12. 'Ateş ve Barut'

35 1 0
                                    










Elimdeki fön makinesiyle koltuğa serdiğim kıyafetleri kurutuyordum. Deniz tuzluydu haliyle taş gibi olmuşlardı. Önden bir yıkama gerekmişti ama deterjan da bulamamıştık. Sadece temiz suyla durulayabildiğim kadar durulamıştım. İşte bazı şeyleri düşünmeden yapmak uğraştırıcı ve istenmeyen sonuçlar doğurabiliyordu.

"Sonunda bir işin ucundan tuttuğunu görebildik!"

Atıverdim gömleğimi sütyenimin üstüne. Arkamı hızla döndüm. "Bir ses mi çıkarsan acaba gelirken?"

"Sesten duymazdın ki."

Homurdanarak döndüm önüme. "Her şeye de bir cevabı var."

Makineyi kapattım. Hafif bir nem kalmıştı fakat elleyince hissediliyordu. Yarına kadar kururlardı artık. En azından sertlik ve kum yoktu üslerinde. Düzgün bir şekilde serilseler yeterdi sadece. Tabii önce şu şahsiyetin odadan çıkması gerekiyordu. "Niye dikiliyorsun başımda? Çıksana."

"Seni izlemek hoşuma gidiyor." dedi muzipçe.

"Gitmesin canım! Hoşuna gitmesin. Önce git benim nerede yatacağımı düşün."

"Çok da düşünmeye gerek yok aslında."  Boydan boya süzdü beni. "Ufacık bir şeysin zaten. Boş bile kalır yatak."

Ben de boydan boya süzdüm kendimi. Üstüme bol gelen tişörtü olmasına rağmen ufacık kelimesinin cıkına sığamayacak kadar uzun boylu bir kızdım. Yetersiz beslendiğimden kemiklerim sayılacak kadar zayıf olduğum için daha bir uzun gözüküyordum hatta. Onun gibi kürdan değildim en azından! Bana düşündürdüğü şeylere bak!

"Yatağın seninle dolması mümkün değil zaten!"

Gözleri pörtledi yine. "Bak bunu ikidir diyorsun, çok pişman olacaksın bu dediğine!"

Alayla güldüm. "Geç bunları, geç. İcraatla gel bana." Eğleniyordum.

"Peki teyze, tamam." Gerisin geri kapıdan çıkmadan önce söyledikleri beni yerimde dondurdu. "Ha bir de, çamaşır tercihini değiştirmelisin bence. Özellikle sütyeni. Boyutları iyi olsa da deseni ve modeli oldukça vasat."

Eğlenme sırası ondaydı galiba.

Sıcak bastı birden. Beni utandırmaktı amacı ve çok da çaba sarfetmesine gerek yoktu. Erkekleri bırak, ergenliğimde doğru dürüst bir yaşıtımla bu tarz konuşmalar yapmamıştım. Bu tarz derken kişiye özel kalan daha doğrusu kalması gereken şeylerden bahsediyorum.

Ofladım. Odadan çıkmadan önce kıyafetlerimi hava alacak şekilde yerleştirdim. Adımlarımı sıraladım diğer odaya doğru. Bu ev fazla büyük değildi. Yatak bulunan tek bir oda vardı ve iki kişiydik. Kanepede bir taraflarımın tutulması fikri hiç cazip değildi. Biraz tenha olan bu yerde tek kalmanın cazip olmadığı gibi. Böyle böyle adımlarım geri geri giderken yatağın bulunduğu odaya varmıştım.

"Horlama huyun yoktur inşallah." Muzur taraflarım susmuyordu bugün.

Yatağın bir tarafına boylu boyunca uzanmış yatıyordu. Diğer tarafa geçtim bende. "Bende pek yok. Sende?"

"Öğreneceğiz yakında."

Uzandım. Beyaz tavan görüş açımdaydı. Gülümsedim. "Bu sahne bana bir yerlerden tanıdık geliyor ama.."

Güldü. "Aynen aynen..." tek kolunun üstünde yükselip dirseğini yatağa kafasını eline dayadı. "Anlat hadi."

"Neyi?"

SANRI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin