Sabahın erken saatlerinde kalkmıştım. Akrabalarımla tanışmanın verdiği heyecandan çok korku vardı içimde. Sevilmemekten değil de hor görülmekten korkuyordum. Bunca yıl boyunca görmediği bir kızı ailesi olarak, torunu olarak kabul edebilir miydi ki insan?
Oturduğum yerde biraz daha doğrulurken pencereden yavaş yavaş içeriye sızan güneşi seyrediyordum. Kapımın yavaşça açılmasıyla kaşlarım çatılmıştı.
"Neden uyumuyorsun?"
"Bilmem sen neden uyumuyorsun?"
"Bilmem"
Dediği kelimeye gülümserken yanıma oturabilmesi için yer açmıştım. Usulca yanıma oturup sırtını yatak başlığına yasladığında kafamı omzuna yasladım.
"Abi"
"Hım?"
"Sence beni severler mi?"
"Bu yüzden mi uyuyamadın?"
Kafamı olumlu anlamda sallarken bir yandan da ellerimle oynuyordum.
"Gerildim biraz"
"Bence hepimizin pabucu dama atılacak"
İstemsizce sırıttığımda o da gülmeye başlamıştı.
"Korkma abim biz öküz olduğumuz için ilk başta öyle tepki verdik. Onlar öyle insanlar değiller..."
"...Yani ön yargılı davranmazlar"
Aşağıdan gelen bağırtıyla bir saniyelik şok olsam da abimin gülmesiyle iyice ona döndüm.
"İşte başlıyoruz"
Eğilip yanağıma sıkı bir öpücük kondurduğunda ben de ellerimle belini sarmaladım.
"Hadi bakalım çiçek hanım..."
Ellerini dizlerine kendini motive edercesine vurup yataktan doğrulduğunda benim de kalkmam için elini uzatmıştı.
"Annem bizim kafamızda vazo kırmadan aşağıya inelim"
Onaylarcasına kafamı sallayıp ayağa kalktım. Abim aşağıya inerken ben dolabın önüne geçip insanların içerisinde rahat hissedebileceğimi düşündüğüm birkaç parça kıyafet seçmeye koyuldum.
Aynanın karşısına geçtiğimde suratımdan silikleşen morlukları inceledim. Eskisine göre daha iyi durumda olan göz altı şişliklerim bana doğru karar verdiğimi haykırır gibiydi sanki.
Saçlarımı boylu boyunca tarayıp papatya şeklindeki tokaları saçlarımın iki yanına taktığımda suratıma istemsiz bir gülümseme yerleşmişti.
İşlerimi hallettikten sonra hızlıca aşağıya inmeye başladım. Her bir basamakta gürültü daha da artarken Ekin'in baskın sesi kulaklarımı yırtıyordu.
"ÇAĞLAR BEN SANA DİYORUM Kİ ÇİLEK REÇELİNİ GETİR AMA SEN NE YAPIYORSUN ÇAĞLAR? YENİDEN VİŞNE GETİRİYORSUN"
"ABİ BEN NEREDEN BİLEYİM HANGİSİ ÇİLEK HANGİSİ VİŞNE İKİSİ DE KIRMIZI YA"
"ÇAĞLAR ÇİLEK REÇELİNİ GETİR ÇABUK ÇAĞLAAAAR"
"Anne ne oluyor?"
Tereddütle konuştuğumda bir anda bütün gözlerin bana dönmesiyle boku yediğimi fark etmiştim bile.
"Çiçek annecim patatesin başına geç çabuk "
Anlık olarak tavanın yanına fırlatılmamla hiç sorgulamadan patatesi kontrol ettim.
Ellerinde çatal bıçakla kapıdan içeriye giren babamın konuşmasıyla tüm dikkatimizi ona vermiştik.
"Yarım saate gelirlermiş. Annem, söyle de çayı koysun dedi" Sona doğru sesi kısılırken istemsiz olarak anneme dönmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek
General FictionAcaba diye sordum kendime. Acaba aile sevgisi kalbimdeki boşluğu doldursa ne olurdu? Bu kurguda eşcinsel karakter bulunmaktadır. Lütfen rahatsız oluyorsanız okumayın.