Aramızda kalsın

9.6K 446 38
                                    

"Alooo kime diyorum ya?"

"Ya uyansana artık sabaha kadar seni mi bekleyeceğiz?"

Yüz üstü yattığım yataktan kendimi kazımaya çalışırken başımda bağıran kişiye bakmak için tek gözümü araladım. Karşımda emiri görünce gözlerimi geri kapattım.

Sessizlik olduğunda bu durumu garipseyip yüzümü yastıktan tekrar çekip doğruldum.

"Tamam kalkıyorum sakin ol bi ya" dediğimde herhangi bir tepki vermek yerine sorgular şekilde suratıma bakıyordu.

"O kadar mı çirkin gözüküyorum velet o nasıl bakış öyle?" Dediğimde aynı anda ayağıma terliklerimi geçirip dolabın önüne gelmiştim.

Dolabın aynasından kendi yansımamı görünce duraksadım. Aynadaki yansımamdan suratımdaki morlukları inceleyen çocuğa döndüm.

"Yüzüne ne oldu"diye tereddütle sorduğu soru karşısında ne demem gerektiğini bilemiyordum.

"Önemli bir şey değil"

"Ne demek önemli değil kim yapt-" cümlesini bitirmesine izin vermeden konuşmaya devam ettim.

"Aramızda kalsın" derin bir nefes verip yeniden suratına baktım.

"Kimse bilsin istemiyorum"

Cümleme karşı yanıt vermesine engel olmak amacıyla yanına adımladım.

"Başımda tepiniyorsun üç saattir eee hadi inelim yemeğe" dediğimde cevap vermek yerine sıkıntılı bir şekilde suratıma bakıyordu.

"Bak emir." gözlerini çenemdeki morluktan gözlerime çıkarttığında konuşmaya devam ettim.

" Beni ablan olarak görmediğinin farkındayım. Ama lütfen bu ikimizin arasında kalsın."

"Tamam. Ama kendini hazır hissettiğinde anlatmak zorundasın" Onaylamamı bekler bir şekilde bana baktığında yıllar sonra önemsenmenin verdiği hafif buruklukla kafamı salladım.

"Söz anlatacağım."

"Hadi o zaman sen in aşağıya ben hazırlanıp geliyorum hemen tamam mı?"

Kafasını salladığında hafif bir şekilde gülümsedim. Odadan çıktığında ilk önce lavaboya girip rutin işlerimi hallettikten sonra üzerime rahat bir eşofman takımı giyinip odadan çıktım.

Merdivenlerden inerken bir yandan da bana yabancı olan evi inceliyordum. Seslerin geldiği odaya doğru yönelirken, sabah gördüğüm teyzeyi elleri dolu bir şekilde mutfaktan çıkarken gördüm.

"İyi akşamlar"

Saniyesinde yanına damlarken bir yandan da elindeki tabaklardan bir tanesini ellerinden aldım."

"İyi akşamlar çiçek kızım. Hiç zahmet etmeseydin sen ben hallederdim."

"Olur mu öyle şey hem elime mi yapışacak sanki?" gülümseyerek bana bakarken aklıma gelen soruyla ona döndüm.

"Adınız neydi sizin?"

"Gülseren "

"Memnun oldum Gülseren teyze" konuşmamız sonlanırken aynı anda yemek odasına giriş yapmıştık.

Ellerimdeki tabağı sofranın uygun bir yerine yerleştirirken bir yandan da konuşmaya başladım.

"İyi akşamlar. Kusura bakmayın sanırım geç kaldım."

Çağlar alaylı bir şekilde gülerken bir yandan da masadaki çatalı eline aldı.

"Prensesiniz geldiğine göre başlayabilir miyiz artık?"

Neslihan hanım ve Selim bey uyarıcı bir tonda ismini söylese bile çağların söylediği söz içime dert olmuştu. Hayatım boyunca bırak prenses olmayı külkedisi bile olma şansı verilmemişti bana.

"Ben miyim o prenses?"

"Hıhım aynen öyle"

Elindeki çatalı bırakırken gözlerini gözlerime dikti. O şu an ne hissediyor bilemesem de onun gözlerini görünce içim kötü olmuştu. Bakışlarımız birbirine bu kadar benzerken benden bu kadar nefret etmesinin sebebini anlayamıyordum. Oysa beni hiç tanımayı denememişti bile.

"Çağlar benim hayatım boyunca hiç prenses olma şansım olmadı" derin iç çekip konuşmama devam ederken o gözlerini gözlerimden ayırmıyordu.

"Anlıyorum sevmiyorsunuz beni ama lütfen sınırınızı aşmayın. Belki farkında değilsiniz ama şu an hiç iyi bir dönemden geçmiyorum ve sizin söylediğiniz anlamsız bir söz bile bende büyük hasarlar yaratıyor."

Cümlemi bitirdiğimde gülümseyerek iki ebeveynime döndüm.

"Neslihan hanım, Selim bey izniniz olursa odama çıkmak istiyorum."

Neslihan hanım tam konuşmak üzereyken konuşmasına izin vermeden cümleme devam ettim.

"Hem siz de ailecek huzurlu bir akşam yemeği yemiş olursunuz" Konuşmamı bitirir bitirmez kimseyi dinlemeden oturduğum sandalyeden kalkıp odadan çıktım.

Arkamdan bağırışlar gelirken benim bütün güçlü gözükme çabası yerle bir olmuş, salya sümük ağlayarak odaya çıkıyordum. Hayır bir insan hiç mi sevilmez? hiç mi ne hissettiği düşünülmez? Ya insan ağlamayı bile hak etmediğini düşünür mü hiç?

Kafamda binbir türlü gürültüyle boğuşurken odama gelmiş, cam kenarına oturup dışarıyı izlerken bir yandan da günlüğüme olan biten her şeyi yazıyordum. Şu an resmen ağlayarak günlüğüne yaz cümlesinin hayat bulmuş haliydim. İçimden yaptığım espiriye kendi kendime kahkaha atınca bir anda kısa bir sessizlik oldu

"Yemin ediyorum ki sonunda delirdim" Delirmiş bir şekilde gülüp bir yandan da ağlarken konuşmaya devam ettim.

"Ay gerçekten delirdim " Kahkahalarım hıçkırıklara dönüştüğünde yaşadığım sinir boşalmasıyla yatağıma gidip yorganın altına girdim. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama yorganın altında nefessiz kalıp ölmeye çalışırken bir süre sonra mayışıp uyuya kalmıştım.

ÇiçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin