Sabah her zaman ki gibi banyomu yaptım, kahvemi içtim, üstünü giydim ve İlke'yi alıp arabama binip okulun yolunu tuttum.
Yine en arkadaki sıramda oturmuştum. Ama yanım boştu. Bu gün Doruk gelmemişti. Dün en son beni bekliyorlar deyip gitmişti. Sonra ne mesaj ne bir haber almıştım.
Dersleri güzelce dinleyip notlarımı aldım. Çıkış saati gelince sınıftan çıkıp Sinan Hocanın odasında buldum kendimi.
Yapacağımız maket hakkında sorular sordum ve cevabımı alıp okuldan ayrıldım. Okul çıkışı arabama bindim ve yurda dönmeden önce Doruk'u aramaya karar verdim.
'Hadi diyelim aradım, ne diyeceğim?'
'Ya müsait değilse'
'Ya bişey olduysa'
'Ya arabayla kaza yaptıysa'
Telefonda Doruk'u tuşladım ve aradım.
Telefon üç kez çaldıktan sonra açıldı.
"Alo."
Telefon açıldı ama bu ses Doruk'a ait değildi.
"Alo kimsiniz? "
Telefon da bir ses geldi,
"Abi bi kız aradı, gel kim bu,"
Sevgilin mi?
"Pardon siz kimsiniz, Doruk nerde? "
"Benim Ece, arkadaşım açtı telefonuda, kusura bakma. "
"Sorun değil, nerdesin sen buluşalım maket malzemelerini alırız. "
"Iı... Ben arkadışımda kalmıştım onun evindeyim. Nerde buluşalım oraya geleyim. "
"Ben okulun önündeki kafeye geçeceğim, istersen oraya gel. "
"Olur yakın zaten, yarım saate ordayım. "
"Bekliyorum."
Telefonu kapatıp arabadan inip kafeye doğru yürümeye başladım. Boş bir masaya geçip kahve siparişi verdim ve Doruk'u beklemeye başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra kahvem ve ondan 15 dakika sonrada Doruk geldi.
" Naber prenses? "
"Çakmaya noldu"
"Bilmem şuan direk prenses diyesim geldi. "
"Kahve içer misin"
"Olur "
Doruk kahvesini söylerken geçen yaptığım araştırmanın notlarını l Doruk'a gösteriyordum.
Kahvelerimizi içip kafeden çıkıp kırtasiye için yola koyulduk. Buraya yakın bir kırtasiye vardı normalde olsa yürürdüm ama alacaklarımız fazlaca yer kaplayacağı için Doruk'un arabasıyla gittik.
Kırtasiye deki adama listeyi verdik ve tek tek malzemeleri getirmeye başladı. Kırtasiye den malzemeleri arabaya koyup okula doğru yola çıktık.
" Zor olan sadece maketi yapmak değilmiş. Alış veriş işi de çok zor. "
"Ne oldu yoruldun mu prenses."
"Hemde nasıl."
Kim bilir kaç kırtasiye gelmiştir malzemeleri tamamlamak için.
Doruk beni okulun önüne bıraktı bende arabamı alıp yurda döndük.
Birlikte malzemeleri alıp asansöre bindik. Sessizliği bozarak,
" malzemeleri kimin odasına koyalım. Beni ev müsait istersen koyabiliriz."
"Bence gerek yok benim eve koyalım hem çalışmak için geniş bir alanım var, pofuduk halımın üstü gibi. "
"Tamam o zaman direk sana götürüyoruz. "
Malzemeleri bırakıp beş dakika dinlenmek için koltuğa oturdum.
" su ister misin? "
"Yok teşekkür ederim."
"bence bu yarışma işini hızlandıralım , hem yarışmaya erken teslim edersek avantajlı sayılırmışız. "
"Hızlı olmasına oluruz ama bu maketi hızlı yapabilcek miyiz emin değilim. "
"O zaman yorgun değilsen akşama başlayan biliriz. Tabi sen istersen. "
" bana uyar akşam başlayalım. O zaman ben kaçtım üstümü falan değişeceğim malum. "
Doruk'un evinden ayrıldım ve odamın yolunu tuttum.
Üstümü değiştirirken saat altı buçuktu.
Karnım acıktığım için aygaza su koydum ve makarna yapmaya karar verdim. Suyun kaynamasını bekler ken annenle koymuştum.
Yemeğimi yiyip biraz evde takıldım ve saat yedi buçuklarda Doruk'un odasının yolunu tuttum.Doruk'un kapısını çaldım ve açıldı. İçeriye girdim ve salona geçtim.
"Nerden başlayacağız? "
Güzel bir soruydu. Bu koca markete nerden başlayacaktık?
"İnan hiç bi fikrim yok ama bence küçük binaları yapıp kenara koyalım. "
"Aynen kolay dan başlayalım. Bu arada ne içersin? Çay? "
Gülüştük.
"Olur"
Doruk çay ve kahve getirip salondaki masaya koydu ve maketi yapma işine başladık. Aslında önce bir plan hazırlamamız gerekiyordu ama Doruk iki gün önceden bu işi halletmişti, yani direk makete başlayabilecektik.
Bir saat boyu çay sohbet ede ede tam 10 tane minik bina Maketlerini tamamladık. Saat sekiz gibi Doruk'u arkadaşı arayınca ara verdik.
Maket yapmak belki kolay gözüküyordu ama en küçük bir şey bile detay istiyordu. Ve ben çok sıkılgan , sabretmeyi bilmeyen bir insandım.
Doruk konuşması bitince geri döndü ve,
"Yorulduk mu devam mı?"
"Ben yorulmadım ama sen yorul-"
"Yok ya ne yorulması, o zaman devam."
Çalışmaya devam ettik.
" Doruk maket bıçağını uzatsana, "
"Al"
Bıçağı eşime aldım ve kesmesi bir o kadar zahmetli olan kalın mukavvayı kesmeye başladım.
"Ece ver ben yapayım istersen. "
"Yok ya kesiyorum "
Tam Doruk'a söylerken bir anda bi acı hissettim ve evet, elimi kesmiş tim.
"Al işte dedim ben sana, "
Doruk parmağımı tuttu ve sıktı,
Canımın bir anda yanmasıyla ağzımdan,"ahh" gibi bi sızlama çıktı.
Alçıda olan sağ kolum yetmezmiş gibi bide şimdi kesik parmak. Bu kadar sakar olmak başa bela.
Doruk içerden sargı ve pamukla döndü.
"Acıyor mu?"
"Küçük bi kesik fazla acımıyor. "
"Küçük mü? "
Doruk doğru söylüyordu pekde küçük değildi.
Önce pamukla kanı temizleyip özenle parmağımı sarmaya başladı.
Doruk parmağımı sarmayı bitirdi ve,
"Ee bu günlük bu kadar yeter, yarın devam ederiz makete. Zaten fazla hızlı gidiyoruz ilk günden böyleyse maket
2 haftada biter. "
" o zaman bu hızla devam edelim. "
"Evet."
"Ben gideyim o zaman da şuraları toplasaydık, "
"gerek yok , ben seni geçireyim."
" tamam. "
Kapıyı açtım ve çıkacakken Uraz'ın bana doğru yürüdüğünü gördüm.
Uraz yanıma gelince Doruk ve Uraz'ın arasında minicik kalmıştım,
"Uraz ne ol-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHSIZ AŞKIN KURBANLARI
Teen Fiction𝘒𝘪𝘮 𝘣𝘪𝘭𝘦𝘣𝘪𝘭𝘪𝘳𝘥𝘪 𝘬𝘪 𝘨𝘪𝘻𝘭𝘪𝘤𝘦 𝘨𝘪𝘵𝘵𝘪𝘬𝘭𝘦𝘳𝘪 𝘰 𝘢𝘳𝘢𝘣𝘢 𝘺𝘢𝘳ı𝘴̧ı𝘯ı𝘯 𝘰𝘯𝘭𝘢𝘳ı 𝘣𝘪𝘳 𝘣𝘪𝘳𝘪𝘯𝘦 𝘣𝘢𝘨̆𝘭𝘢𝘺𝘢𝘤𝘢𝘨̆ı𝘯ı. 𝘉𝘪𝘳 𝘱𝘳𝘰𝘫𝘦 𝘰̈𝘥𝘦𝘷𝘪𝘯𝘪𝘯 𝘬𝘢𝘭𝘱𝘭𝘦𝘳𝘪𝘯𝘥𝘦𝘬𝘪 𝘣𝘰𝘴̧𝘭𝘶𝘬𝘭𝘢𝘳ı 𝘥�...