-25-

70 12 0
                                    

"Hadi çıkalım."

Gelir gelmez Changbin, Felix ve Hyunjin'i alarak evden çıkmıştı. Onların çıkışının ardından bir sessizlik çöktü ortama. Şimdilik yapmamız gereken tek şey beklemekti. Nygmer çevresinde devriye gezen polisler dışında merkezde çağrı bekleyen polisler de bizden haber bekliyordu. Biz ise şu an Bangchan'dan gelecek olan haberi bekliyorduk.

Günlerdir oturduğum koltuktan sonunda kalkarak bu gergin ortamı dağıtmak adına yemek yapmaya karar vermiş ve mutfağa girmiştim. Bu zamanda kimse yemek düşünemiyordu ama bizi düşünen insanları ben düşünerek onlara birşeyler hazırlamalıydım.

Yeosang ve Jongho üst katta yatıp kalkıyorlardı. Rahat olmaları için onların orada kalabileceğini söylemiştim. Jeongin Felix'in durumu için her ihtimale karşı burada kalıyordu ve sık sık bize vitamin ve yemek vermeye dikkat ediyordu. Evde şu an sekiz kişi vardı. Basit bir çorba, sade bir pirinç ve biraz turşu ile meze onları olacak olan operasyon için dinç tutabilirdi. Felix gitmeden önce Jeongin tarafından birçok nasihat ve ilaca maruz kalmış olmalıydı çünkü dinç görünüyordu. Tabi günlerdir dinlenmesi de yanına ek.

Ben yemek yapmaya pirinci koymakla başlarken San girdi mutfağa.

"Yardım ister misin?"

Gelip arkadan enseme kondurduğu öpücük ile az da olsa rahatlayarak gülümsedim ve ona döndüm.

"Dolapları kontrol ederek herhangi bir çorba için malzeme olup olmadığını kontrol edebilirsin."

Kafasını sallayarak benden ayrıldı ve dolaba yöneldi. Yer yer dokunduğum eşyalar ile zihnime dolan anılara gülümsüyordum. Çok güzel bir ilişkileri vardı. Ayrıca Felix'in gücünün bir anda ortadan kaybolduğu dönemler olduğu için üzerindeki rahatlıkla bir süre de olsa mutlu olması çok güzeldi. İzlemesi bile içime güzel duygular işliyordu.

San çorbayı yapmıştı ve bende pirinç pişerken birkaç meze ve turşu hazırlamıştım. Yemekler hazır olunca salondaki geniş masaya yemekleri hazırlayarak herkesi masaya toplamıştım.

"Gelin ve birşeyler yiyin. Eğer bu gece bu iş bitecekse herkes dinç olmalı. Yiyin ve karnınızı doyurun."

Herkes teker teker masaya otururken bende bir sandalyeye oturarak zor da olsa karnıma birkaç lokma yemek sokmuştum. Yemekten sonra San ve Seungmin sofrayı kaldırarak mutfağı temizlemişti ve Jeongin de o sırada bana birkaç vitamin vermişti. Sonrasında ise ortama yine büyük bir sessizlik hakim olmuştu.

Aradan birkaç saat geçmişti ve saat onbire gelmişti. Salondaki sessizliğin içinde bir bildirim sesi yankılandı. Sehpanın üzerinden telefonumu alarak ekranı açtım. Ekranda okuduğum yazı ile rahatça arkama yaslandım.

"Changbin başarmış. Park Ki Sang sinirlenmiş ve onunla buluşmak için yola çıkmış. Bu saatte kimseyi yanına almadan çıkmıştır umarım."

Söylediklerim ile karşımda oturan Seonghwa umutsuz bir şekilde "Umarım" demişti. Ayağa kalkarak cebinden telefonu çıkardı. Solundaki koltukta oturan ikiliye dönerek kafası ile kalkmaları için işaret yaptı.

"Hadi kalkın hemen gidip operasyon için hazırlanmamız gerek. Hongjoong sen Seungmin'i al ve binanın girişine gidin hemen. Ben Jongho, Jeongin ve Yeosang'ı alarak diğer polislerin yanına giderim."

Bende diğerleri ile ayaklandım.

"Bir dakika bekleyin?"

Herkesin bana dönmesi ile Yeosang'ın elinden tutarak çekiştirmeye başladım.

"Birkaç dakika bekleyin geliyoruz hemen."

Evden çıkarak yukarı kata çıktık. Cebimdeki anahtar ile kapıyı açarak içeri girdim ve arkamdan onu da içeri çektim. Odama gittim ve dolabı açarak içinden mavi saten gömleğimi ve siyah kumaş pantolonumu çıkardım.

"Hâlâ geçen sefer oraya gittiğin kıyafetler ile duruyorsun. Anlamamaları için kıyafetlerini değiştirerek oraya ayak uydurman lazım."

Kafasını salladı anlayarak.

"Anladım."

İçimde ona karşı bir suçluluk duygusu vardı. Az da olsa korktuğunu anlayabiliyordum. Onu bu işe sürüklemek doğru değildi ama ortada bende dahil birçok can vardı.

"Seni bu işe karıştırdığım için özür dilerim ama bunu yapmamız lazımdı. Özür dilerim."

Tebessüm etti ve bana yaklaşarak sarıldı.  Bana sarılması ile hayatında yaşadığı birçok anı zihnimde canlanırken gücümü bile bile bana yaklaşan üçüncü kişi olarak gülümsedim ve bende kollarımı ona sardım.

Mutlu aile tablosu denebilecek hayatı son birkaç yılda mahvolmuştu. Annesini kaybetmişti, babası tarafından terk edilmişti, sevgilisi onu aldatmıştı ve annesinden kalan son şey olan evi neredeyse kaybediyordu. Arkadaşları dediği insanlar ise onu kötü durumda bırakıp arkalarını dönüp gitmişlerdi. Artık kimsesi kalmamıştı. İntiharın eşiğinde olan Yeosang'ın hayatı Jongho ile değişmişti. Onunla okulda tanışmıştı ve ona birçok yönden destek çıkmıştı. Ev arkadaşı olmayı teklif ederek ona kira ödeme fikri ile Yeosang'ın ev kirası sorununu ortadan az da olsa kaldırmasını sağlamış ve duygularını yavaş yavaş toparlamasını sağlamıştı.

Benden ayrılarak gözlerimin içine baktı.

"Gördün dimi? Hayatımdaki birçok insanı kaybettim ben Wooyoung. Sayısız kez terk edildim ve annemi kaybettim."

"Üzgünüm."

"Hayır üzülme. Annem arkasından bu kadar üzülmemi istemezdi. Annem elimde şans varken yanımda olan insanları kurtarmamı onlara yardımcı olmamı isterdi. Eğer beni buraya getirmemiş olsalardı başıma gelecek olan şeylerin yeni yeni farkına vardım ve herşeyden önce size borçluyum. Kendini kötü hissetme çünkü ben bunu yapmak zorundayım."

Endişe ile kafamı iki yana salladım. Kendini zorunlu hissetsin istemiyordum.

"Hayır."

"Kendini suçlama lütfen. Korkak biriyimdirde. İçimdeki korkuyu zorunluluk hissi ile kapatmaya çalışıyorum. Alınma yani olur mu?"

Dedikleri ile kafamı salladım. O kıyafetleri alıp banyoya girdi. Bende ardından çekmeceme ilerleyerek içinden birkaç makyaj ürünü, parfüm ve takı çıkardım. O banyodan çıkınca hafif bir makyaj yapmış, kolye takmış ve parfüm sıkmıştı.

"Uygun mu sence?"

"Geçerli bence."

İkimizde kendimizce onaylamıştık ve alt kata geri inmiştik. Seonghwa Yeosang'ı baştan sona süzerek kaşlarını çattı.

"En azından ortama daha iyi ayak uydurması gerek diye düşündüm. Ayrıca geçen sefer oraya gittiği kıyafetler ile giderek şüphe çeksin istemedim."

Anlayışla kafa salladı.

"Evet iyi düşündün. Neyse, ben önden çıkıp arabayı arkaya çekiyorum. Sizde birkaç dakikaya aşağıya gelin?"

"Tamam."

Jeongin'e karşı söyledikleri ile onay alır almaz çıktı. Jongho, Yeosang'a olan hayran dolu bakışlarını gizleyemiyordu. Yanına yaklaştı ve gözündeki makyajına hafif dokunup düzeltti.

"Güzel olmuşsun. Yani yakışmış."

Yeosang hafif gülümsedi ve karşısında ona parlayan gözlerle bakan adamın elini tutarak yüzünden çekti.

"Şaşırdın mı? İlk defa böyle giyiniyorum. Tuhaf."

"Hayır güzel. Arada giymelisin."

Onların konuşmalarını Jeongin oflayarak böldü.

"Flörtleşmeyi bırakın da gidelim. Seonghwa bekliyor."

Aralarından geçerek onları ayıran Jeongin kapıya vardı ve onlara döndü.

"Hadi."

İkili bakışmayı keserek kapıya yöneldi. Ve çıktılar.

Anılarda gördüğüm şey ile düşündüğümde haklıydım. Birbirlerinden kesinlikle hoşlanıyor olmalılardı.

See Memories ~hyunlix~woosan~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin