13. BÖLÜM: Kefen

21 15 0
                                    

13. Bölüm: Kefen

Sevgili, çok sevgili...

Bilmem seni düşünüp akıttığım kaçıncı gözyaşının vebali ile yazıyorum bu satırları. Aşkın hançer olup nefessiz bıraktı gecelerimi. Uyuyamıyorum ve senden başka bir düşüncem yok. Uykularımda biraz olsun huzur bulmayı diliyordum oysa. Korkuyorum be sevgilim. Seni hatırlamaktan da korkuyorum, seni ilelebet unutmaktan da. Ağlamaktan gözümde yaş kalmadı ama yine de akıyor bu lanet gözyaşı. Ateş, sen benim ruhumda ilelebet yanan ve her daim yanacağını bildiğim aşk ateşimsin. Ya seviyorum ben seni, seni bu kadar çok sevmesem ölümü karşıma alıp ölüme rağmen sever miydim ben seni? Ben seni kelimelerin kifayetsizliği ile seviyorum Ay Işığı. Ben seni ölüme rağmen, yaşama rağmen seviyorum. Ben seni elime aldığım yaşıyor, yaşamıyor yapraklarıyla seviyorum. Seviyorum Ateş. İnan çok seviyorum ama bu ateşin beni ruhumla yakıp kül etmesinden korkuyorum. Seviyorum ama sevgimin saplantısından korkuyorum. Sen beni tüm korkularımla ve saplantımla sevmeye gerçekten hazır mısın?

*Melek olmak istemiştik küçücük kalbimizle. Ve kanatlarımızı kesmişlerdi bizim.*

Kalbimde beni hayatta tutmaya ant içmiş bir şeyin varlığını hissediyorum. Üç harfli, canımı delicesine yakmasına rağmen beni yaşatan sihirli bir şey: Aşk. Ve bedenimin ölüyken bile gülümsemesini sağlayan, ona mutluluğu ve acıyı aynı anda tattıran arafa benzer o ilişki: Dostluk.

Ben Masal Gökdağ, aşkı ve dostluğu sonuna kadar hak eden insanlara harcadım. Sevdim, sevildim, korktum, heyecanlandım, aşık oldum, aşık olunuldum, kaçtım, saklandım, işkence gördüm, kurtarıldım. Ben Masal Gökdağ, hem yaşadım hem de öldüm. Bir değil, bin bir farklı hayat yaşadım. Hiçbir yaşamımdan pişmanlık duymuyorum.

Ben Masal Gökdağ, yaşadığım tüm acılara ve ölümlere rağmen Doğa ve Ateş 'i tanıdığım için Allah'a şükrediyorum.

Varlıklarıyla varlığıma anlam katan güzel insanlar. Umarım bensiz de benle de mutlu olurlar. Çünkü ben insana acıdan başka bir şey vermiyorum. Biliyorum çünkü ilk önce kendimde sonra ailemde, sonra arkadaşlarımda tescilledim.

Ellerimde ağırlığını taşıyamayacağım kadar ağır zincirler ile evin bodrum katında duvara zincirliydim. Far falan yoktu, ya da eski bir depoda değildi bulunduğum yer. Geniş bir odaydı, tek fark eşyası yoktu. Taşınılan yeni bir evmiş gibi.

Beni neden zincirlediklerini bilmiyordum ama kimse gelmemişti ve bana ne işkence etmeye ne de soru sormaya gelmişlerdi. Yine de burnumdan aşağıya ılık bir kan akıyordu. Durduk yere kanamaya başlamıştı burnum ve silemiyordum. Kanın yere damlama sesi zihnimde yankı yapıyor gibi hissediyordum. Şip, şap.

"Hepimiz aynı geminin yolcularıyız. Şimdi o dalga seslerini duyuyor musun Masal." Yalandan bir gülüş sesi...

"O geminin adı Onsra ve yine doğru tahmin ki o dalgalar senin kanın." Bu sefer ise yalandan uzak keyifli bir kahkaha sesi.

Onun sesi zihnimdeydi. Bu yüzden ondan kurtuluş yoktu. Uykumda bile yoktu ve bu çok acınası bir durumdu. "Tıpkı karanlık gökyüzünde yıldızları beklemek gibi değil mi Masal?" Bu ses küçük bir kız çocuğuna aitti.

Yere damlayan kanımdan gözlerimi ayırarak tam karşıma baktım. Pembe babet ayakkabıları, uzun pembe prenses elbisesi ve sapsarı kıvır kıvır saçları ile altı yaşındaki Masal Gökdağ'a bakıyordum şimdi.

Ölümden SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin