30. BÖLÜM: Kayıp Pusula( II. Devre finali)

22 3 15
                                    

30. Bölüm: Kayıp Pusula

*Ben seni sende kaybettim Ateş Üstün.*

Lunapark benim en güzel anılarımın merkeziydi her zaman. Buraya gelmek bile beni özgür hissettirirken tamamen özgür olmam da beni göğe çıkarıyordu. İçimde büyüyen Kerim Üstün öfkesini saymazsak gerçekten çok mutluydum. İçimde çok fazla insan ölmüştü, bunun farkındaydım ve artık zihnimde unutmak istesem de unutamayacağım anılar kazılıydı. Hayat hiç de kolay bir savaş alanı değildi.

Yine de birbirimize sahiptik. Ateş ve Doğa çarpışan arabada birbirilerinin baş düşmanı gibi davranarak tam tersi olduklarını düşündürse de kafede oturmuş kahvemden yudum alan ben bunun tam tersi olduğunu biliyordum. Telefonlarımız yine arabadaydı. Bugün kimse bize ulaşsın istemiyorduk. Huzurlu hissediyordum ve bunun sürmesini istiyordum. Bunun sürmesi için daha fazla ne yapmam gerekiyordu?

Yine de düşünmeden edemiyordum. Kerim Üstün benim ablamı öldürmüştü. İntikam almayacaktım ama o kaydı izlemeyi istemiştim. Babam anneme yalan söylemişti. Annem yıllarca beni suçlamıştı ama şimdi gerçek bir günah keçisi olacaktı. Bunu anneme anlatacak mıydım peki? Orasını ben de bilmiyordum. Eren hapisteydi, onu nasıl kurtaracağımı da bilmiyordum. Çok yakında Kerim Üstün de hapse girebilirdi. Mahkemeye iki hafta vardı.

"Masal! Gondola bineceğiz haydi!" diyen Doğa ile kendime gelmiştim ve kahvemi yanıma alarak onlara doğru gitmeye başlamıştım. Şimdi eğlenmeliydik. Henüz buna vaktimiz varken. "Geliyorum!" diyerek ayaklandım. Eğlence zamanıydı ve şu an daha fazlasını düşünmek gibi bir niyetim yoktu.

🌑

Saatler geçmişti ve lunaparkı kapatma kararı verilince oradan çıkma kararı almıştık. Sonra da hep birlikte Ateş'in evinde kalmıştık. Sessiz sakin bir yer olması nedeniyle şu an bize iyi gelecek yerin orası olacağını düşünmüştük. Kerim Üstün şu an polis karakolunda olduğundan da korumalar yoktu. Ateş eve gelmeyeceğini söyleyerek hepsine izin vermişti. Şu an ise koruma olmaması koruma olmasından çok daha güvenli duruyordu.

Araz Asilkan ile ilgili öğrendiğimiz her şey bizi daha da büyük bir çıkmaza sürüklüyordu. Ateş'in evinin bahçesindeki çimlere uzanıp, altımıza ve üstümüze battaniye serip gökyüzünü izlerken bile bundan sonra ne olacak düşüncesi peşimi bırakmıyordu. Ne kadar da acı vericiydi, bazı insanların hayatının en güzel anını bile sana hüzünlü yaşatabiliyor oluşu...

Saat birden ikiye doğru istikrarlı adımlar atarken geçmişimizden, geleceğimizden bahsediyorduk. Hepimiz yorgunduk ama sanki burada yatarken zaman donmuş ve biz kalkarsak o zaman geri çözülecekmiş gibiydi. Zamanın ilerleyecek oluşu beni çok korkutuyordu.

"Bambaşka bir hayat şansınız olsa ne yapmak isterdiniz?" dedi Ateş sessizliği bölerek. Bu beklemediğim bir soruydu ama bu soruyu kendime defalarca kez zaten sormuştum.

"Nasıl yani?" dedi Doğa Ateş'e dönerek. Ateş ortada, ben Ateş'in sağında, Doğa da sol tarafındaydı.

"Başka insanlarla değil de başka koşullarda bir hayata sahip olsan diyorum? Yapmak istediğin ilk şey ne olurdu?"

"Sanırım evlenmek isterdim." dedim ikisini de şaşırtarak. Gerçekten ikisi de benden bunu beklemiyor olacak ki bana dönmüştü.

"Gerçekten mi?" diye sordu Doğa. "Beklemiyordum. Ayrıca bu hayatta da evleneceksin! Bence daha farklı bir şey olabilirdi." dedi.

Ölümden SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin