadar çırpınması da hastane tarafından iyice tembihlendiğini gösteriyordu.
Ne yaşadın sen böyle? Ne yaşadın da ailene ait olan bir hastanede hiçbir arkadaşın seni görmeye gelmiyor?
Ya da ne yaşattın?
Ortalarda olmamana rağmen ismin kinli dudaklarda can bulmaya yetecek kadar...
SANRI

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANRI
Teen FictionHer şey onu görmemle başladı. "Hayal et." O, biriydi. Zihnimin kuytu köşelerinde bile kendi krallığını kurmuş her gözümü kapatışımda karşıma çıkan, biriydi. Felaketim. Umudum. Nefesim. Aynı anda birçok şey olmuştu. Beni iyileştirdi. Sonra ise...