19.BÖLÜM(KADIN DOĞUM UZMANI)
(Öğlen arası) Ji hoo bugün prensesi yemeğe çıkartacaktı.Peki prenses neredeydi?Sormak bile hata gül bahçesinde olurdu kesin.Prensesin bulması uzun sürse de sonunda benim aklıma uyup gül bahçesine gitmişti. Prenses oradaydı işte,yaşlı ağacın gövdesine yaslanmış kollarıyla yüzüne kapatmıştı... ''Yine neyi vardı bu kızın?bana söylemediği için vicdan azabı mı duyuyor ''diye söylenen prens çoktan prensesin yanına varmıştı. Prensin geldiğinden habersiz, prensesin hizasına Ji hoo. Göz teması 24rmak gerekirdi değil mi? ''Prensesim''yok burada öyle biri yanlış kapı!diyordu adeta Aysu,hiçbir tepki vermemişti.Başını bile kaldırmamıştı,Ji hoo eşine iyice yaklaşarak avuçladığı yüzü gözlerinin hizasına getirdi. Gözleri kıpkırmızıydı prensesin,ağlamıyordu ama iç çekiyordu.Hıçkırık tutmuş nefesi,yaşamıyormuş gibi zayıftı. ''İyi misin prenses?''yine tepki yoktu prensesten,gözleri milim oynamıyordu.Ji hoo elindeki zarfı fark etti,cevap ver0eyeceğini bildiği için zarfı elinden almıştı. ''Davetiye''Ji hoo zarfı açarken Aysu sadece bunu diyebilmişti,boynunu büyümüştü yetim çocuklardan farksızdı şimdi Aysu. ''Kimden?'' ''Türkiye den gelmiş ''tabi ya!bu mutluluk göz yaşlarıydı,nasıl anlayamamıştı?Ağır bir işten sıyrıldığına sevinerek ''Kimin davetiyesi?''demişti prens. ''Onların'' ''Onlar kim?''bilmece mi oynuyor bu kız benimle? ''Mihriba ve Yağız'ın''ilk defa duyuyordu bu isimleri Ji hoo,kimdi bunlar? ''Kim onlar?'' Aysu kızarmış gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu. ''Birisi en yakın arkadaşım diğeri sevdiğim oğlandı''diyebilmişti. Ji hoo göğsüne,tam kalbinin hizasına Aysu'nun yüzünü gömmüştü,sımsıkı sarılmıştı prensese.Prensesin bedenini saran elleri yumruktu.Kalbine ne oluyordu?niye birilerini ölesiye dövmek istiyordu,neydi bu öfke? ''Onu seviyor musun?''prens hayatında ilk kez kekelemişti beklide. ''Gidemeyeceğimi bildikleri için bana acı çektiriyorlar''sorunun cevabı buydu,prense göre değildi elbette ama bu durumda da üstüne gitmedi. Kim acı çektirecekti benim prensesime,hangi güç?ölmek istiyordular kesinlikle,göz yaşlarına dayanamıyordu artık,kalbini büyük bir selin ortasında kalmış gibi hissediyordu Ji hoo. İçinden düşünürken hışımla ayağı kalktı,hiçbir şey söylemeden,prensesin bileğini kavrayıp garaja yöneldi.Zaten prens nereye gittiklerinin,nereye gideceğinin ne farkındaydı ne de umurunda.Şoför kapıyı açtığında ; ''Ben süreceğim,gelmene gerek yok''bugün ilkler günüydü prens için,ilk kez kendi sürecekti arabayı''Prenses için''*'' Prenses kutluğuna sinmiş ''Nereye gidersek gidelim,ölüme bile razıyım''der gibi ifadesizdi. Fazlasıyla hızlıydı araba.Prenses,prensin biriyle konuştuğunu fakat dinlemediği için ne konuştuğunu anlamadı... Seul'in dışına çıkmıştılar,Seul'in üstünde kırmızı çarpıyı görünce fark etmişti arabadan,nereye gidiyordular?nefes almayı becerse soracaktı prenses. ''Nereye gidiyoruz''sonunda hayattan bıkmış bir sesle sormuştu. Ji hoo arabayı durdurmuştu prenses sorusunu sorarken,gelmişlerdi galiba. ''Asla kimseye seni ezdirmem madem eğlenmek istiyorlar bizde eğleniriz'' Ji hoo arabadan inmişti bile.Prenses,prensin ne demek istediğini umursamadı bile,anlamamıştı çünkü.Kolunu çekiştiren prensle eski hatta bayağı eski bir apartmana girdiler.İçersi binanın dışına göre bayağı yeniydi.Burası daha çok bir sağlık ocağı,küçük bir hastane gibiydi...! Ji hoo'nun yaklaştığı kapıda ''Kadın doğum uzmanı''yazısını okumuştu prenses. -SON-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYA AŞKI(TÜRK KIZI KORE PRENSESİ OLURSA?)
Non-FictionKore hayranlarına gelsin :) Türk Kore karışımı hikayemiz :)