15. BÖLÜM: Kor Alev (I. DEVRE FİNALİ)

20 14 1
                                    

15. Bölüm: Kor alev

*Artık kaybetmeyeceğimi söyleyemez bir ruh halindeydim. Kaybetmiştim işte. Birine kazancımı kanıtlayamazdım. Ben yaşayan bir ölüydüm, aslında bu tam olarak yaşamak da değildi. Ölüm ile hayat arasında sıkışıp kalmış her iki tarafa da uyum sağlayamayan bir kayıptım sadece. Ben Masal Gökdağ, yaşamayı da ölmeyi de beceremeyen bir kayıptım.*

Ağustos ayındayız, hangi gündeyim ya da ayın kaçı bilmiyorum. Eskiden olsa bir şeyleri bilmemek beni korkuturdu ama şimdi bu bilinmezliğin ortasında tüm gizemlere aşık olmayı başarmıştım. Siyah mercedesin şoför koltuğunda Ateş oturuyordu, ben ise yanında. Elim onun elini tutuyordu ve güneşin bizi götürdüğü yere araba sürüyorduk.

"İyi misin?" diye sordu bana İstanbul sınırına yaklaşırken. "Evet." deyince de üstelemedi ve tekrar sessizliğe gömüldük. Onun sessizliği bile güzeldi ve ben onca kalabalığın arasında onun sessizliğini tercih edecek kadar kaybolmuştum.

"Fazla düşünceli duruyorsun, herhangi bir korkun yok değil mi?" diye sordu.

Cevap vermedim.

"Masal, korkuyorum. Tüm bu olanların arasında kendini sürekli tehlikeye atmanın beni ne kadar korkuttuğunu anlayabiliyorsun değil mi?" dediğinde yanağına küçük bir buse koydum.

"Korkunu anlıyorum Ateş ama bu sefer gerçekten bir bitişti. Gidip zihnimi kendi haline geri getireceğim ve sizinle güzel bir hayat yaşayacağım. Kendime zarar vermeden ya da ölmeden. Bu yüzden birinin bize zarar vermesinden korkmana gerel kalmadı. Ölmemden korkmana gerek kalmadı."

"Senin öldürülmenden korkmuyorum Masal çünkü seni kimse öldüremez bunu biliyorum. Ben senin kendini öldürmenden korkuyorum."

"Bu gereksiz bir korku öyleyse. Sana söz veriyorum çünkü. Şimdi ve sonsuza kadar sürecek olan bir söz. Kendime asla ama asla bile isteye zarar vermeyeceğim. Bu yüzden sen de bana söz ver Ateş. Kendine bile isteye asla zarar vermeyeceğine dair."

Yutkundu. "Söz veriyorum."

Omuzlarından koca bir yük kalkmış gibi gevşemiştim. Bu yüzden başımı Ateş'in omzuna koydum ve yolculuğun tadını çıkardım.

🌑

Yolculuğun bir çok yerinde durmuş, yemekler yemiş, molalar vermiş ve birçok şey yapmayı başarmıştık. Bu yüzden bir günümüz heba olmuştu bile. Akşam da bir yerde durmuş, kendimizi en yakın otele atmıştık. Yan yana iki oda bulmak biraz zor olsa da başarmanın sevinciyle kendimi hemen yatağa atmıştım. Deli gibi güneşli günün ardından rahat bir uyku çekmek amacıyla.

Hiçbir rüya görmeden sabah alarmının sesi ile uyanmayalı uzun zaman olduğu için güne oldukça mutlu bir başlangıç yapmıştım bile. Hızlıca Ateş'in odasına gidip kapıya girişmem de bunun büyük bir göstergesiydi.

Bir süre sonra yarı uykulu kapıyı açınca alarmını daha geç bir saate kurduğunu anlamıştım. Üzerindeki siyah atlet ve siyah eşofman sanki yaz ayında değilmişiz gibi hissettirmişti.

"Hadi ama daha yapacak tonla işimiz var." dediğimde uykulu uykulu bana bakmaya devam ediyordu. Sanırım uykuluyken beynine pek bir şey girmiyordu. Bunu ilk ders olan sınavlarda tescillemiştik gerçi ama iş hayatına girince düzeldiğini ummuştum.

"Saat kaç?" diye sorarak esnediğinde göz devirdim. "Çoktan onbir oldu." Gözlerini hızlıca bir iki kere kırpıştırdı. "Yediye alarmım vardı." diyerek içeriye döndüğünde onu kolundan tuttum.

Ölümden SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin