29. BÖLÜM: Ondan Sonra

17 1 1
                                    

29. BÖLÜM: Ondan sonra

Bölüm Şarkısı: Sil baştan/ Şebnem Ferah

*Öldürmek yaşatmaktan daha zordu.*

İçimde bitmiş bir sonbaharın hüznü vardı. Henüz yeni eylül ayına girmiş gerçek dünyanın aksine benim içimde yeni bitmişti sonbahar ve ben şimdi sonbaharın son deminde kendi içimde kışa hazırlanıyordum. Burası karanlıktı. İlk günkü gibi kapkaraydı. Çünkü Ölüm'ün de dediği gibi burası benim ruhumun bir yansımasıydı ama yakında ilk karla birlikte burasının bembeyaz olacağının bilincindeydim.

Koskoca yirmi beş yılımın geçtiği bu dünyada bir ömür yaşamış olmak garip hissettiriyordu. Ölüm bana öldüğümü defalarca söylemişti ama ben yaşıyordum. Ben hep yaşıyordum.

Kendimi öldürmek istediğim tek bir an olmuştu bunca yıllık ömrümde. On sekizinci yaş günümden bir hafta sonra telefonuma bir çağrı gelmişti. Babamın öldüğünü söylemişlerdi. Sonra şoka girmiş ve hiçbir şey düşünemez olmuştum ama babamın cenazesinden sonra herkes evlerine dağılmış ve ay gökyüzünde yükselirken ben babamın mezarının başında kendimi öldürmeyi dilemiştim.

Sonra Doğa bulmuştu beni. Ne yapmak istediğimi anlamıştı ve bana kocaman sarılmıştı. O günden sonra beraber tekrar mezarlığa uğramış ve hem babamın hem de Bahar'ın mezarına bembeyaz papatyalar dikmiştik. O papatyalar soldu bu bilmiyorum ama benim içimdeki papatyalar solmuştu ve ben şimdi o papatyaları gözyaşlarım ile suluyordum. Belki bu sefer solmaz diye.

Hayat çok hızlı işliyordu. Dün Ölüm Ateş'in yanından ayrıldıktan sonra Eren'i takip etmiş ve havaalanında onu yakalamıştı. İki kardeş sarılarak birbirine veda ederken hissetmiştim. Bir daha tekrar görüşemeyeceklerdi. Belki önseziydi belki de yersiz bir kuruntu ama kalbim çok acımıştı. Çünkü Fidan Eren'den yavaş yavaş ayrılırken onun da benim hissettiğim şeyi hissettiğini biliyordum. Eren yurt dışına çıkamazdı, onun yasağı vardı ve Fidan tekrar gelmeyecekti. Fidan ve Yağız uçağa bindiğinde Eren ancak arkasını dönebilmiş ve Ölüm'ü görmüştü.

Gözleri kıpkırmızıyken hiçbir şey demeden çekip gitmişti. Ölüm ise onu durdurmak için hiçbir şey yapmamıştı. Sonradan Doğa onu aramıştı ve ona geriye kalan iki üyenin öldüğünü söylemişti. Polisler bugün davaya bakan savcı ile bir araya gelerek son kararı onlara duyuracaktı. Dosyada gizlilik kararı olduğundan basından uzak durmamız yeterli geliyordu.

Ölüm oradan çıkarak Oğuz'un evine tekrar gitti. Niyeti Doğa ve Oğuz'u tekrar bir araya getirmekti ama neden bunu istediğini ben de anlayamamıştım. Bunun ona ne faydası vardı ki? Gerçi alt üyeleri tutuklamanın da ona bir faydası olmadığına yemin edebilirdim. Ölümü anlayamıyordum.

Buradaki bir haftamız sınırlı zamanlarındaydım zaten. Tek düşüncem dönünce ne olacağıydı. Ölüm zamanı geriye sarsa da benim zihnime etki etmiyordu. Ellerim bana kanlı geliyordu. Çok kötü hissediyordum ve bunu anlatabileceğim kimse de yoktu.

Ölüm daha fazla uykusuzluğa dayanamamıştı. Bir otele giderek uyuyakalmıştı bu yüzden burası daha da bir karanlıktı. Yine de bedenimde uykusuzca geçirdiği saatler sayesinde dokuz alt üye de polisin ellerindeydi. Yine de çok korkuyordum. Öldürmek yaşatmaktan daha zor gibi geliyordu her zaman ama artık buna emin değildim. Belki de yaşatmak öldürmekten daha zordu ve ben bu yanılgımın bedelini çok ağır öderdim kim bilir. Yarın Uzunerler ve Kerim Üstün'e de ne olacağı belli olacaktı. Ölüm çoktan uyumuştu ama onun uyuyamayan zihni hâlâ bana işkence çektiriyor gibiydi.

Hisler, en büyük engel daima onlardır ve ben hissizliğimle savaşırken hislerime yenilmiştim. Ben Ateş'i ve Doğa'yı hissetmeyi özlemiştim ve size bir sır vereyim mi? Ben burada ikisini de hissedemiyordum ve bu kalbimin tam ortasında büyük bir acı bırakıyordu. Ya da sanırım kalbimin iki santimetre aşağısında. Ben yaşıyordum ama kalbimin neden bu kadar yandığını hâlâ çözebilmiş değildim.

Ölümden SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin