yirmi

456 77 29
                                    




aşk sevgi duygusunun ileri düzeydeki biyolojik tasviri, birine bakınca hissedilen kalp çarpıntısı, midede hareket eden ve sanki tüm vücut sistemine düşman gibi asla susmayan o aptal kelebekler, telefonu açınca gözün aradığı ilk bildirim, sımsıcak havada eli ayağı buza boğan o esinti; aşk, belki de eren'in hayatı boyunca tatmadığı tüm heyecanların toplamıydı fakat yine de eren'in gözünde aşkın en büyük tasviri 'olağan'dı. olağan konuşmalar, tıpkı normal insanlar gibi. nereye gideceksin? bugün ne planın var? bugün hoca biraz sinirliydi. küçükken resim yeteneğim var sanıyordum. bugünlerde çiçekler bile garip açıyor. kahvaltı yapalım mı? eren'in hayatı boyunca tatmadığı en yoğun duygu olağanlıktı ve bunu yalnızca umut'ta yaşıyor ya da belki de yalnızca umut'ta seviyordu. belki de aşk bile değildi bu ve eren yalnızca umut'a, günlük kurduğu herhangi bir cümleye kadar âşıktı.

"günaydın." karşısına konulan tepsiyle eren, o yaşına kadar salisesine dek hesapladığı her saniyeye teşekkür etti zira umut, hiçbir zaman iki dakikadan fazla gecikmiyor ya da iki dakika öncesinden erken gelmiyordu.

karşısında, sanki yakın zamanda hiç kimsenin tasvip etmeyeceği bir fiili gerçekleştirmiş gibi utangaç bir gülümsemeyle yemeğini tuzlayan çocuğa baktı eren. "günaydın." derken içinde engel olamadığı bir huzur vardı. günaydınlaşmak ne büyük nimetti aslında ya da eren o gün biraz fazla iyi tarafından uyanmıştı.

"naber?" umut'un yüzündeki aptal gülümseme silinmedikçe eren, tebessüm isteğine karşı koyamamaya başlıyordu.

"bir bok mu yedin?"

"evet."

eren kendisini tutamayarak güldü. bir bok yemesine kadar dahi umut'a âşıktı. "ne yaptın?"

yüzündeki aptalca gülümsemeyi silmeden "hocaya mail attım." dedi umut.

"dün bahsettiğine?"

"evet." sesi çok tatlıydı ve eren onu öpme isteğine karşı koyamıyordu.

"ne dedin?"

"sabah attım maili."

"ee?"

"işte notumun düşük olduğundan, burslarımın kesileceğinden, finali bir daha okuyup okuyamayacağından bahsettim."

"sorun ne burada?"

"şey oldu."

"ne?"

"uyuyamamıştım ya gece."

"ee?"

"siz diliyle yazmamışım."

"sen diliyle mi mail attın hocaya?"

"notum beklediğimden düşük gelmiş, sınav kâğıdımı tekrar okur musun yazmışım." eren kısık kahkahasını tutamadı. "ilgin için sağ ol diye bitirmişim maili."

"hiç fark etmedin yani yazarken?"

"yok." dedi gülerek.

"ne yapacaksın?"

"hoca kusura bakma yanlış attım maili, sen zaten yanlış anlamazsın ama aramızda bozukluk olmasın falan diyeyim mi?"

"odadaysan kantine in çay içelim sohbet muhabbet falan da de."

"yok." dedi tekrar gülerek.

"tekrar mail atamaz mısın?"

"nasıl açıklayacağım ki?"

"sence insan ilişkilerinde senden iyi miyimdir?"

"her usta bir gün öğrencisine muhtaç olur."

"öğrencin miyim?"

apoptozHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin