Birbirine yapışmış gözlerimi açmaya çalışıyor ama oldukça güçlük çekiyordum. Resmen üzerime toprak atmışlardı. Eğer üzerime gerçekten de toprak atsalardı kuzey asla bu fırsatı kaçırmazdı. Kürekle kafama vura vura üstüme toprağı atardı vefakar abim.
Bütün vücudum ağrırken yataktan doğrulmaya çalıştım. Hem evden kovulmuş hem de şifayı kapmıştım. Başım çok ağrıyordu ve ateşimin olduğundan emindim. Her hasta olduğumda kendi başımın çaresine baktığım için yine öyle yapmaya karar verdim ve yataktan çıktım.
Yataktan çıkmamla vücudumun titremesi artmıştı.
"Dondum, dondum"
Hızlıca aşağıya inip ağrı kesici bulmam ve sıcak yatağıma geri dönmem gerekiyordu yoksa evin ortasında taş kesecektim.
Odamın kapısını aralayıp sessizce dışarıya çıktım. Kimseyi uyandırmamak için yavaş yavaş aşağıya inerken salondan gelen konuşma sesiyle canım sıkılmıştı. Şu an kimseye görünmek istemiyordum.
Sanki hiçbir ses duymamışım gibi mutfağa yönelip dolabın kapağını araladım. Eski evimde ilaçları dolaba koyduğumuz için biraz kurcaladım ama ilaca dair hiçbir şey bulamadım. Sıkıntılı bir şekilde dolabı geri kapatıyorken mutfağın ışığının yanmasıyla gözlerimi kıstım. Işık bana şu an işkence gibi geliyordu.
Gözlerim ışığa alışınca karşımdaki kişiye bakmak için kafamı kaldırdım. Kafam kopsaydı da kuzeyi görmeseydim. Aşırı kinci bir insan olmasam da hayal kırıklığı yaşadığım olayları unutmakta zorluk çekiyordum.
"Bu saatte neden ayaktasın?"
"Bilmem sana sormalı?"
"Çiçek?"
Ben ne kadar inatsam bu adam da o kadar inattı. Ve benim şu an onunla uğraşacak kadar gücümün olmadığı da aşikardı.
"Ağrı kesiciler nerede biliyor musun?"
"Neren ağrıyor?" Gözlerini vücudumda gezdirdi ve sözüne devam etti. "İyi misin sen?"
"Başım ağrıyor biraz ama önemli bir şey değil zaten"
"Ne demek önemli değil"
Bana yaklaşırken refleks olarak arkaya geri bir adım atmıştım. Elimde değildi ona tam olarak güvenememiştim.
Elinin tersini alnıma koyduğunda son derece ciddi bir şekilde bana bakıyordu.
"Yanıyorsun sen"
"Evet hep öyle derler"
"Kim diyor"
"Şaka yaptım"
"Tamam"
"İlaçlar nerede söylesen de ben gitsem artık? hı"
Ağzıyla olumsuz anlamda bir tch çıkardığında vücudum zangır zangır titremeye devam ediyordu.
"Yürü hastaneye gidiyoruz"
"OLMAZ"
"Sebep?"
"Sevmiyorum iyi böyle"
"O zaman sana soğuk bir duş aldıracağız"
El mecbur kafamı sallarken o önde ben arkada odama doğru ilerliyorduk. Annemlerin odasının önünde durduğunda refleks olarak kolunu tutmuştum.
"Onlara söyleme zaten bugün çok endişelendirdim. Daha fazla endişelensinler istemiyorum."
Beni ikiletmeyip ilerlemeye devam ettiğinde rahatlamıştım. En azından laf dinliyordu.
Odama girdiğimizde ben kendimi yatağın üstüne bırakırken Kuzey dolabıma ilerlemiş banyondan sonra giyebilmem için birkaç kıyafet ayarlıyordu. Normalde böyle bir şeyden utanmayı geç düşüncesi bile beni korkuturken şu an oldukça rahattım. Sanırım kan bağı dedikleri şey böyle bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçek
General FictionAcaba diye sordum kendime. Acaba aile sevgisi kalbimdeki boşluğu doldursa ne olurdu? Bu kurguda eşcinsel karakter bulunmaktadır. Lütfen rahatsız oluyorsanız okumayın.