TÜRK KIZI KORE PRENSESİ OLURSA? YAZAR:ELİF ORAL FİNALE SON BİR BÖLÜM... 32.BÖLÜM(KÖLENİZ OLAMAYA RAZIYIM) (1 HAFTA SONRA) Yaşarken ölmek nedir bilir misiniz?O benim artık.Yaşayan bir ölüyüm artık.Çiçek vermeyen bir meyve.Gülmeyen bir Aysu'yum artık... Aysu hastaneden çıkalı 2gün olmuştu,beş gündür hastanede yatıyordu.Gözlerini açtığı an itibariyle hiç kimseyle konuşmamış ağzını bıçak açmamıştı.Odasına gelenlerin yüzüne dahi bakmamıştı tabi bu Ji hoo için en baş sıradaydı.Bir hafta boyunca ne bir kelime etmiş nede bir kelimesini dinlemişti.Şimdi ise valizini yerleştiriyordu... Ne için gelmiştim ki buralara?Ne cesaretle sevmiştim ki koskoca prensi?Kimsin sen Aysu ha kimsin?Yine haddini bilmedin...Yine yanlış kişiyi sevdin Aysu.Hayat senine oynarken niye kendine bir umut ışığı aradın?Buldun mu bari?Bulamadın...Bak şimdi valizinin içine gizledin her şeyini.Umudunu...Işığını...Aşkını. Aysu'nun psikolojisi tamamı ile yerle bir olmuştu,kendi kendine konuşur olmuştu.Ne yapabilirdi ki zaten?Kime derdini açısını anlatabilirdi ki?Şimdi her şeyi ile bu ülkeden gitmenin vaktiydi artık burada kalmasını gerektiren bir şey yoktu gerçi yaşaması içinde bir sebep yoktu ama... Valizini eline alıp son kez odasına baktı,yatağına..Ji hoo'nun resimlerine.Son kez baktı anılarına.Odasından çıkınca karşısında duran Kraliçe ve Ji mea karşıladı kendisini,Ji hoo yine yoktu...Bundan sonrada olmayacaktı aslında ne için merak ediyorduysa.Görmezden gelip aldırmanın niyetindeydi Aysu. ''Gidiyor musunuz Aysu hanım?''Kraliçe sararmış otuz iki dişiyle kendince gülüyordu işte garibim.Aysu sabrının son nebzesini buradan uzaklaşırken harcıyordu,cevap vermeden atlayıp gidecekti. ''Sonunda ait olduğun yere gidiyorsun,çöplüğüne.Çok şükür senden kurtuluyoruz.'' Bu kadın kesinlikle şeytanın iş birlikçisiydi.Amcamın dediği gibi kadının evliyası olmazdı ama bu başkaydı bu tam bir şeytandı. ''O çöplük dediğin yerde seni gibi şeytanlar yok haklısın bu yüzden bende gittiğime seviniyorum.''Kraliçe terbiyesiz der bakışı arsada sınırı kendi aştığı için Aysu dediği kelimeye pişman değildi,şeytandı işte hem de kuyruklu. Ji mea'ya dönerek, ''İstediğin oldu Ji mea prenseslikte prenste senin olsun ama bil ki sizi asla affetmeyeceğim Allah biliyor ya bu dünyanın öteki tarafı da var işte sizde o zaman benden kurtulamayacaksınız.İki elim yakanızda olacak.''Aysu arkasını dönüp giderken, ''Üzgünüm Aysu böyle olsun istemezdim ben sadece Ji hoo'yu istedim Afet beni.Hakkını he...''Kraliçenin parmaklarını koluna geçirmesiyle sesini kesti Ji mea.Belli ki vicdan azabı sarmıştı benliğini aslında kötü kız değildi ama kötü kaynanaya sahipti,aşıktı sadece o. ''Ne yapıyorsun sersem her şeyi mafedeceksin.''Kraliçe sessizce Ji mea'ya fısıldadı. Yol Türkiye yoluydu bugün,doğduğu yerde ölümdü... *** Ji hoo Amerika dan gelen misafirlerini yolcu ettikten sonra evin yolunu anca tutabilmişti.Bir hafta!koskoca bir hafta Aysu'nun sesinden güzel gülümsemesinden eksikti,Aysu dan beri hayatında çok şey değişmişti kişiliği kalbinin ritmi...her şeyi. ''Belki daha kolay unutur.''diye düşünüyordu söylemelimiydi yani?Ya Kore?Bir prens olarak ülkesini de düşünmeliydi,ne yapacaktı şimdi?Ya Aysu! Onu böyle mutsuz görmeye de dayanamıyordu,ne çıkılmaz bir yola girmişti böyle. ''Allah'ım bana bir çıkış yolu göster.''hiç bir çıkış bulamıyordu kendine.Demelimiydi bebeklerinin yaşadığını? *** ''Aysu nerede?''Ji hoo eve geldiğinde odasında Aysu'yu bulamamıştı. ''Gitti.''Kraliçenin bugün keyfi fazlasıyla yerindeydi anlaşılan. ''Nere gitti?''deli gibi saçlarında dolaştırıyordu elini. ''Çöplüğüne,Türkiye'ye.''Şaka mı yapıyordular?Aysu neredeydi?Gidemezdi bırakamazdı beni değil mi? ''Nasıl izin verirsiniz?Beni niye aramadınız,niye dur demediniz?''Kraliçe Ji hoo'ya yaklaşarak, ''Bırak gitsin Ji hoo.Artık seni sevdiğini düşünme istersen!Giderken bile seni görmeye tenezzül etmedi de,cehenneme kadar yolu var nereye giderse gitsin nasıl olsa burada kalmaya bir sebebi yok!'' ''Var!Kalmak için bir sebebi var.Beni sevmese bile çocuğu var.Onun için gitmemeli.'' ''Sakın Ji hoo.Yaşadığını bilmeyecek.''Kraliçeye yaklaşarak, ''O annesi!''deyip koşup gitmesi bir oldu. *** ''Türkiye uçağı kalktı mı?''Ji hoo varabildiğinin en hızlı şekilde hava alanına varmıştı. ''Evet efendim üç dakika önce''Ahh! lanet olsun.Üç dakika içinde tüm hayatın değişmesi.. ''Aysu Jeyner'' bu isimde biri var mıydı?Kız ismi araştırırken karşısındakinin prens olduğunu yeni fark etmişti tüm hızlılığını sergilemesinin nedeni buydu elbette. ''Hayır efendim.''İşte bu güzel haberdi ama Aysu neredeydi? Bir şey mi gelmişti başına acaba? *** ''Üzgün değilim artık,Kurtuluyorum sizden Kore!''Göz yaşlarını silerken iç hislerini dış sesiyle bastırıyordu Aysu.Hava alanına yürüyerek gitmişti.Son kez Kore keşfindeydi. ''Aysu.''Arkasını döndüğünde ter kana batmış prensin bedenini görmüştü.Ne işi vardı burada?Ne için gelmişti ki ,hangi yüzle?Kendi sorduğu soruları kendi yanıtlarken Ji hoo'nun kollarında buldu kendini.Derince içine kokusunu çekiyordu Ji hoo,bu koku gitmemeliydi,gidemezdi. ''Beni bırakıp nereye gidiyorsun?''En hızlı şekilde bedenini sıyırırdı prensten,yoksa asla yapamayabilirdi. ''Sen kimsin?'' ''Yapma böyle Aysu!Lütfen beni bırakma.''Ji hoo dizlerinin üstüne çökmüştü.Tüm halk prensi izliyor ve çekiyordu.Gören şaşırıyor ne olduğunu anlamaya çalışıyordu tabi sadece çalışıyordu. ''Lütfen beni bırakma Aysu.'' ''Sen benim için çoktan öldün.''Aysu göz yaşlarını gizlemek için havalimanının kapısına yöneldi.Arkasından bağıran prens, ''Seni seviyorum Aysu,lütfen gitme!''Kimin umurundaydı ki?Merakla izleyen halk bile etkilenmişken Aysu'nun umurunda mıydı?Gözlerini görse anlardı elbette umurunda mı değil mi... Vazgeçmeyecekti bu defa böyle kolay bırakmayacaktı peşini...Her yolu deneyecekti bir kere.Ayağı kalkıp Aysu'yu kolundan yakaladı. ''Hem Türkiye'ye gidemezsin.Anlaşma bozulur ve ülkeler arası savaş çıkar.Aileni yok edemezsin.Gitme Aysu hepimiz için Kal.''Bu doğruydu kendisi yüzünden Türkiye'yi yakamazdı. ''Ölmeyi senin yadında kalmaktansa tercih ederim.Çık artık hayatımdan.''Havalimanın girişinde olan ayağını sahil yönüne çevirdi Aysu. ''Sana söylemem gerekenler var gitme!''Aysu gözden kaybolmuştu.Dinle beni Aysu bebeğimiz yaşıyor,lütfen gitme... *** (Yarım saat sonra) Ellerindeki taşları denize fırlatmaktan ve ağlamaktan başka yaptığı bir şey yoktu Aysu'nun.Yarım saattir düşünüyordu,nereye gidecekti?Afrika'ya bile giderdi de artık bura durmazdı, kalamazdı.Oyalandığı taşları yere bırakarak denize doğru ilerlemeye başladı.Ne güzel nimetti su!Bazen içecek bazen huzurdu.Türkiye de her sıkıldığında ayaklarını suya sokardı,şimdi de tam zamanıydı bence.Hafif hafif denize doğru ilerlerken belinden sıkıca kavranıp kolunu sert taşta hissetti Aysu. ''Ne yaptığını zannediyorsun sen!''Bu Ji hoo'ydu.Bir eliyle Aysu'nun yüzene gelen saçlarını itekliyor bir elini de belinden ayırmıyordu. ''Asıl sen ne yaptığını zannediyorsun?''Bedenini prensten kurtarmaya çalışıyordu.Ji hoo karısının güzel yüzüne öpücükler konduruyordu,eliyle tüm güzelliğini okşarken, ''Senin uzaklarda olmana yine dayanırım ama öldüğünü bilmek!Ben de yaşayamam Aysu.Gitmek istiyorsan git ama sakın ölme bir gün yine beni seveceksin.Sakın ölme.''Aptal herif seni kim sevmekten vazgeçmişti ki ?Sadece kalbi yaralı bir ceylandı Aysu. ''İntihar edeceğimi mi sanıyorsun?Ne yani o kadar mı acizleştim?''Yerden kalkarak arkasına bakmadan ilerlemeye başladı Aysu. ''Bebeğimiz yaşıyor!''Doğru mu duymuştu?Yoksa dalgalar mı fısıldamıştı?Duymak istediği için mi duymuştu ya da?Olduğu yerde öylece dona kaldı Aysu.Arkasından sarılan prens, ''Özür dilerim Aysu,seni kırdığım için,Seni kendime aşık ettiğim için,yalan söylediğim için.'' ''Kes sesini!Bebeğim yaşıyor mu?''Kan çanağına dönmüş gözleri umutla Ji hoo'nun ağzından çıkacak olan kelimelere bakıyordu. ''Kore'nin geleceği için senden sakladım özür dilerim.İşlerin bu kadar kötüye gideceğini bilemezdim,Senin gideceğini bilemezdim.'' Şimdi ayaklara kapanma sırası Aysu daydı. ''Yalvarırım Ji hoo beni oğluma götür,lütfen.''Aysu'nun kollarından tutup kaldırdı. ''Yapamam Aysu,seni oraya götüremem.Yoksa asla ayıramam ikinizi,kalbim bu kadarına katlanmaz.Üzgünüm.'' ''Bir kez sadece bir kez göreyim nefesini hissedeyim,yalvarırım Ji hoo Allah aşkına sadece bir kez.'' *** ''Şış! yavaş ol.''Adeta parmaklarının üzerinde yürüyecekti Aysu.Mutluluktan havalara uçacaktı,bebeğini yavrusunu görecekti... Bu Allahtan reva mıydı?Kendi öz evladını bile böyle gizli gizli görmek!Olsun yaşasın da her şeye razıydı. ''Bebeğim benim,yavrum.''Kucağına alıp mis gibi kokusunu içine çekti Aysu.Gizli geçitten gelmişlerdi bebeğinin yanına. ''Oğlum benim,aslanım özlemedin mi anneyi?''Ne güzel şeydi evladını kucaklamak!Allah kimseyi yavrusundan ayırmasın.Bundan güzel bir an var mıydı dünyada?Elbette ki yoktu.Annesini nasılda tanımıştı öyle!Bu gerçek sevgi bağıydı işte uyuyan yumuk yumuk gözlerini,küçücük ellerini,bedenini sanki annesinin göğsüne iyice dayıyordu. ''Adı ne?'' ''Efendim?'' ''Bebeğimin adı ne?''Ne zor bir sınavdı bu kendi bebeğinin adını bile bilmemek...hayat işte ne zaman doğruydu ki. ''Jin hee.'' ''Jin hee benim küçük bebeğim,annen geldi.'' ''Siz ne arıyorsunuz bura da!''Bu hışımla kapıyı açan kraliçeydi.Aysu'nun kucağından zorla bebeği alarak beşiğine geri yatırdı.Ji hoo'ya dönerek, ''Sen ne yaptığını zannediyorsun?hangi akılla onu buraya getirirsin'' ''O benim bebeğim,asıl sen ne hakla onu benden alırsın.''Kraliçe tıslamıştı. ''Senin mi?Kimliğinde anne adı ne biliyor musun?Ji mea.''Yalandı bunu yapamazlardı,bu kadar vicdansız olamazlardı. ''Yalan söylüyorsun o benim bebeğim.''Ji hoo Aysu'nun kolundan tutarak çıkartmak için çabalıyordu.Aysu prensin kollarından kurtularak beşiğe sarıldı. ''O benim bebeğim,o benim Jin hee'nim!Benim.'' ''Askerler çabuk çıkartın bu kadını buradan.''Aysu askerleri kollarından sürüklenerek götürülürken kraliçenin ayaklarına kapandı, ''Söz veriyorum annesi olduğumu bilmeyecek,kimlikte ki anne ismi de öyle kalsın ama yalvarırım bebeğimden beni ayırmayın,köleniz olmaya razıyım yeter ki beni Jin hee'msiz bırakmayın.'' ''Sana bu hakkı kim verdi ki?Annesi sen değilsin onun defol git buradan.''Askerler kollarından tutup götürmeye çalışıyordu tabi Aysu da direnmeye.Kraliçenin ayaklarına iyice sarılarak, ''Yalan söylüyorsun o benim bebeğim'' ''Ehh!Yeter be artık askerler alın götürün bu iğrenç yaratığı.''Ayağı ile kızı itelemişti. Askerler ayağı kaldırıp götürürken Ji hoo Aysu'yu kendine çekip aldı.Bu kadarı fazlaydı artık! Kraliçeye yaklaşarak, ''Bu kadarı fazla kraliçe o bebeğin annesi!Ne hakla bebeğini elinden alırsın!sen kimsin?Bebeğimizi bize ver !''Kraliçe sırıtarak, ''Ben bu ülkenin kraliçesiyim,tüm yetkiler bende asıl siz kimsiniz Ji hoo defet bu kadını yoksa senide kovacağım.''Oyun sırası prensteydi artık!Bu kadar gaddar olan kadının annesi olduğuna utanıyordu. ''Bende prensiyim görelim hangimizin yetkisi büyük!''Aysu'yu kolundan tutuğu gibi bebek sarayından çıkardı prens. Aysu'nun kollarını sıvazlayarak, ''Söz veriyorum bebeğimizi alacağız,bana güven.''Demesi ile telefonu tuşlaması bir oldu. ''Jeak tüm ulusal gazete,kanallara haber ver yarım saat sonra başkanlığın orada olsunlar.'' -SON-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜNYA AŞKI(TÜRK KIZI KORE PRENSESİ OLURSA?)
Non-FictionKore hayranlarına gelsin :) Türk Kore karışımı hikayemiz :)