11.BÖLÜM

6 3 0
                                    


Hani olur ya tam dersiniz,
          ' Ah , sonunda dertten yasadan kurtuldum. Hayatım düzene girdi, artık çok mutluyum. '
          İşte o an sanki kaderimiz bir anda kalem düz çizerken aniden sağa sapması gibi değişir hayatımız.
     Sanki biri bizi dinliyormuş da kaderimize o anda farklı bir yol çiziyormuş gibi olur.
     Tekrar umutsuzluk lar, sinirli stresli zamanlar ve mutsuzluk bizi bulur.
     Sizi bilmem ama nedense ben hep bu döngüde takılıp kalıyorum.
                         
  Doruk cama yaklaşıp not kağıdı çıkarttı , okurken yüzündeki mimiklere dikkat ettim ama yüzü o soğuk ifadeden başka bir hal almadı.
   "Doruk ne yazıyor? "
   Doruk bi anda kağıdı havaya kaldırdı.
   "Ediz yazmışya, saçma sapan şeyler işte. "
   Zıplamaya çalışıp kağıda uzanmaya çalıştım çünkü o kağıtta her ne yazıyorsa Doruk bana yalan söylüyordu. Onu Ediz 'ın yazmadığından emindim.
   "Doruk, tamam ver bende okumak istiyorum. "
   "Hadi arabaya bin Ece  bişey yazmıyor ki, "
   "Bişey yazmıyorsa bende okuyacağım. Doruk verir misin? "
   "Hadi gülüm hadi, kağıtta ne yazdığını şimdi görürsen süprizi kaçar olmaz. "
   "Doruk yalan söylemiyorsun dimi?"
   "İnanmıyor musun Ece. "
   "İnanıyorum. Ayrıca da bana Ece deme, alıştım artık Gülüm falan demene Ece deyince resmi geliyor. "
   Doruk içten bir şekilde gülerek bana baktı ve binmem için gelip kapımı açtı.
   'Hem centilmen hemde kıro '
    Yol boyu çok konuşmamıştık. Bir ara Doruk'u biri aradı , bişeyler söyledi sonrada Doruk gelince konuşuruz deyip kapattı.
    Kim olduğunu sormak istedim ama sonradan vazgeçtim ve kafamı cama yaslayıp yolu izlemeye başladım.
    Yol boyu kağıtta ne yazabileceğini düşündüm. Ama aklıma hiç bişey gelmedi.
     "Sen  arabana geç, arabanı da ben gelene kadar kilitli tut. Az bir işim var geliyorum. "
     "Doruk, "
     "Efendim gülüm. "
     Doruk bana yanaşıp eliyle yanağımı okşadı.
    "Birşey olmadığına eminsin dimi?"
    "Ne olabilir ki ufak  bir işim var sadece, o kadar. Sonra hemen gelicem. Hem sen neyden korkuyorsun ki? "
    "Birşeyden kormuyorum sadece, içimde kötü  bir his var. "
    "Madem öyle o zaman söz veriyim ben sana, 15 dakika en fazla 15 dakika içinde yanında olucam söz  . Ama sende söz ver kapılarını kilitleyip beni bekliyeceksin. "
    "Tamam söz. "
    Doruk'a baktıktan sonra arkamı dönüp arabama Fadime"ye doğru yürümeye başladım.
    Hızlıca arabaya binip kapıları kilitledim.
    Şapkamı daha da aşağıya indirip siyah maske mi yüzüme taktım ve Doruğu beklemeye başladım. Doruk gideli nerdeyse 15 dakika olmuştu ama Doruk dönmemiş ti.
    İyice merak etmiştim. Arabadan saati kontrol ettim ve 25 dakika olduğu fark ettim.
    Tam arabadan çıkqcaktım ki yarışın siren sesini duydum.
    Herhalde Doruk oraya gelir diye düşünerek piste doğru sürdüm. Yerimi alınca Doruk'u beklemeye başladım. Herkese bir yönlendirici gelmişti ama Doruk hala ortada yoktu.
    final turu olduğundan sadece beş kişiydik. Ve benim kazanmak için çok iddalı ve kararlıydım.
    Bir müddet daha bekledim ama Doruk gelmedi.
    Yarış başlama saati gelmişti ama hiç bir şey olmadı. Ne yarış başladı ne de Doruk geldi.
    Bir anda tüm arabqlar pistten çıktı ve bende ne yaptıklarını merak ettiğim için bende pistten çıktım ve diğer arabaları takip ettim.
    Bir şeyler ters gidiyordu.
    "Nerdesin Doruk ? Nerdesin ya. "
      Nereye gitmiş olabilirdi ki?
      Arabalar durunca bende durdum sanırım başka bir piste gelmiştik.
       Ama neden?
Herkes arabalarından iniyordu bende inmek için arabamın kilidini açtım ve kapı koluna yöneldim.
  "Sakın, "
  Duyduğum ses irkilmeme neden olmuştu. Arkama bile dönmek istemiyordum.
  Bu ses, bu ses Ozan'ın sesiydi. Ne işi vardı burda?
    Kapıyı açıp koşmak istedim ama eğer şuan dediğini yapmazsam bana neler yapacağını tahmin bile edemezdim.
    Yavaşca kapıyı kapattım ve önüme dönüp,
    "Ne istiyorsun? Doruk nerde? "
    "Buda soru mu, seni istiyorum kızım anlamıyor musun sen? "
    Dinime kadar gitmişti.
    Ağlamamak için zor dayanıyordum, dudaklarım titriyordu.
    "Doruk nerde? "
    Arabaya girip kapıyı kapadı ve kilitledi.
    Bana döndü ve yüzüme yaklaştım eliyle saçımı geri attı ve maskemin tek tarafını çıkarttı.
    "Doruk? İnan bana bilmek bile istemezsin. "
    Ozan'a doğru döndüm .
    Yakasını tuttum ve ve fısıldar gibi ama iğneleyici bir biçimde konuştum.
    "Sana bir soru sordum dimi, Doruk nerde? "
    Sinir bozucu sessizliğine devam ediyordu.
    Artık Doruk'un nerde olduğunu öğrenmem lazımdı.
    İyi miydi?
    Ne yapmışlardı ona?
    Sinirin verdiği güçle Ozan'a bir tokat attım.
    Yüzü sağa doğru düştü. Hiç bişey demedi ama onu çok sinirlendirdiğimi sessizliğinden anladım.
    Arabanın kilit düğmesine basacakken
Bileğimi sıkıca tuttu.
   "Bırak canım yanıyor. "
     "İn arabadan. "
     Çok sakin söylemişti bunu.
      Kilit düğmesine bastı ve tekrarladı,
      "İn arabadan Ece. "
       İnmedim, yerimden bile kıpırdamadım. 
         Ozan arabadan indi ve gelip benim kapımı açtı,
         Bağırarak konuşmaya başladı,
         "Sana in arabadan dedin Ece. "
       Dediklerini yapmak istemiyordum ama benim hatalarımın cezasını Doruk çeksin istemiyordum.
       Ozan'ın tekrar bağırmasıyla arabadan indim.
       Bileğimden tutmuş du ve çekiştirerek yürütüyordu.
       Elini dişleyip kanatmak istedim ama Doruk'a bişey yapabileceğini ve onu sinirlendirmemem gerektiğini düşündüm bu yüzden sadece yürümeye devam ettim.
       Pistin tam önüne geldik ve ben o an ölümü tatmış gibi hissettim.
       Doruk pistin ortasında heryeri kan içinde yatıyordu, etrafında da 10'a yakın takıma elbiseli  adam vardı ve onlarla birlikte 10 araba.
       Doruk'a doğru bir adım attım ama Ozan bileğimin sıkınca sinirlerip ona döndüm.
       "Ne yaptın sen Allah'ın cezası, " bileğimi ondan kurtarmıştım, iki elimle onu omuzlarından ittirdim       " Sen neden hiç sevilmedin biliyor musun?Çünkü aptal planların ve sen her zaman herkesin hayatını mahvediyorsun. Keşke Kenan denen o piç babana değilde annene benzeseymişsin. "
       "İleri gitme Ece, "
       "Ben mi ileri gidiyorum be, Babanın da senin gibi tacizci bir pislik olduğunu, anneni her gece başka kadınlarla aldattığı söyleyip gerçekleri yüzüne vurmak ileri gitmek mi. Ben ileri gidiyorsam sen ne yapıyorsun. "
       sağ yanağımın sızladığını hissettim.
       "Seviyorum dedim, zarar vermem dedim ama bu kadarı da fazla. Eğer o aptal sevgilinin ordaki arabalarla ezilmemesini istyorsan çeneni kapalı tutacaksın. Duydun mu beni? "
       Ozanın yaptığı şeyleri aklım almıyordu.
       Sadece Doruk'un yanına gidip ona sarılmak istiyorumdum.
       Ozan adamlara bir işaret yapınca iki adam Doruğu yerden kaldırdı ve sürükleyerek bir yere götürdü bizde peşlerinden yürürken diğer arabaların dağıldığını fark ettim.
       Girdiğimiz binanın bodrum katına inmiştik.
       Doruk'a her ne kadar bağırsamda tepki bile verememişti.
       Sağ ve sol tarafa ayrılan bir koridor boyunca yürüdük, ayrıma gelince ve Doruk sağa ben sola girdik.
       "Ne yapacaksın Doruk'a? İşin benimle onun ne suçu var! "
       "Sana ağzını açma dedim. Merak etme ölmez . "
       "Ne ölmesinden  bahsediyorsun ya sen? Bana bak , kendini öyle güçlü falan sanıyosean yanılıyorsun. Anladık paran var, aşiretsin. Bu bize istediğinizi yapacağınız anlamına gelmez. Bunu sok olmayan beynine. "
       Durduk. Ozan yüzüme baktı ve boy hizama gelerek eğildi.
       "Eskiden bu kadar konuşmazdın. Çenen düşmüş senin belli. Eğer biraz daha konuşursan, sevgilin bir daha konuşamaz. "
       "Ama... "
       Parmağını dudaklarına götürerek sus işareti yaptı.
       Dikkatimi koridora verince labirent gibi bişey de olduğumuzu fark ettim.          
        Sadece iki insanın sığabileceği betondan koridorlar.
       Ozan'ın neden böyle bişey yaptığını aklım almıyordu.
      Korkuyordum hemde hiç olmadığı kadar.
      Bu korkunun nedeni kendim değil,
         Doruk'du...
Ozan'la birlikte bir odaya girdik odada tek kişilik ve aşırı eski gözüken bir yatak bir tane kanepe ve bir tane de dolap vardı.
    Odaya girince ozan arkadan kapıyı kilitledi.
    Her bir hareketinde biraz daha korkum artıyordu.
    Bana bişey yapmazdı, çünkü beni seviyordu. Ama Doruk, onu öldürebilir di bile.
    Kapıyı kilitledikden sonra odadaki dolaba doğru yürüdü ve  eline farklı bir anahtar alarak dolabı açtı.
    Dolabı açmasıyla şok oldum.
    Dolapta çeşit çeşit silah ve mermi vardı.
    Tam ağzımı açmış konuşacakken konuşmamam gerektiği geldi ve sustum ama bir şekilde konuşmam lazımdı.
    Koşarak Ozan'ın yanına gittim ve  elimle sırtına vurdum.
    Sinirle ne var dercesine baktı.
    Bende ağzımı işaret ettim.
      "Konuş, "
      "Ya sen nasıl bişeysin ya, öldürmek falan yok dedin bu silahların alemi ne. Bak Ozan ne yapmak istediğini gerçekten anlamadım.
      Neden bizi burda tutuyorsun, neden? "
      "Seviyorum seni yeterli mi? "
      "Ozan bu sevmek değil. Beni burda zorla tutman beni sevdiğini anlamına gelmiyor. Ayrıca sen resmen beni taciz etmiş, fotoğraflarımı çekmiş pislik bir insansın, bu sevmek mi sen söyle? "
      Elindeki silahı beline sıkıştırıp bana döndü.
      "Seni ilk ben sevdim, ilk ben gördüm. Sen benimsin anladın mı! "
      "Sen... Sen gerçekten iğrenç bir insansın." sesimi daha da arttırarak bağırmaya başladım. "Şu dünyada tanıdığım en iğrenç, en pis insan sensin.  Gerçek ailenin seni neden istemediğini artık anlayabiliyorum. Bana bunları yapan ailesine neler yapar. "
     Sanırım yine fazla ileriye gitmiştim.
       Kolumda bir el hissettim Ozan çok sinirli bir şekilde beni sürükleyerek kapıya götürdü. Kapını kilidini açıp beni sürüklemeye devam etti.
       Bu sefer Doruk'un girdiği tarafa gitmiştik.
       N'olur iyi olsun, tek dileğim bu.
   "  Bırak beni canım acıyor, kendim yürürüm bırak! "
   Tabiki beni dinlemedi sürüklenmeye devam etmek zorunda kaldım.
   Bir kapıdan girdik ve gördüklerime inanamadım.
    Mahzen gibi bir yere gelmiştik. Odanın dört bir tarafı parmaklıklı odalarla doluydu. Ve tam karşıdaki mahzende yerde doruk yatıyordu.
    Gözleri gözlerimi bulununca sırıttı.
    "Doruk! "
    Cevap veremedi ama doğruldu.
    Yüzü tamamen kan içindeydi.
  Oturur pozisyona geldi ve kendine gelmek için hareketler yaptı.
  Ayağa kalktı ve demir parmaklıklara tutundu. Tişörtüyle yüzündeki kanları silmeye çalıştı.
   Ozan'dan kurtulup Doruk'a doğru
Koştum.
Yüzünü ellerimin arasına aldım.
   Fısıldayarak,
   " söz veriyorum çıkıcaz burdan. Sakın o piçin sana dokunmasına izin verme, bir şekilde çıkıcaz burdan. "
   "Doruk, "
   "Ağlama sakın ağlama, eğer ağlarsan dayanamam, çıkaramam bizi burdan. "
   Ozan yanımda belirince sustum.
"Tekrardan merhaba Dorukcum."
"Ne istiyorsun lan piç herif? "
"Aa yeter artık sabahtan beri ikinizde ne istiyorsun ne istiyorsun." Ozan bana döndü ve elini yüzümde gezdirmeye başladı.
"Ne istediğim çok açık değil mi? "
Elini sertçe yüzümden ittim, karşılığında da Ozanın sert bakışlarını aldım.
   "Eğer ona dokunmaya kalkarsan bu sefer seni öldürmekten beter ederim. Duydun mu beni? "
   Doruk'un bağırması odada tekrar tekrar yankılandı.
   "Ne yapabilirsin ki? Mesela ben şuan alsam götürsem Ece'yi, sen ne yapabilirsin? "
   Doruk sustu,
   Ellerin tekrar Doruk'un yüzünü buldu. Alnında büyük bir yarık vardı. Elim yarığın olduğu yeri buldu.
   Doruk'un kafasına dayatılan silahı görünce dondum kaldım.
    Ozan bana döndü ve konuşmaya başladı.
    "Ya Doruk ölür yada, "
    "Sen... Sen gerçekten şerefsiz piçin tekisin senden nefret ediyorum. Keşke seninle hiç  arkadaş olmasaydım, keşke sana güvenmeseydim, keşke hiç doğmasaydın!"
    Benimde kafama bir silah dayanınca sustum.
    Doruk  Ozan'a bağırmaya başladı ama ozan sanki sağır mış gibi davrandı.
    "Sıksana kafa ma," sesini daha da yükselterek ona doğru bir adım daha yaklaştım.
    "Sıksana kafama sık, hatta kafama değil, " silahı tuttuğu kolunu çekerek kalbime götürdüm. "Hadi sık... Sıksana!"
    Ozan iki silahıda indirdi ve boş boş bağırmaya başladı.
    Ozan delirmiş gibi bağrıyordu. Eleriyle kafasına vuruyordu.
    Bu halleri gerçekten korkutucuydu.
   Bu halinden yararlarak ona yaklaştım ve ona şevkat gösteriyor  gibi yaparak sırtı bana doğrı dönük olan Ozan'a yaklaştım.
    "Ozan, ozan sakın ol , " biraz daha yakınlaştım ve sarılacak gibi yaptım.
    Ozan belinin iki tafını kontrol etti ama silahlar yoktu.
    "Sen beni salakmı sandım, bu sefer sana kanmam Ozan, eski , küçük Ece yok senin karşında. "
    İki silahı da ona doğrultmuştum.
     "Sen o tetiği çekemezsin. "
     "Niye çekemiyim ki, aksine çeksem hayır işlemiş olurum. Dünyadan bir tacizci daha silinir.   "
     "Ailem peşini bırakmaz. "
     "Deden böyle bişey yaptığını bilse benim değil senin peşini bırakmaz, aptal "
     "Anahtarları ve telefonunu yere bırak. "
     "İleri gitme Ece, yeterince oyun oynadık. Yeter bırak o silahları artık"
     "Anahtarı ve telefonu yere koy dedim, oyun oynamıyorum ben! "
     Telefonu alıp Ozan'ın dedesini arayacaktım. Bu saye de dışardaki adamlara takılmadan yurda dönebilicekdik.
     Ozan'ın kötü niyetlerinin olmadığı yani arkadaş olduğumuz zamanlar ailesiyle tanışmıştım.
     Dedesi yani ailenin en büyüğü haliyle sözü dinlenen bir insan.
     Ozan dedesinden çok korkardı, yapacağı bişey varsa gizlice yapmaya çalışırdı. Eğer dedesine Ozan'ın yaptıklarını anlatabilirsem Ozan bir daha yanıma bile yaklaşamazdı.
     Sesmni yükselttim ve Ozan'a doğru bir adım atıp konuştum.
     "Son kez söylüyorum, anahtarları ve telefonunu yere koy. "
     Ozan gerçekten korkak bir insandı, telefonunu ve anahtarları yere koyup geriye doğru bir adım attı.
     Dikkatli bir şekilde eğilip telefonu ve anahtarları aldım.
     Doruk'un yanına gidip silahları ona verdim bende Doruk'un kilidini açmaya çalıştım.
     Üçüncü anahtarla kilidi açtım. Doruk bana sarılmak için öne atıldı ama sonra kafası dank etmiş olacak ki geri çekildi,
     Telefonu elime aldım ve Ozan'ın eski şifresini yani benim doğum günümü denedim ve direk açıldı.
     "Bu kadarda eniyisini ilk defa görüyorum, hala şifren doğum günüm mü!"
     Bir yandan Ozan'a gülerken telefonun rehberine girdim ve dedesinin numarasını aramaya koydum.
     "REİS" Yazan bir numara gördüm, dedesi olduğuna emindim.
     Hemen numarayı tuşladım . Telefon dördüncü çalışta açıldı.
     "Ne var, "
     "Meraba, Kayhan Ardınç la mı görüşüyorum? "
       Ozan hemen atıldı ama Doruk onu durdurdu.
     "Kim sizin, Ozan nerde? "
     "Ozan... Efendim ben Ozan'ın eski arkadaşı Ece  hatırlamışsınızdır umarım. "
     "Evet hatırlarım ne oldu? "
     "Efendim benim sizinle yüz yüze konuşmam lazım ama öncelikle Ozan'ın adamlarından ve Ozan'dan kurtulmam lazım. Size anlatmam gereken çok önemli bişey var. "
     Ozan araya girdi,
     "Dede dinleme onu, "
     "Efendim torununuzun neler yyaptığını sizinde duymanız lazım. Lütfen görüşmemizde izin verin. "
     "Ozan nerde?  telefonu ona uzat"
     Ozan'a doğru yürüdüm ve telefonu ona doğru tuttum,
     "Ne diyor bu kız Ozan, yine ne yaptın!"
     "Dede vallahi bişey yapmadım, sadece şakalaşıyoruz. "
     "Ne diye beni konuya dahil ediyor bu kız, şaka olmadığı belli. Adamları çekiyorum senide almalarını istiycem. "
     Telefon yüzüme kapandı.
     "Seni mahvedicem Ece, hergün öldür beni diye yalvarıcaksın. "
     Doruk Ozanın karnına tekmeyi geçirdi.
     "Hıhı kesin yalvarırım.

GÜNAHSIZ AŞKIN KURBANLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin