Emirden
Çiçek ellerinde tabakla oturma odasından içeriye adımlarken şaşırmış olsam da içimden bir ses onun seda gibi olmadığını haykırıp duruyordu. İnsanlara güvenme konusunda ne kadar berbat bir durumda olsam da onun ablam olabilme ihtimali beni istemediğim bir şekilde heyecanlandırmaya yetiyordu. Çağlar abim benimle aynı fikirde olmayacak ki hiçbir fırsatı kaçırmadan sürekli ona sataşıyor, bütün sinirini Çiçekten çıkarmaya çalışıyordu.
Seda hepimizin içinde ne kadar çok yara açmış olursa olsun, Çağlar abimde açtığı yara en büyüğüydü. abilerim, ben sedadan umudumuzu kesmiş olsak bile çağlar abim hiçbir zaman umudunu kesmemiş, her zaman ikizi olmaya çalışıp hayal kırıklığına uğramıştı.
O yüzden bu tepkisini anlamak zor değildi. Çünkü dümdüz bir şekilde onun abimi kabul edemeyeceğinden korkuyordu. Bu korkusu da onu kendinden uzaklaştırmasına sebep oluyordu.
Çiçeğin yüzünde gördüğüm morluklar aklıma gelince sıkıntıyla masadaki çatalı elime alıp oynamaya başladım. Annem ve babama ne kadar söylemek istesem de çiçeğin gözündeki korku beni korkutmuş ve ilk önce benim öğrenmem gerektiğini hissettirmişti.
Düşüncelerimden sıyrılıp masadaki gerginliği dinlemeye devam ettim.
"Çağlar benim hayatım boyunca hiç prenses olma şansım olmadı" derin iç çekip konuşmasına devam ederken gözlerimle yüzünü inceliyordum.
Ne yaşadı benim ablam? neden bu kadar umutsuz bakıyor?
"Anlıyorum sevmiyorsunuz beni ama lütfen sınırınızı aşmayın. Belki farkında değilsiniz ama şu an hiç iyi bir dönemden geçmiyorum ve sizin söylediğiniz anlamsız bir söz bile bende büyük hasarlar yaratıyor."
Cümlesini bitirdiğinde gülümseyerek annem ve babama döndüm.
"Neslihan hanım, Selim bey izniniz olursa odama çıkmak istiyorum."
Annem tam konuşmak üzereyken konuşmasına izin vermeden cümlesine devam etti.
"Hem siz de ailecek huzurlu bir akşam yemeği yemiş olursunuz" Konuşmasını bitirir bitirmez kimseyi dinlemeden oturduğu sandalyeden kalkıp odadan çıktığında annem ellerini saçlarından geçirip sıkıntılı bir nefes aldı.
"Çağlar bu terbiyesizlik de neydi şimdi?" Babamın yüksek tonlu sesiyle ilk irkilsem de hemen toparlanıp abime döndüm. Ellerinde tuttuğu çatalı sıkarken bir yandan da babama bağırıyordu.
"Böyle mi olduk şimdi baba?" elindeki çatalı masaya fırlatıp sandalyesini fırlatırcasına sandalyeden kalktı.
"Eskiden sedayı savunuyordun şimdi de bu kızı mı savunacaksın bana"
Müdahale etme isteğiyle masadan kalkıp koluna dokunduğumda eliyle omzumu sıvazladı.
"Abi yapma sakin ol"
"Emir sen karışma "
Babamın da ayağa kalkmasıyla annem de çağların yanına adımladığında derin bir iç çektim. Bir tane huzurlu akşam yemeğimiz yoktu.
"Görmüyor musunuz o da aynı seda gibi işte"
Babam, Çağlar abimin iki yanağından tutup kendisine bakmasını sağladığında olayı büyültmek yerine onu sakinleştirmeye çalıştığı için rahatlamıştım.
"Oğlum biz size böyle mi öğrettik?" Bir yandan yanaklarını okşuyor bir yandan da konuşmaya devam ediyordu.
"Bu neyin ön yargısı? Hiçbir insan bir değildir. Ona şans veremez misin?"
Annem de çağlar abimin yanına gidip omzuna yaslandığında bir yandan da konuşmayı devam ettirdi.
"Annecim o senin ikizin. Biliyorum kolay şeyler yaşamadın ama bunun suçlusu çiçek değil ki"
Annem ağlamaya başladığında benim de gözlerim dolmaya başlamıştı. Bu kadının gözünden akan bir damla bile canımı yakmaya yetiyordu.
"Eğer bir suçlusu varsa benim o" hafif bir şekilde iç çektiğinde konuşmasına devam etti
"İnsan hiç tanımaz mı çocuğunu? hiç mi hissetmez"
"Özür dilerim bir tanem ne yaşadıysan" Kafasını çağlar abimin omzundan kaldırıp kafasını bana çevirdi. uzattığı ellerini tuttuğumda beni de yamacına çekmişti.
"Ne yaşadıysanız çok özür dilerim"
"Senin suçun değildi.."
Çağlar abimin sonunda konuşmasıyla annemin ağlaması iç çekişlere dönerken bir anda abimin ve benim ellerimi tutmasıyla ikimiz de onda döndük.
Annem ıslak yüzüne ikimizin de ellerini yanaştırıp birer buse kondurduğunda ikimizden de küçük bir mırıltı duyuldu.
"Ne olur çiçeğime böyle davranmayın. Tamam hemen alışın demiyorum ama en azından ona zaman verin. Hatırım için tanımaya çalışın onu" Gözleri ikimizin üzerinde dolanırken konuşmaya devam etti.
"Ben inanıyorum çok seveceksiniz onu"
Babam da onaylar bir şekilde kafasını salladığında ilk onaylayan kişi ben olmuştum.
"Tamam. Ben onu tanımaya çalışacağım" Annem gülerek bana sarıldığında karşılık verdim.
"Ama eğer hoşlanmadığım bir şey yaparsa bir daha yanına yaklaşmam haberiniz olsun"
İkisi de kızlarından son derece eminmiş gibi kafalarını olumlu anlamda salladıklarında abim konuşmaya başladı.
"İyi peki."
"Anlayamadım?"
"Tamam diyorum bir daha laf falan sokmam"
Ufak çaplı bir kahkaha koptuğunda Çağlar abim huysuz bir şekilde odadan ayrıldı. Ben de arkasından yukarıya odama doğru çıkarken gelen ağlama sesiyle odamın tersi yönündeki koridora yürümeye başladım.
Çiçek'in odasının önünde durduğumda ağlama ve gülme sesi karışık bir şekilde duyulunca kafam karışmış bir şekilde odanın önünde durmaya devam ettim.
"Delirttik kızı sonunda sanırım"
"Ne yapacağım şimdi?"
İçeriye girme konusunda kararsız kaldığım için kapının önüne çöküp bir süre boyunca onu dinledim.
İçeriden gelen sesler kesildiğinde oturduğum yerden kalkıp odasının kapısını açtım sessiz adımlarla içeriye girerken yorganı kafasına tamamiyle çekmiş bir çiçek gördüm.
"Boğmaya mı çalışıyorsun kendini bu ne ya"
Yavaşça yorganı kaldırıp kafasını ortaya çıkarttığımda yüzü gözü ağlamaktan şişmiş bir çiçek vardı karşımda.
"Aşağıda nasıl da güçlü duruyordun ama"
"Neden bu kadar sert durmaya alışmak zorunda kaldın ki"
Terden yüzüne yapışmış saçları birer birer yastığın üzerine koyarken bir yandan da istemeden de olsa gülümsüyordum.
İşim bittiğinde son bir kez daha nefes aldığından emin olup odadan çıkmak için doğruldum.
"İyi geceler abla"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek
General FictionAcaba diye sordum kendime. Acaba aile sevgisi kalbimdeki boşluğu doldursa ne olurdu? Bu kurguda eşcinsel karakter bulunmaktadır. Lütfen rahatsız oluyorsanız okumayın.