6.Bölüm "Kral Çıplak"

1.5K 85 36
                                    

Afra telaşla telefonunda aile hekimi Hikmet beyin numarasını arıyordu. Mert orada öyle yığılınca eli ayağı birbirine dolanmıştı. Onu zorlanarak evine getirebilmiş ve koltuğa yatırmıştı. Bu adam cüssenin hakkını veriyordu.

"Hikmet bey merhaba?"dedi nefes nefese

"Evet? Kimsiniz?"

"Ben Afra...Afra Saraçoğlu"

"Ah öyle mi? Sizi dinliyorum Afra hanım?"

"Üzgünüm sizi rahatsız ediyorum ama size vereceğim adrese gelebilir misiniz acil?"

Afra telefonla konuşurken bir yandan da dönüp arkasında yatan adamın üstünü örttü. Dudakları oynuyor, sürekli birşeyler diyerek sayıklıyordu.

"Üzgünüm Afra hanım şehir dışındayım. Neyiniz var önemli mi?"

"Hayır hayır benim değil bir ..."

Cümlesini tamamlamak için baygın adamın yüzüne bakma gereksinimi duydu.

"Bir arkadaşım evet evet arkadaşım"

"Ah dediğim gibi gelebileceğimi sanmıyorum. Şimdi yola çıksam yarına ancak gelebilirim"

"Anlıyorum sizi... Rahatsız olmayın öyleyse...teşekkür ederim genede"

Telefon hala kulağındayken kapı ardarda şiddetli bir biçimde çalınmaya başlamıştı. Telefonu kapattı ve kapıya koştu. Kapıda bu sabah kendinden bile haberi olmayan orta yaşlardaki Mert'in menajeri vardı.

"Siz benim sanatçıma ne yaptınız?! Onun tırnağına zarar gelsin sizi mahkemelerde süründürüm!" Afra'yı kenara itip ve içeri daldı.

Afra doktordan önce ilk olarak onu aramıştı. Bu adamla ne yapacağını bilememiş ve telaşlanmıştı.

"Kimsenin birsey yaptığı yok. Onu bulmaya geldim ama o bayıldı"

"Kim bilir ne söyledin de bu hale geldi!"

Bu adam cidden dayak istiyordu. Tuhaf şivesi ve giyimden tut herşeyi sinir bozucuydu.

" Saçmalamayı kes ve yardım et hastaneye götürelim"

"Hastane mi? Delirdin mi?
Nasıl televizyoncusun sen?
Bugün yayına çıkmadı birde hastaneye yatırıldığı duyulursa ne olur bilmiyor musun?!"

Afra bunu düşünmüştü. Büyük ihtimal herkes bilip bilmeden konuşacak, asılsız dedikodular yayılacaktı. Fakat onun hayatından önemli değildi.

"Ya ciddi birşeyse?" diye sordu çok bilmiş menajere. Adam ilerledi ve koltukta boylu boyunca yatan Mert'i kontrol etti.

"Bir şey olmaz biz bakarız.
Sen kalk bu adama duş aldır bende babannemden kalma şifa çorbası yapayım hiçbir şeyi kalmaz."

"Duş mu aldırayım?!"

"Evet! Ateşi var görmüyor musun?
Noldu yapamaz mısın?
Şuna bak şuna!
Bu adamı bu hale sen getirdin azıcık utan!"

"Niye ben aldırıyormuşum?"

"Sen benim babanemin ünlü şifalı tarifini biliyor musun?"

Afra cevap vermek için ağzını açmıştı ki adam fırsat vermeden devam etti.

"Hayır bilmiyorsun! Kimse bilmiyor. Bursa da bile tek bilen benim!
Sadece bir kaşığı ölüyü bile diriltir."

Afra adamın abartılı konuşmasını boş gözlerle izliyordu. Ne saçmalıyordu bu?

"Bana öyle bakmayı kes minik yapımcı şu çocuğu soguk suyun altına sok"

Menajer ona söz hakkı bile tanımadan yerdeki poşetleri kucaklayarak mutfağa geçti. Afra, Mert ile başbaşa kalmıştı. Elini uzatarak alnına koydu ve ateşini tahmin etmeye çalıştı. Cidden yanıyordu.

Dick KingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin