23. BÖLÜM: Soluk papatyalar

9 7 5
                                    

23. BÖLÜM: Soluk papatyalar

Bölüm Şarkısı: İrem Derici/ Meftun

*Yüreğimizle çıktığımız sevda merdivenlerinden her düşüşümüzde hayallerimiz incindi.*

Gece esen soğuk rüzgar, açık arabanın üzerinden eserek saçlarımı havalandırıyordu. Sonbaharın rüzgarı içime dolarken kırmızı yanan trafik ışığı ile asfalt yolda durmuştuk. İstanbul kalabalığı bugün de etkisini gösteriyordu. Kendi evime dönemezdim, Eren de dönemezdi. Ne yapacaktık bilmiyordum.

Şoför koltuğundaki düşünceli adama döndüm. Üzerindeki ağırlık buradan bile hissediliyorken yanan yeşil ışık ile tekrar gaza bastı. Radyodan çalan kısık sesli şarkı aramızdaki sessizliği bozan tek şeydi.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum rüzgar bir kez daha saçlarımı hafiften havalandırmayı başarırken.

"Gelmemeye. Benimle misin?" diye sorduğunda gülümseyerek arkama yaslandım. "Her zaman!"

"Şaka gibi ama Ateş'e ikinci kez ölüm tehdidinde bulundun. Sizin ilişkiniz hep böyle mi ilerler?" diye sorduğunda omuz silktim. "Normal bir ilişkimiz olmadığını kabul etmek gerekiyor sanırım." dedim.

"Ateş ilk şaşkınlığı atlatmış olmalı." derken ormanlık bir alana doğru sürmeye başlamıştı. "Haklısın. Ateş'in evine sür. Fidan'ın yerini bugün öğrenmek istiyorum! Fazla vaktim yok!" dediğimde bana döndü.

"Zamanı fazla hızlandırma. Yaşayacak anın kalmayacak yoksa." dediğinde göz devirdim. "Zamanı hızlı ya da yavaş yaşamaya ihtiyacım yok Eren. Bir gün yirmi dört saattir. Sen ne yaparsan yap, değil mi?" dediğim sıra araba iyice ormanlık bir yere doğru yol almaya başlamıştı.

Ateş'in evine doğru ilerliyorduk. Bunu fark etmemek imkansızdı. "Doğa ne olacak?" diye sorduğunda omuz silkti. "Oluruna bırakacağım. Bazen masum canlar da yanar. Yakında ölümü kabullenir!" dediğimde bana döndü.

"Masal, bence sen pek iyi değilsin. Yarın konuşuruz! Yağız'ın evi zincirlenmedi. Orada kalalım belli bir süre." diyerek arabayı hızlandırdığında derin bir nefes alıp verdim. Nefesimin sıcak buharı şekil alıp geceye savrulurken gökyüzüne döndü siyah bakışlarım.

"Bu gece, dolunay var!" diye fısıldadığımda gözlerim dikiz aynasına kaymıştı. Benimle birlikte o da yukarı bakıyordu. Benim sarı saçlı ve bal rengi gözleri geceye karışan gerçek kişiliğim.

"Bu gece, pusulam var!" diye fısıldadığında onu duyan tek kişinin ben olması ironisi ile sırıtıyordum. O da aynı durumu yaşamış ve akıl hastanesine kapatılmıştı. Öte yandan bende onda hiç var olamayacak bir şey vardı. Sınırsız kontrol. Tabi bir de karşı konulamaz bir irade.

Araba ormanlık alanın ortasında birden ışıklarını kesip istop edince Eren biraz öne savrulmak durumunda kalmıştı. "Ne oluyor be?" diye sinirlenirken bıyık altından güldüğümü göremeyeceği bir karanlıktaydık. Ateş'in evinin ise çok yakınında çünkü ışıkları buradan seçiliyordu.

Torpidodaki telefonumu alarak feneri yaktığımda Eren de arabadan çıkmıştı. "Ne oluyor?" diye endişeli bir ruh haline büründüm. "Neden kaldık? Ateş'in evi çok yakın, beni görürlerse tanırlar. Oradaki adamların hepsi Asilkan'ın adamı." dediğimde arabanın motoruna bakan Eren bana dönmüştü.

"Asilkan'ın adamı mı?"

"Evet, bilmiyor muydun?" dediğimde kafasını iki yana salladı ve motora geri döndü.

"Madem onların size ihanet ettiğini biliyorsun neden bunca zaman bir şey yapmadın?" diye sorduğunda göz devirdim görmediğini bilerek. Çünkü bunu bilen Masal değildi, bendim. Masal hiçbir şeyden haberi olmayan küçük bir kızdı sadece. Benim izin verdiğim kadarını biliyordu. Bahar'ın Kerim yüzünden öldüğünü bile bilmiyordu henüz.

Ölümden SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin