Bizimkilerle bi süre daha takıldıktan sonra eve gitme kararı aldım. Resmen akşam olmuştu. Eve gidince kendimi koltuğa attım ve dışardan yemek için birşeyler sipariş etmeye karar verdim. Yemek yapmaya üşenmiştim çünkü. Uygulamadan iki tane tavuk dürüm söyledim. Biri bana, biri Hyunjin'e. Kapının ziliyle uyandığımda bayıldığımı farkettim ve kapyı açtım. Kuryeye parayı uzatıp paketi aldıktan sonra mutfağa uçarak hızlıca dürümümü yedim. Cebimden telefonumu çıkarıp saati kontrol ettiğimde Hyunjin'in mesaisinin bitmiş olması gerekmesine rağmen hala ortada olmadığını farkettim. Whatsapptan Hyunjin'ne mesaj attım.
Felix
Sevgilim?
Mesain bitmedi mi?
Eve ne zaman geliceksin?
Lütfen beni ara rahatsız etmek istemiyorum20 dakika sonra
Bir saat oldu ve attığım mesajlardan sonra defalarca aramama rağmen bakmıyordu telefonuna. Ne olmuş olabilir ki. Üstüme siyah bi hırka alıp Hyunjin'in çalıştığı kafenin yolunu tuttum. Kafeye vardığımda yerleri paspas eden çalışanlardan biri bana seslenmişti. "Felix bey nasılsınız?" Bende adama dönüp cevap verdim. "İyiyim teşekkür ederim. Ben bişey soracaktım da. Hyunjin'i nerde bulabilirim biliyor musunuz?"
"Hyunjin bey çıkmıştı ama."
"Tamam teşekkürler."
"Her zaman Felix bey."
Kafeden çıkınca derin düşüncelere dalmıştım. Kaza mı geçirdi, kaçırıldı mı, birileri tarafından sıkıştırıldı mı vb. Arabama geri binmiştim ki Hyunjin'in arabasını gördüm. Hyunjin gittiyse arabası niye burdaydı ki? Arabamdan inip Hyunjin'in arabasının yanına gittim. Arabada kimse yoktu, etrafında da kimse yoktu. Nerdeydi bu yaa. O sırada gözüm kafenin yanındaki ara sokağı buldu. Hyunjin ve bir kişi orda beraberlerdi. Gizli gizli yaklaşınca gördüklerimle birlikte gözlerim yaşardı. O kişi Minho'ydu ve Hyunjin'e sıkıca sarılıyordu. Hyunjin ise sırtını duvara yaslamış bi şekilde çocuğun belinden kavramış birbirlerine bakıyorlardı. Daha fazla burda kalamazdım. Doğruca arabama koştum. Bütün eşyalarımı alıp o gelmeden evden kaçıcaktım. Bi dakika. Bu çok basit olurdu. Ona bir ders vermem gerekir. Değil mi. Hemen eve sürmeye başladım. Eve gelir gelmez ise mutfağa daldım. Onun en sevdiği kahveyi yapmaya başladım ki doya doya içsin. Uyku ilacı ile birlikte...
Hyunjin'in bakış açısı
"Hyunjin!"
"Efendim Minho."
"Ya kanka ne kadar reddedeceğini bilsem de beni anlamanı istiyorum."
"Noldu oğlum dökül hemen."
"Ya bak şimdi benim Jisung'u düzeltmem için zaman lazım ve kafeden dolayı bu çok mümkün olmuyor. Bu yüzden işten ayrılmak zorunda kaldım."
"Kanka bunu tam iş çıkışı mı söylüyorsun. Senle ne zamandır bu kafede çalışıyoruz. Evet Jisung'u düzeltmemiz gerekiyor anlıyorum ama sen bu işi özlemeyecek misin? Desene bugün son günün olduğunu bile bilmeden son kez sırt sırta çalıştık."
"Valla öyle oldu kusura bakma."
"Yok kanka ne kusuru. Biz şu Jisung'u bi düzeltelim de, önceliğimiz o."
"Bide senden bi konuda yardım isteyebilir miyim."
"Tabi."
"Benim birkaç eşyam varda. Motorum da hemen yandaki ara sokakta. Eşyalarımı motoruma kadar taşımama yardım edebilir misin."
"Lafı mı olur."
Minho'ya personel odasına girip kucağımızda Minho'nun dolabından boşalttığımız eşyalarla birlikte çıktık." Kanka bide bazı eşyalarımı çöpe atıcam." Başımı sallayarak Minho'yu onayladıktan sonra ara sokağa girdik. Minho birkaç şeyi çöpe atınca tam motora doğru ilerleyecekti ki ayağa takıldı ve bana doğru düştü. Bende o anlık hareketle arkamdaki duvardan destek alıp belinden tutarak Minho'nun düşmesini engellemiştim. O da düşmenin etkisiyle eşyaları kucağından düşürüp bana sarılınca ortaya çok ilginç bi görüntü çıkmıştı. İkimiz de olayın şokuyla birbirimize baktık. Bi süre sonra ise ikimizi de gülme krizi tutmuştu. "Hyu- hahahaha."
"Ne oldu daha demin."
"Valla bilmiyom."
İkimiz de birbirimizden ayrılıp yerdeki eşyaları motorun arka tarafındaki küçük bölmeye yerleştirdik. "Kanka valla özür dilerim ya. Üstüne düştüm resmen."
"Bana kim düşmez ki."
"Bi şeyi de bi ciddi anla be."
"Tamam tamam, sorun değil bu arada."
"Hadi ben kaçar."
"Görüşürüz kanka, Jisung'a selam söyle!"
Minho motorla birlikte hızlıca ayrılmıştı. Ceketimin kolunu sıyırıp saati kontrol ettiğimde kafeyi temizlediğimizden dolayı 1 buçuk saatin geçtiğinin farkına bile varmadığımı farkettim. Acaba Felix endişelenmiş midir? Arabama atlayıp eve doğru yol aldım. Kapıyı açtığımda Felix beni yüzünde bi tebessümle karşıladı. "Hoşgeldin sevgilim. Sana yemek söyledim, bide kendi ellerimle sana özel kahve yaptım. Umarım hoşuna gider."
"Sen yaparsın da ben sevmez miyim sevgilim. Ellerine sağlık. Bide bugün kafenin temizliği vardı, sana haber vermeyi unutmuşum."
"Önemli değil. Hadi yemeğini ye."
Mutfağa girdiğimde masanın üstünde bi tavuk dürüm birde kahve görünce yüzümde bi tebessüm oluştu. Beni çok iyi biliyordu Felix. Çünkü dürümün içinden çıkarılan turşuları başka bi tabağa almıştı, turşuları sevmezdim. Ayı gibi açıklığım için dürümüme gömüldüm. Ardından kahvemi yudumlamaya başladım. Kahvemi içerken başım dönmeye başlamıştı. Resmen uyuşuyordum. Bu kahvenin tadında da bir sorun vardı. "Sevgilim, bu kah-" lafımı bitiremeden vücudum uyuşmaya başlamıştı ve kupayı elimden düşürmüştüm. Bir şeyler tersti. Kupa yerde parçalanırken göz kapaklarım düşmeye başlamıştı. Bayılmıştım...
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlaşılma | Hyunlix
FanfictionH: Sevgilim, artık çözer misin şu ipleri? F: Ama daha yeni başlamıştık sevgilim. F: Çok eğleniyorum...