on

1.4K 197 70
                                    

eren için umut'un arkadaş ortamıyla tanışma cesaretini gösterip bundan hiç rahatsız olmamış olmak inanılmaz büyük bir ilerleme göstergesiydi ancak o masada, hatice'nin da olacağını akıl edebilseydi oturdukları kafenin sokağından bile geçmezdi.

"ben de biyoloji'den çap yapmayı düşünüyorum." dediğinde hatice gülümsüyordu. umut'un kolunun altında, onunla tanışmaya çalışırken bile hatice'nin ne kadar rahatsız edici olduğunu eren anlatsa kimse anlayamazdı.

hafifçe kaşlarını çattı. "felsefe'de değil miydin?"

kaşlarını kaldırarak "evet." dedi hatice. "hatırlamana şaşırdım." aslında kötü bir kız asla değildi hatice. tek suçu, umut'un sevgilisi olmasıydı ve eren, bunu ona açıklayamazdı.

"çok olmadı zaten söyleyeli."

"ee," masada ayrı bir konu dönerken hatice aynı ilgiyle eren'e bakıyordu. "...kampüste mi kalıyorsun?"

eren gergin bir şekilde bileğini tuttu. orada umut olduğu için yalan söylemek istemiyordu ancak doğru cevabı vermek hiç içinden gelmemişti. onun stresi artarken umut ise sakince hatice'ye dönmüş ve "kyk'da kalıyor." demişti.

şaşırmış bir ifadeyle "kyk yurtları okula çok uzak kalıyor sanıyordum." demişti.

"öyle," diye cevap verdi umut. "...sigarandan bir dal alıyorum."

hatice gülümseyerek sevgilisine döndü. "istediğin gibi." dediğinde umut, çok kısa bir an sevgilisinin yanağına küçük bir öpücük kondurmuştu. eren rahatsızca arkasına yaslanırken onların dışında nereye bakabilirse bakmıştı.

kelimenin tam anlamıyla hatice'den nefret ediyordu.

"eren," dedi karşısında oturan fehmi. "...hangi takımı tutuyorsun?"

fanatiklikle uzaktan yakından alakası yoktu ancak babası hangi takımı tutuyorsa o da aynı takımı tutuyordu. "fenerbahçe." derken bunu düşünmeden söylemiş ve bunun hakkında bir yorum yapılmaması için aklına gelen tüm dileklerini içinden söylemişti.

masadan uzun bir "ooo..." sesi geldiğinde fehmi gülerek eren'e dönmüştü. "çok iyi," derken yüzünde samimi bir ifade vardı. "...o zaman bizimle maç izlemeye gelmeyi bir düşün."

samimi olması için uğraştığı bir gülümsemeyle "düşünürüm." dediğinde umut'la göz göze gelmişti.

birkaç dakika masada futbol sohbeti döndü. açıkçası bu, eren'in çok yabancı olduğu bir konu değildi ancak kendisine soru yöneltilmedikçe yorum yapmadı. sadece, üniversitede kalabalık arkadaş ortamları -halbuki sadece altı kişilerdi- nasıl anlaşıyor, bunu anlamaya çalışıyordu. tuhaf bir şekilde içindeki korku hissi düşündüğünden daha azdı. elbette rahat değildi ancak bunu yenme aşamasında olan birine göre olması gerekenden daha iyi durumdaydı ve buna, hatice dahil değildi.

umut, birkaç dakika sonra lavaboya gitmek için masaya kalktığında eren bir süre onu izlemişti. bazen, umut'un kendisinden daha tuhaf bir insan olduğunu düşünüyordu. özellikle onun arkadaş ortamındayken, umut'un gerçekte eren'in yanında olduğu kadar cana yakın olmadığı düşüncesi ona tuhaf bir şekilde gerçekçi geldi. arkadaş ortamındayken umut, konuları açan kişi değildi. soru soran kişi ise asla değildi, sadece yorum yapıyor ya da cevap veriyordu.

"eren," hatice'nin sesini duyduğunda ona döndü. "...sigara kullanıyor musun?"

başını iki yana sallayarak "hayır." dedi eren.

hatice ise masadan kendi paketini aldı. sakince içinden bir dal çıkarıp eren'e uzatırken "denemek ister misin?" diye sordu.

normalde olsa eren'in başından onlarca senaryo geçerdi. sigaranın içinde fare zehri olduğuna dair bir düşünceye kapılmaktan hatice'nin, sigarayı yakarken onu yakmak istemesine kadar belki yüzlerce senaryo; yine de eren sigarayı aldı. bunun sebebinin ne olduğundan emin değildi ama en çok, umut'un, onun sigarasını içmiş olması eren'i buna itmişti. sigarayı dudaklarının arasına alıp hatice'ye uzandığında hatice, masadaki yeşil çakmakla onun sigarasını yaktı.

eren, yüzünü buruşturarak sigarayı dudaklarından ayırdı. bunu yaparken elini çekmemiş, sadece başını geriye almıştı. "tuhaf bir tadı var."

"içine çekmen gerekiyor." dedi hatice gülümseyerek. "annen seni sigara içerken görürse ne yaparsın?" eren, anlık artan korku hissiyle hatice'ye döndüğünde tepkisiz bir şekilde onu izledi. "bak, şöyle." eren'in elini tutup sigarayı kendisine çekti. onun sigarasını dudaklarının arasına alıp "hi, annem geldi." dediğinde eren kaşlarını hafifçe çatmıştı. "bu şekilde içine çek."

"yani," sigarayı o an hiç içmek istemedi. "...biraz daha farklı bir benzetme olabilirdi."

"benden tiksinirsen yeni bir dal verebilirim." başını iki yana salladı eren. zaten içinde fare zehri olduğunu düşünerek almıştı.

hatice'nin dediği gibi sigarayı içine çektiğinde daha cümle kurmaya çalışmadan öksürmüştü eren. "tamam," dedi hatice gülerek. "...aynen bu şekilde. ilk birkaç defa öksürtür."

yüzünü buruşturarak ona baktı. "teşekkür ederim." dediğinde eli titriyordu.

"rica ederim." eren sigarayı bir kez daha içine çektiğinde tekrar öksürmüştü.

ilk üç çekişte yaklaşık yirmi saniye boyunca öksürdü. dördüncü çekişinde ise başı hafifçe dönmeye başlamıştı. öksürüğü biraz daha azalmıştı ama zaten içine daha az çekiyordu. beşinci çekişte ise masaya yeni gelen umut'la göz göze geldi.

umut sakince eren'in yanına geldi. "sigara içtiğini bilmiyordum." dediğinde yüzünde düz bir ifade vardı.

"ilk defa içiyor." dedi hatice umut'a dönerek.

"sen mi verdin?" derken kaşlarını kaldırmıştı.

eliyle paketini tutarak "yes." dediğinde gülümsemişti hatice.

umut, birkaç saniye bir şey demedi. o birkaç saniyenin sonunda ayakta, eren'e doğru eğilerek "söndürecek misin?" diye sormuştu.

eren, bunun basit bir soru olmadığının farkında olarak onu onayladı ve sigarayı küllükte söndürdü. hatice ise "beğenmemen biraz kırıcı oldu." dediğinde umut, sevgilisinin omuzuna dokunmuştu.

"hatice," dedi sevgilisine bakarken. "...benimle biraz dışarı gelir misin?"

sakince onu onaylayan hatice, yalnızca altı saniye içinde sandalyeyi geriye çekmiş ve ayağa kalkmıştı. önden giderek kapıya yöneldiğinde arkasında umut vardı ve dışarı çıkmadan önce, eren'le göz göze gelmişti.

.

apoptozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin