11.Bölüm "O olmadan Asla"

1.3K 91 20
                                    

O gece hem kanalın, hemde Türk televizyon tarihinin rekoru kırılmıştı. Başka bir deyişle Türkler milli takımına ihanet etmişti. Hemde ne için?

Mert yatak odası anıları için.

Müdür bey program sonu arayıp Afra'yı tebrik etmiş ve bütün ekibe sınırsız içki ve yemek ısmarlayacağını söylemişti. Nereye giderseniz gidin hesap benden demişti. Bu sözleri bu adamdan duymak oldukça şaşırtıcıydı.

Afra yayında, yapımda görev alan herkesi hatta Mert ve yanındaki üç hatunu da toplayarak kanalın yakınlarındaki bir et lokantasına götürmüştü. En pahalı ürünlerden sipariş etmişler ve ardarda şampanya patlamışlardı. Ortamdaki herkes zafer sarhoşuydu. Biri hariç...

Afra pek mutlu değildi ve bu suratına bakınca gayet okunabiliyordu. Önündeki şampanya bardağından bir yudum almış ve ete dokunmamıştı bile. Kendisini bu ekibe ait hissetmiyordu. Bu programın bugün ki başarısına inanmamıştı ve şimdide zafer kutlamasına katılmak ona doğru gelmiyordu.

Dick King Afra ile beraber başarılı değildi, Afra'ya rağmen başarılıydı.

En başından beri bu formatla ve Mert ile uyumlu değildi. Kendisini ekibin paraziti, sorun yaratıcısı gibi hissediyordu. Belki de öyleydi zaten. Tam çaprazında kalan ve enfes üç hatunla koyu sohbette olan Mert'e baktı.

Adam istiyor ve istediğini yapıyordu. En önemlisi sizi her zaman şaşırtmanın bir yolunu buluyordu.

Boşa kürek çekiyordu Afra, onun kendi gibi birine ihtiyacı yoktu. Davetlileri kendi ayarlıyor, konusunu kendi seçiyor, akışı kendi belirliyor hatta en önemlisi listelerde istediği zaman zirveyi kapıyordu.

Üstelik o da Afra'yı istemiyordu. Bugün odasına bile gitmiş, neyi olduğunu sorarak bir adım atmıştı ve Mert bu adıma karşılık vermemişti. Uzatmanın faydası olmayacağını anladı o akşam Afra. Daha fazla bu ekibin ayağına takılan taş olmak istemiyordu.

---------------------‐---‐---------------------------

Mert geç kaldığının farkındaydı. O yüzden gaza oldukça yükleniyor ve ikide bir saatini kontrol ediyordu. Hatta bir gözü de telefondaydı. Afra'nın araması an meselesiydi. Birazdan yiyeceği fırçayı tahmin edebiliyordu.

Bu sabah annesini bulmak için özellikle tavsiye edilen bir dedektifle konuşmuş ve işi bağlamıştı. Kendisi aramaktan da , her defasında umudunun kırılmasından da yorulmuştu. Bu yüzden adama kesin sonuç bulmadan asla kendisine gelmemesini söylememişti fakat lafı çok uzatmış olmalı ki saatin bu kadar geç olduğunun ve toplantıyı kaçırdığının farkına varmamıştı.

"Kahretsin" diye mırıldandı kırmızı ışığa görünce.

Hissediyordu Afra şimdi arayacak ve bir ton laf edecekti.
İçindeki bu huzursuzluğa gülümsedi. Ne yani korkuyor muydu ondan? Korkmak değilde baya baya çekiniyordu. Yine de bir tarafı onun azarlanmasından oldukça zevk alıyor, tahrik oluyordu.

Al işte itiraf etmişti...
Afra'dan baya baya tahrik oluyordu!
Ses tonundan, dudaklarından,  saç kesiminden, gülüşünden( bu çok nadir oluyordu) hatta ve hatta onunla çatışmasından, bağırmasından...

Daha geçen gece onun altındaki halini düşenerek kendini tatmin etmişti. Üstünden kalkmak ne kadar zor gelmişti öyle. Kendini zapt etmek istercesine gözlerini yumdu.

Onu istiyordu... Hemde herşeye rağmen. Ondan hoşlanmamasına rağmen, yaptıklarını tasvip etmemesine rağmen, bir başkasıyla görüşüyor olmasına rağmen...

Doğru ya bir başkasıyla görüşüyordu, hangi aşamada oldukları deli gibi merak ediyordu ve bunu soramamak, öğrenenemek onu asabi hale getiriyordu. En son birine böyle istek duyduğu an ne zamandı hatırlamıyordu.

Dick KingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin