12.BÖLÜM

5 3 0
                                    

Annem şom ağızlı diye boşuna dememiş bana, ne zaman bişey desem zaten hemen tersi olur.
   Hiç bir zaman yakalanmayan biz bu gün mutlu bi gün geçirdik ya  günümüz zehir olsun tabi.
   "Şey.. Biz aslında. "
   Durumu toparlamaya çalıştım ama nafile , nasıl toparlanır ki?
   "Siz ne? Bu saatte nerden, saat kaç haberiniz varmı sizin giriş saatini tam 2 saat geçtiniz. Ailelerinize bildireceğim. "
   Doruk lafa girdi,
   "Ailemiz mi? Kaç yaşındayız ne gerek var buna."
   Babam öğrenirse ben biterim, benim babam nasıl anlatılır bilmiyorum ama çok mükemmeliyetçi bi insandır, kendi öyle olduğu için çocuklarım da böyle olsun ister ve haliyle benden de  bunu bekler. Şimdi kadar babam ne şikayet üzerine okuluma gelmiş nede her hangi bir şikayetimi duymuş.
"Bakın burası farklı bi yurt buranın kuralları var hem sen Ece'ydi galiba, seni bir çok kez yakaladım gece çıkarken, nereye gittiğin beni alakadar etmez ama kurallara uymak zorundasın bir iki kere bir şey demedim ama artık çizgiyi aştınız. "
  Aileye şikayet etmek yaşımız için biraz gülünç bir durum ama  laf anlatamıyoruz malesef.
  "Veli numaralarınız, "
  Doruk pes etmişti numarayı söylerken bende ne yapsam diye düşündüm.
  Tabi ki her seferinde yaptığım şeyi yapacaktım.
  Eskiden bir şey olsa abimi veli gösterirdim böylece babamlar bişi öğrenmezdi.
  Nöbetçi bana dönünce bende abimin numarası verdim ve Doruk'la odamıza doğru yürümeye başladık.
  Benim odamın kapısına gelince karanlıkta kimsenin görmiyceğini düşündüğüm için parmak uçlarıma yükseşdim ve Doruk'un yanağına bir buse bıraktım.
  Aynı şeyi Doruk da tekrarladı.
  "İyi geceler yer elması. "
  Bu cümleye ölümcül bi bakışla karşılık verdim.
  "İyi geceler deve. "
  Odaya girer girmez abimi aradım.
  Abimin garip bi mesleği vardı aslında asker ama sadece çağrıldığı zaman gidiyordu .
   Telefon ikinci çalışta açıldı.
   "Aa abicim ben senin aklına gelir miydim hiç,hayret nasıl aradın sen beni? "
   Abim doğru söylemişti uzun zamandır arayıp hal hatır sormamıştım.
   "Ya abi unuttum işte , madem öyle sen arasaydın. "
   "Kızım ben büyüğüm ve benim bi ilim var sen arıycaksın tabi. İşin düştü dimi kesin. "
   "Iıı.. Aslında evet yani sıradan yine olay çıkardım. Biraz geç döndün yurda nöbetçiye yakalandım ve ona senin numaranı verdim "
   "Alışıldık durum ama sen bu saate dışarda olmassın  hayret kimleydin."

   Ah kahretsin. Ne desem ki? Abim yalanı şak diye anlar.
   "Kimle olucam bizimkilerleydim;ilke, uraz , damla falan işte. "
   "Neyse. Noldu senin maket işi ne kadar kaldı? "
   "Bir hafta da bitirmeyi planlıyoruz erken biterse belki erken gelirim Rize'ye. "
   "Ben haftaya iş için babamla İstanbul'a gelicem uğrarım. "
   "Abi bu çok iyi bi haber ne zaman pazartesi mi? "
   "Evet pazartesi günü ordayım. Babam şirketler için bende bilirsin işte."
   "Çok sevindim çok özledim seni abim. "
   "Bende bende, ama bak saat kaç hadi doğru yatağa. İyi geceler kendine dikkat et kuzum. "
   "İyi geceler abim "

Sabah erkenden kalkıp kendime hızlıca bi kahvaltı hazırladım. Yemeğimi yedim, üstümü giyindim ve odamı toparlayıp Doruk'u aradım.
Maket işini bu bir haftada halletmek istiyordum.
Zannettiğimden kısa sürmüştü yapımı ama gayet güzel bir maket çıkıyordu ortaya.
"Günaydın Gülüm, bişeymi oldu? "
Doruk uykulu bir sesle konuşmuştu, belliki hala yataktaydı.
"Doruk hala yataktamısın kalk çabuk. Hem dün demedikmi maketi en kısa sürede bitiricez diye. "
"Dedik mi öyle bişi ya aman boş ver biraz daha uyumak istiyorum "
"Uyumak yok Doruk uyan kahvaltını yap çabuk ol. "
"Bi şartla kalkarım. Bana menemen yapıcaksın, bide günaydın öpücüğü."
"Nedir sendeki bu menemen aşkı. Geliyorum yataktan kalkmış ol geldiğimde. "
"Hıhı."
Telefonı kapatıp aynaya yöneldim saçımı başımı düzeltip kapıdan çıktım.
Doruk'un kapı şifresini yazıp içeriye girdim. Belliki hala yataktaydı.
Doruk'un odasına doğru yürüdüm kapıyı açtım.
"Ö... Özür dilerim ben. "
Doruk tüm görkemli vücuduyla karşımda duruyordu altında siyah şortu vardı ama üstü çıplaktı.
Arkamı dönmeye çalılsamda gözlerimi alamamıştım.
En sonunda dikizlemeyi kesip arkamı döndüm ve oradan çıktım.
  Direk mutfağa yönelip dolaptan domates ve biberi çıkardım.
  Onları bir güzel yıkayıp doğradım ve tavaya koyup kavurdum.ardından içine de bir yumurta kırdım ve pişmesi için kapağını kapattım.
  Menemenin kokusunu alan Doruk çoktan masaya oturmuştu bile.
  "Hadi pişmedi mi daha?acıktım ben. "
  "Çocuk musun Doruk az sabret. "
  Pişen menemenin altını kapattım ve altına küçük bi havlu koyarak tavayı masaya koydum.
  Kıtlıkdan çıkmış gibi yemek yiyen Doruk'u izlemek yerine maket yaptığımız masaya doğru ilerledim .
  Saatler saatleri kovalamış ve biz sadece lavabo ve öğle yemeği için ara vermiştik.
  Saat nerdeyse akşam dokuz du.
  Ben bittim dercesine haykırdım.
  Dorukta aynı tepkiyi verdi.
  "Bu gün lük yeter zaten çok az kaldı bitti sayılır. "
  "Dışarı çıkalım mı bizimkiler şimdi yazmış, sahilde ler. "
  "Çıkmasak mı ya, sen ben  baş başa birlikte takılalım. Benim  kulübeye gidelim, nasıl fikir. "
  "Sen ben birlikte baş başa klübeye. Iı hiç güzel bi plan değil Dorukçum hadi kalk hazırlan bizimkilerin yanına gidelim hatta Ediz'i de ara oda gelsin. "
  "Yaa Ece. Neyse sahilde iyidir. "
  Ayağa kalktım ve Doruk'un sandalye sinin arkasına geçip ellerimle yüzünü kavradım ve yanaklarını mıncırdım.
  En son da anlından ona bi öpücük bıraktım ve arkamı dönüp kapıya doğru bir adım attım.
  Kolumda hissetiğim bilek beni hızlıca kendime çekti ve ben Doruk'un kucağına oturdum.
  Doruk arzulayan gözlerle bir gözlerime bir dudaklarıma bakıyoedu.
  Bir elini belime bir elini yanağıma koydu.
  Eğer öpüşürsek bu benim ilk öpücüğüm olucaktı.
  Doruk kafasını yana eğip bana daha çok yaklaştı.
  Ben sessizce sadece "Doruk." diyebildim. Dudağımda hissettiğim sıcaklık hissi bütün vücuduma yayıldı.
  Doruk kısa süren öpüşten sonra dudaklarını dudaklarımdan ayırıp kızdım mı diye bana baktı. Ama neden kızıcaktım.
  En son kısaca bir öpücük daha bıraktı ve beni kendine çekip sarıldı.
  Kulapıma "seni çok seviyorum , " dedi.
  "Bende seni çok seviyorum. "

Çoktan üstünüze giyinmiş ve yola koyulmuştuk.
  Bu sefer ben sürmeyi teklif etmiştim. Doruk da ısrar etmeden kabul etmişti.
  Gözünü yoldan ayırıp radyoya çevirdim.
  "Ben hallederim. "
  Doruk radyoda güzel bi şarkı ararken bende önüme döndüm.
  Radyoda çalan şarkıyla Doruk'a döndüm oda bana bakıyordu.
  Radyodan  Sezen Aksu 'Firuze' çalıyordu. Bu şarki çok farklı anlamlar yüklenebilecek bi şarkıydı.
  Bende de yeri ayrı olan bi şarkıydı.
  Şarkının nakarat kısmı gelince  Doruk dudaklarını araladı ve bana dönük bi şekilde şarkıyı söylemeye başladı,
  "Kıskanır rengini baharda yeşiller
Sevda büyüsü gibisin sen '𝘌𝘤𝘦'
Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu
Üzüm buğusu gibisin sen '𝘌𝘤𝘦' "
Çoktan arabayı park etmiştim ama arabadan inmedim. Doruk'un bitirmesini bekledim.
  Nakarat tekrar başlayınca bende bu sefer Doruk'a katıldım.
  Birbirinizin gözlerine bakarak şarkı söylemek, bu çok değerli bişey.
  Arabadan inip el ele tutuşmuştuk.
   İlke ve Uraz haricinde herkes bize şaşırmış şekilde bakıyordu.
   Suyunu içen Eren bir anda püskürtünce bende ne yaşadığımıza şaşırdım.
   Soran gözlerle bize bakan insanlar bir açıklama bekliyordu.
   "Iı... Biz çıkıyoruz. "
   Direk sevgiliyiz deseydim bi anda garip kaçardı.
   Doruk bişey söylemek için dudaklarını aralatı,
   "Biz sevgiliyiz. "
   Anında açılan gözlerimle Doruk'a ne yapıyoesun der gibi bakış attım.
   Oda kimseyi umursamadan  dudaklarını öpermiş gibi büzdü.
   Damla yine ardı arkası kesilmeyen sorularına başladı.
   Gizem çok rahat karşılamıştı , Eren'de ilk şaşırmış ama sonra bişey dememişti. Ben Damla'nın sorularını geçiştirerek yanıtlamaya çalışıyordum ama Doruk inadına daha derine iniyordu.
   Damla beni o kadar lafa tutmuştu ki Ediz'in geldiğini fark etmemiştim bile.
   Ediz ve ilke çok iyi anlaşıyordu. İkisi de bir birini seviyordu ama cesaret bulamadıkları için kimse bir adım atmıyordu.
   Doruk Ediz'le bir çok kez konuştuğunu söylemişti ama e
Ediz yinede bir şey yapmamıştı. Belki de red edilmekten korkuyordur.
   Ortamın sessizliğini bozup konuşmaya başladım.
   "Hadi ya ben çok sıkıldım.  böyle boş boş oturucak mıyız? "
   Ura'zdan cevap gecikmedi, "evet hayır oynayalım ama cezalı olsun. "
   Eren"ne cezası? "
    Ve gurubun içki içmeden de sarhoş olan Damla'sı, "yaptım diyen içsin yapmayan pas geçsin nasıl, "
    Herkes Damla'nın fikrine katılmıştı ama ben soğuk bakıyordum. Yani içki içmek çok hoşuma gitmediği gibi fazla içtiğim zaman  mideme dokunuyordu.
    Erkekler bizi bırakıp markete gitmişlerdi.
    Yaptım yapmadım basit bir oyundu. Biri örneğin ben hiç hırsızlık yapmadım derdi. Hırsızlık yapanlar cezasını çeker diğerleri pas geçerdi. Eğer ben hırsızlık yaptım derse hırsızlık yapmayanlar ceza çekerdi.
    Örneğimde nasıl güzelmiş ama.

  Hepimiz halka şeklinde oturduk bir yanımda Doruk diğer yanımda Gizem ve Eren  oturuyordu.
  Ediz'le ilke'de yan yana oturmuştu.
  İlk ben soru sormak için konuştum.
   "Daha önce  ölen birisinin arkasından haykırarak ağlamadım."
   Herkes bir anda  bana döndü ve garip garip bakmaya başladı.
   Bu soruyu internette dolaşırken duymuştum ve bi'daha oynarken sormak için aklıma kazımıştım.
   İlk olarak Eren buruk bir gülümseme bırakarak içkisinden bir yudum aldı.
   Ardından Ediz'de bir yudum alınca Doruk'a döndüm.
   Doruk da eline şişeyi almıştı gözlerini gözlerime kenetleyerek şişeyi yudumladı.
   Oyuna biz ek kural olarak oyun içinde normal sorular dışında farklı bir soru sormiycaktık.
   Herkes sessizliğe bürününce   yanımdaki Gizem havayı dağıtmak ister gibi bir soru sordu.
   "Ben hiç bir kitap karakterine aşık olup onun gerçek olmasını istemedim."
   Ama bu soru resmen beni manipüle etmek için  sorulmuştu.
   Şişeyi bir tek ben elime aldığımda herkes sırıtarak bana bakıyordu.
   Bir yudum aldım ve hışımla konuştum.
   "Ne var kitap karakterlerine aşık olmak suç mu, tutamıyorum kendimi"
   Eren lafa girdi,
   "Sakin ya bişi demedik. "
   Soru sırası Eren'deydi,
   "Ben hiç kendimi kandırıp olmıycak bişeyi olucak gibi hissetmemi sağlamadım. "
   Olmıycak bir şeyi olucak gibi hissettirmek mi?
   Kulağa garip geliyor.
   İlke ve Ediz aynı anda şişelere uzandılar ve uzun olmasa da derin bir bakışma yaşadılar.
   Soru sırası kafası kayık olan  Doruğa 3. Kez gelmişti.
   Başım dönüyordu ama sarhoş da değilidim.
   Damla sızmaya yakındı o sızarsa oyun bitecekti.
   Doruk yarı ayıktı. Ama sorunu sormak istiyorum der gibi bir bakışı vardı. Sanki bize bir şey kanıtlamak göstermek istiyordu.
   "𝘉𝘦𝘯 𝘣𝘪𝘳𝘪𝘯𝘪𝘯 𝘰̈𝘭𝘶̈𝘮𝘶̈𝘯𝘦 𝘴𝘦𝘣𝘦𝘱 𝘰𝘭𝘥𝘶𝘮. "
  

✨yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın... İyi okumalar✨
 
 

GÜNAHSIZ AŞKIN KURBANLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin