-4-

416 45 42
                                    

Wooyoung

Ellerimin arasındaki küçük eller uzun zamandır hissetmediği bir hissi bana yaşatıyordu.

Güven.

Felix bana çok fazla güven veriyordu. Hiç çekinmeden bana dokunuyor ve destek oluyordu. Ara sıra gözümün önüne gelen anılar da yer yer beni mutlu ediyor ama yer yer de korkutuyordu.

O çok fazla şey yaşamıştı. Ölümden dönmüş, arkadaşlarını ve birçok insanı kurtarmış, bir katil ile karşı karşıya gelmiş ve en güzeli aşık olmuştu. Zaten tüm bunları sevdiği adam için yapmıştı.

Beni tanımadan bana güvenerek anılarını okumama izin vermişti. Ve bende daha o anıları görmeden ona güvenmiştim.

Hayır.

Bana ilk dokunduğu andan beri içimde bir his vardı. Ben o hisse güvenmiştim.

O gece beni kurtardığı zaman eline değmem ile uzun zamandır hissetmediği bir duyguyu hissetmiştim. Buna bir isim koyamıyordum. Ama kendimi bana çok yakın birinin yanında güvendeymişim gibi hissettiriyordu.

Ben bu hisse güvendim en çok. Sonra da kendisine.

Hafiften baş ağrım kendini göstermeye başlarken gözümün önüne gelen anılar ile şaşkınlıkla olduğum yerde kalmış ve karşımdaki Felix'e bakarken onun da benim gibi şaşkınca bana baktığını görüştüm.

Gördüğüm anılar ile gözlerimden yaşlar gelirken bakışlarımı kenetlenmiş ellerimize çevirdim.

Tekrar Felix'e döndüğüm zaman da onun da benim gibi olduğunu fark ettim.

O benim hissettiğim duyguların hepsini hissedebiliyordu. Şu an korkuyordum ve bu hissi onun da yaşadığına emindim.

"Wooyoung?"

"Felix?"

Birileri bize sesleniyor ama biz sadece birbirimize bakıyorduk. Ben ara sıra aklıma giren görüntülerle daha çok ağlıyordum. Ağzımı açıp konuşamıyor ve göğsüme birşeylerin battığını hissediyordum.

Gözümün önüne gelen insanların ölümü beni çok korkutuyordu. Her bir insanın farklı ve iğrenç görüntüleri ellerimin bile titremesine neden olurken miğdem bulanıyor ve kusmak istiyordum. Başımdaki ağrı git gide artarken de burnumdan akan sıcak sıvıyı hissettim.

Yavaş yavaş gözümün önü kararırken kollarımdaki insanların ellerini değil karşımda benimle aynı şekilde burnu kanıyan Felix'in ellerini algılıyordum.

Daha fazla bedenimin dik duramayacağını anladığım zaman ise kendimi serbest bırakmıştım. Gözlerim kapanmadan önce ise karşımdaki sevgilisinin kolları arasında baygın şekilde yatan Felix'i görmüştüm.

Şimdi anlıyordum.

Bizim kaderimiz birdi.

Aynı.

Bu zamana kadar hep lanetli olduğumu ve ya önceki hayatımda kötü biri olduğumu düşünürdüm. Çünkü bu yaşadığım şeylerin başka bir anlamı yoktu benim için. İnsanların beni ucube gibi görüp bana yaklaşması beni çok üzüyordu. İnsanların sevgisine ihtiyacım yoktu aslında ama birilerinin varlığına çok ihtiyacım vardı.

Yurtta kaldığım süre boyunca oda arkadaşımla ilk başlarda çok iyi anlaşırdım. Ama gücüm ortaya çıktığından beri aramız çok fazla açılmıştı. Bir deli olduğumu düşünmüş ve müdürle defalarca kez konuşmuştu. Daha öncesinden konuştuğum ve iyi anlaştığı herkes o günden sonra deli olduğumu söyleyerek benden uzak durmuştu. Baskıları ve alayları o kadar çoktu ki en son yurdu terketmek zorunda kalmıştım.

See Memories ~hyunlix~woosan~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin