"ekeceğini düşünmemiştim," derken elindeki kahve bardağını çeviriyordu umut. "...ama akşam dokuzda gelmen biraz kırıcı."
geriye yaslanıp ayağını masanın altına koydu eren. gözlerini kaçırırken "geleceğime bile inanmış olman senin enayiliğin." demişti.
"tebrik ederim," dediğinde gülümseyerek başını yana yatırmıştı. "...hiç değilse sabah 6'ya kadar beklememiş oldum."
"bu tarz konuşmaların beni tedirgin ediyor."
"bunları aşabileceğimize inanıyorum. hatta," serçe parmağını uzattı. "...bir şey yapacağız. buraya gel."
"hayır."
"hadi."
"önce sebebini söyle."
"hayır."
"umut."
"sadece söz vereceğiz."
kaşlarını kaldırdı. "ne konuda?"
"getir işte."
serçe parmağını kaldırdı ancak ona uzatmadı. "açıklama yap."
"sır vermece gibi bir şey yapacağız."
elini indirdi. "hayır."
umut ise tam tersi elini kaldırdı. "evet."
"sana sır vermeyeceğim."
"o zaman sadece kendinden bahset."
"kaç kez reddetmeliyim?"
"eren."
"hayır."
"evet."
"soyadımı bildiğin için iki gündür uyuyamıyorum."
"çok iyi, şimdi biraz daha sır paylaşacağız."
"umut."
"bak," dedi umut yorulup dirseğini masaya verdiğinde. "...en ufak bir güvensiz hissedişinde beni ara. sadece mesaj da atabilirsin. istersen senden ne kadar uzak olduğumu gösteren konum bile atabilirim."
"bunun beni ikna edebileceğini mi düşünüyorsun?"
"evet."
eren tedirgin bir şekilde elini kaldırdı. serçe parmağı onun serçe parmağına dokunurken "sır vermeyeceğim." dedi.
"tamamdır," derken onun parmağını kavramıştı. "...sadece doğru söyleyeceğiz."
"tamam."
"söz?"
"söz, umut."
"başlamak ister misin?" eren cevap vermediğinde kahvesinden bir yudum alıp konuya girdi. "tamam. bugün yanına gelebilmek için hatice'ye hastanede olduğumu söyledim."
hafifçe kaşlarını çattı. "ne için hastanedesin?"
dudağını büzdü umut rahatça. "oda arkadaşım rahatsızlandı ve refakatçiye ihtiyacı var?"
"neden onunla değilsin?"
"burada olmayı daha önemli buldum."
"umut," dedi pipetle oynarken. "...gerçekten kendini mi kandırıyorsun?"
"senin hakkında mı?" eren yanıt vermedi. "sanmıyorum."
"bana acıdığın için sevgilini ekmek zorunda değildin."
kaşlarını çattı. "sence sana acıdığım için bunu yapacak kadar duyarlı biri miyim?"
"bu cümle beni biraz korkuttu."