Gözlerimi açtığımda hala Hyunjin'in omzundaydım. İkimiz de filmin ortasında uyuya kalmıştık. Yanımda duran telefonumdan saati kontrol ettiğimde saatin 3:47 olduğunu gördüm. Yavaş haraketlerle Hyunjin'i dürttüm. "Hyunjin, sevgilim. Uyuya kalmışız. Yatağımıza gidelim mi." O da uykulu gözlerini aralayarak "Tamam sevgilim, hadi yatağa." İkimiz de kalkıp odamıza doğru yürüdük. Zaten yatağa yatar yatmaz ikimiz de bayılmıştık.
Uyandığımda Hyunjin'i yanında bulamadım. Muhtemelen işe gitmişti. Yatağımdan yavaş yavaş mutfağa doğru yürüdüm. Kendime hafif bir sandiviç hazırlayıp haberler eşliğinde yemeye başladım. Sabah haberleri o kadar saçmaydı ki. Bi sonraki haberin başlığını okuduğumda gülme krizine girerek az daha ağzımdaki sandiviçle boğuluyordum. "Sinek yutan ............. sineği öldürmek için içtiği zehirle birlikte kendi zehirlenip hastaneye kaldırıldı." Şaka mı lan bu. Daha fazla kendimi yemekle boğmamak için haberleri kapatıp yemeğe devam ettim. Sandiviçimi bitirince tabağımı tezgaha koymak için kalkmıştım ki telefonum çalmaya başlamıştı. Arayan Jeongin'di. Tabağı koyup telefonu yanıtladım.
"Alo, Jeongin?"
"Selam Yongbok naber?"
"Bende iyiyim, kahvaltı ettim şimdi."
"Haa afiyet olsun. Ben seni kafeye çağırmak için aramıştım. Changbin'de olucak. Konuşmak istiyormuş. Senin için uygun mu?"
"Ah ben Changbin'i tamamen unuttum. O bana konuşmak istediğini söylemişti zaten. Tabi ki de olur."
"Tamam o zaman 10 dakkaya sizin apartmanın önündeyiz."
"Tamam, hazırlanayım hemen."
Hızlıca yatak odasına giderek giyinme dolabını açtım ve ne giyinsem diye düşündüm. Havalar bu aralar çok sıcaktı. Ondan düz beyaz tişört, siyah bi kot bide kolyemi takarak odadan ayrıldım. Antredeki aynada da saçımı hallettikten sonra siyah ayakkabılarımı bağlayarak evden çıktım. Asansörden inip kapıdan dışarıya çıkmamla bizimkilerin gelmesi de bir olmuştu zaten. Hemen arka koltuğa atladım.
"Oooo kanka naber?"
"Kusura bakma be kanka. Ben tamamen unutmuşum seni."
"Boşver, zaten şimdi ikinizin de fikrine ihtiyacım var. Kafede konuşuruz."
"Hoşgeldin Civciv."
"Sanada Tilki."
Changbin küçük bir kafede durunca hepimiz indik.
"Siz içerde siparişleri verin, ben de bize dışarda bir yer tutayım."
"Tamam Changbin Hyung."
Jeongin'le ikimiz içeriye girip içeceklerin siparişlerini vermeye başladık.
"2 tane buzlu americano alıcaz. Felix sende ister misin?"
"Yok sağol, ben acı kahve sevmem. Bana buzlu ve şekerli bişey söyleyebilirsin."
"Tamam o zaman bir tane de buzlu ve karamelli latte alalım."
Kahvelerin parasını ödeyip elimizde kahvelerle Changbin'in bize ayırdığı yere doğru yürüdük.
"Eeee dökül kanka. Ne oldu?" kahvesini uzattırken Changbin'e.
"Bende dinliyorum."
"Şimdi şöyle Felix, 2 gün önce yani senle son konuştuğumuz gün Minho öğlen beni aradı. Sevgilisini biliyorsundur, yani Jisung. Her ne kadar Jisung ismini kullanmasa da. Biz Jisung için bir psikolog bulmaya çalışıyoruz, yani Minho ve ben. Bu konuda sizin de fikirlerinize ihtiyacımız var. Amacımız Jisung'u eski haline getirmek. Bu konuda bir tavsiyeniz ya da psikolog hakkında bir fikriniz var mı? Sizce psikoloğun onu olumsuz şekilde etkileme gibi bir olasılığı var mı?"
"Aslında haklısın Hyung. Psikologları araştırmaya başlayalım. Eminim ona yardımcı olacaktır. Aynı zamanda Jisung'lar bize de geldiler dün. Yani Jisung'un durumunu ben de biliyorum. Hepimizin ona destek olması lazım."
"Felix'e katılıyorum. Changbin, aynı zamanda ben birkaç tane psikolog tanıyorum. Eminim Jisung'a da yardımcı olabilir. Adı Chan olan biri vardı, en iyi onunla anlaşmıştım. Onu Jisung'la tanıştırabiliriz. Ne dersiniz?"
"Süpersin be Jeongin!" hemen yanımda oturan Jeongin'in boğazına sarılırken.
"Tamamdır o zaman halloldu."
"Evet Hyung. Eğer herşey düşündüğümüz gibi giderse Jisung'u düzeltebiliriz."
Hepimiz derin bir nefes almıştık.
En azından şimdilik
...
(Asklar bölümü geç yüklediğim için özür dilerim. Bi dahakine dikkat edicem.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaşılma | Hyunlix
FanfictionH: Sevgilim, artık çözer misin şu ipleri? F: Ama daha yeni başlamıştık sevgilim. F: Çok eğleniyorum...