-22-

127 14 2
                                    

Wooyoung

Söylediği kelimeler hepimizde bir şok etkisi yarattı. Saatler önce kriz geçirmişti ve şimdide korktuğunu söylüyordu. Kendisinden korkuyordu. Zarar vermekten. Bu güç yüzünden yaşadığı şeyler o kadar çoktu ki artık buna dayanamıyordu. İçinde nasıl bir çelişki yaşadığını biliyordum ama şu an da tek dayanağının Hyunjin olduğunu da biliyordum. Tek umudum Hyunjin sevgisinin daha ağır basmasıydı.

Gözaltları morarmış ve dudakları dişlenmekten parçalanan Felix'i Jeongin sakince kollarından tutarak bir koltuğa oturttu. Yanına oturdum ve elini tuttum. Onun gibi bende odadaki herkesin ölümünü görebiliyordum. O gözlerini herkesin üzerinde gezdirirken Yeosang'ı gördü.

Uzun uzun yüzüne baktı ve dolu gözlerini ondan ayırdı. Ölümü değişmişti. Demekki bize yardım edecekti. Bunu tahmin ederek önlemlerimizi almamız gerekti.

Ona döndüm. Ve onun da bana bakması için çenesinden tutarak kendime çevirdim.

"Seni anlıyorum Felix. Ama korkma. Şu an sadece kendini suçladığın için böylesin ama biraz daha sabret. Daha sonra herkesi kurtardığında bu korkunun yersiz olduğunu anlayacaksın."

"Ya herkesi kurtaramazsam?"

Derin ve korku dolu sesi ile konuştu. Bende sadece ona destek olmak için gülümsedim.

"O zaman da üzülme. Çünkü bu bir denge. Biri doğar ve biri ölür buna yapacak bir şeyimiz yok. Sen en azından kurtardıklarına sevinmelisin. Ayrıca korkma. Kendine zarar vermekten korkma çünkü içinde biryerlerde Hyunjin olduğunu hatırla. Kendine vereceğim her zararın ona da geleceğini unutma. Tek fark senin yaran geçer ama onun kalp yarası geçmez. Bunu unutma olur mu? Sabret. Herşey yoluna girecek. Herşey düzelecek. Bunu beraber başaracağız."

Yaşlı gözleri ile gülümsedi ve bana sarıldı. Ayrılınca geriye yaslandı ve derin bir nefes aldı. Felix'in arkasından odadan çıkan ve olanları uzaktan izleyen Hyunjin yaklaştı ve Felix'e baktı. Oturduğum yerden kalkarak birbirine hüzünlü şekilde gülümseyen sevgililerin yan yana oturmaları için şans verdim.

Hyunjin Felix'in yanına oturdu ve onu kendine çekerek sarıldı. Saçları arasına öpücükler kondururken ortamın sessizliğinde dolayı duyduğumuz 'seni seviyorum' kelimelerini sayıklıyordu. Kendimi her zamanki gibi orta sehpaya bırakırken diğer konulara odaklanmaya çalıştım. Tekrar tekrar düşündüğüm şeyi tekrar düşündüm. Farklı bir yol. Ama sanırım umutsuz bir çabaydı bu.

"Yardım edeceğim."

Sessizliğin içinden yankılanan ses gibi kulağıma gelen sesle hızla arkamı döndüm. Bu kadar çabuk muydu?

"Emin misin? Senin için her türlü önlemi alacağımızdan emin olabilirsin. Sana söz veriyorum bu konuda?"

Tedbirle konuşan Bangchan ile Yeosang gülümseyerek kafasını salladı. Onu onaylaması ile sevinçle ellerini çırptı.

"Tamam, ah tamam bu güzel. Şimdi bir plan oluşturabiliriz."

"Ben de yardım edeceğim."

Bu defa sağ tarafımda konuşan Mingi ile sevinçle o tarafa döndüm ve onunla göz göze geldim. Minnetle yüzüne bakarken bunu dile de getirdim.

"Çok teşekkür ederim. Hepinize de."

"Bu olanlara sessiz kalamayız. Kim kalabilir ki?"

"Sanırım daha büyük bir alana ihtiyacımız var. Güvenliğiniz açısından şu an hiçbirinizi yanlız bırakmıyoruz. Ama ev gittikçe kalabalıklaşıyor. Ayrıca daha fazla polis getirmek şüphe çekebilir. Büyük ihtimalle son olanlardan dolayı binanın giriş çıkışları izleniyordur."

Bangchan'ın söylediklerinin üzerine merakla konuştu Mingi.

"En son ne oldu ki?"

"Felix olmasaydı geçen gece ölmüş olacaktım."

Söylediklerim ile şaşkınca bana baktı. Sakin oluşuma. Artık ölümünü seyreden biri olarak bunu düşünemezdim. Ona bakarken fark ettiğim detay ile ona yaklaştım. Onun ve sevgilisinin ellerini ayaklarını çözerek rahatlamalarını sağladım. Dün geceden beri bu haldeydiler.

"Tamam o zaman bir an önce plan kurup bunu hayata geçirmeniz lazım."

Konuşan Jeongin ile Bangchan araya girdi.

"Biz kuracağız. Siz diğerleri bu olayın dışındasınız."

"Her fikir önemli bu yüzden şimdi diğerlerini arıyorsun ve biz bu gece bu planı hep beraber kuruyoruz. Anladın mı?"

Usulca başını sallayan Bangchan elini cebine atarak telefonunu çıkardı ve mutfağa geçti. O sırada gözüme Changbin takıldı. Onunla göz göze gelmemiz ile saatlerdir yaptığım şeyi yaptım tekrar.

"Özür dilerim."

Gülümsedi ve kafasını iki yana salladı.

"Yeter artık dileme. Aynı Felix gibisin."

Dudaklarımı birbirine bastırarak kafamı salladım bende. Bu defa gözüm kenarda oturarak olayları geriden izleyen San'a takıldı. Bir süre düşünmesi ve toparlanması için uzak durmuştum ama artık kendine gelmesi gerek. Oturduğum yerden ona doğru dönerek karşısında durdum. Gülümseyerek yüzüne baktım. Gözleri bana döndü ama yüzünde tüm gün sabitlenen aynı ifade vardı. Suçluluk. Derin bir nefes alarak ellerine uzanarak tutundum.

"Bu gece o plan kurulacak ve bana bir şey olmadan bu olaylar bitecek. Kimseye bir şey olmadan herşey çözülecek. Anladın mı?"

Öne doğru kayarak  ellerimi kendine çekerek öpüükler kondurdu.

"Evet. Evet öyle olacak. Yoksa kendimi asla affetmem Wooyoung. Senin bir şerefsiz yüzünden o şekilde öldürülmene dayanamam anlıyor musun? Katil olmayı göze alarak öldürürüm onları. Hepsini."

"Şşh tamam öyle söyleme. Herşey yolunda gidecek."

Anlıma bir öpücük kondurarak kendi anlını benimkine yasladı ve gözlerini yumdu.

"Ah seninle şöyle olabilirdik. İlla ölmek istiyorum diyince mi açılmak aklına geldi."

Mızmızlanarak nefeslenen Changbin kollarını birbirine dolayarak Seungmin'e ters ters baktı. Gözlerini deviren Seungmin Changbin için öldürücü darbeyi yaptı.

"Eğer geri dönersen sana bir öpücük veririm."

Bunu duyan Changbin elini kalbine atarak dramatik bir şekilde can çekişmeye başladı.

"Ah kalbim. Bu çok aniydi."

Ona birçoğumuz gülümseyerek bakarken zil çalmıştı. Çalan kapıyı Bangchan açarak Seonghwa, Hongjoong, Minho ve Jisung'u içeri aldı. Herkes bir yere yerleşirken Bangchan Seonghwa ile birlikte ayakta dikilerek bize baktı.

"Şimdi küçük bir durum değerlendirmesi yapıyorum ve ona göre kim kiminle ne konuşup tartışacağını bilir. Öncelikle şunu söylemem gerek ki büyük bir sıkıntı çıktı ve sanırım çözüm de bulduk."

Minho, Seonghwa ve Hongjoong kaşlarını çattarak dikkatle dinlemeye başladı.

"İdol Park Ki Sang'ın bu işlerin arkadındaki beyin olduğu ortaya çıktı. Ünlü biri olması işimizi çok fazla zorlayacaktı bu doğru ama Felix buna şöyle bir çözüm yolu buldu. Bizim onun peşinden koşmamızdan ise onun bizim peşimizden koşmasını sağlamamızı önerdi."

"Bir dakika bir dakika ne?"

Şaşkınca konuşan Minho ile ona döndüm.

"Park Ki Sang mı dediniz? Hadi be."

"Kendi gözlerimle gördüm ve duydum."

Mingi'nin söylediği ile herkes ona döndü. O ise bu şaşkın bakışlardan gerilmiş gibi bakışlarını yere indirdi.

"Tesadüfen yani."

"Tamam peki bu çözüm yolunu nasıl devreye sokmayı planlıyorsunuz."

Changbin elini kaldırarak oldukça sakin ve ciddi bir şekilde konuştu.

"Ben onu arayarak onun hakkında bildiklerimi anlatarak onu korkutacak ve ayağıma çekeceğim. Onu biraz konuşturarak video kaydı almayı planlıyoruz. Bu sayede o yeri ve arkasındaki insanları da yıkabiliriz."

See Memories ~hyunlix~woosan~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin