eren'in, hayatı boyunca tanıdığı en sabırlı insan hep kendisi olmuştu. öyle ki umut'un bıkmadan, her öğle yemeğini bir aydır eren'le yiyor oluşu ise eren'in bu inancını sorgulamaya yeterdi zira eren bile bazen, sırf umut'un gelip gelmeyeceğini öğrenmek için yemek yemeye gitmeye başlamıştı.
onunla tanıştığı ilk günden beri eren, geceleri yatarken acaba bana ne zaman zarar verecek hissiyle uyuyakalıyordu. bazen umut'a olan korkusu yüzünden camı kapattığı -ki umut onun evine hiç gelmemişti-, kapıyı kilitlediği ve telefonunun sim kartını çıkarttığı bile oluyordu. eren'e göre bu, henüz sosyalleşmeyi bilmeyen bir şizofrenik durumdu ancak esasında eren, gerçekten de ona alışıyordu. eren'in hayatında umut, bağışıklık sistemi gibiydi. başta hastalık acı veriyor ve sonrasında, tekrar aynı durumlarla başa çıkmada ona yardımcı oluyordu. bu yüzden eren, artık insanlarla konuşurken bu denli korkmuyordu. yine de gece yatarken konuştuğu tüm insanlar için kendisinden nefret etme alışkanlığını bırakamamıştı.
yine de ne olursa olsun, eren'e bej pantolonu çok yakışıyordu.
"hadi bugün bir değişiklik yapalım," umut tuz attığı çorbasını karıştırırken ona bakıyordu. "...ve dışarıda bir yerde birer kahve içelim."
"reddetsem kızar mısın?"
"kızarım."
"ama reddedeceğim."
"ya ne işin var?" derken masada ona yaklaşmıştı. "eve gidip uyuyorsun."
"bunun kötü bir şey olduğunu sana kim söyledi?"
"ben söylüyorum."
"umut bazen beni o kadar zorluyorsun ki sadece susman için bazı şeylere evet diyorum."
gururla geriye yaslandı. "tarzın buna dahil olduğu için şeref duyuyorum."
"zaten normalde de giydiğim şeyleri giyiyorum amına koyayım."
"etkim olmadığını söyleyemezsin."
"hayatımda etki bırakmak sana zevk mi veriyor?"
"biraz."
"umut," derken kaşığı masaya bırakmıştı. "...bu ne zamana kadar sürecek?"
"eve gittiğinde çıkarabilirsin."
"ondan bahsetmiyorum." dediğinde göz devirmişti. "tamam ilk gün yanıma geldin, ikinci günü de anlıyorum ama koskoca bir ay geçti. ne zaman sıkılacaksın?"
çatalı elinde hafifçe sallandırdı. "seni bu sorgulamaya iten ne?"
"benim yanımdayken sıkılıyorsun ve neden hâlâ bunu devam ettirdiğini anlamıyorum. amacını bile bilmiyorum."
kaşlarını çattı. "senin yanındayken sıkılmıyorum."
"biraz doğruları konuşabilir miyiz?"
"zaten yalan söylemiyorum."
"bana bir şeyler anlatıyorsun ve sana cevap bile vermiyorum, sana soru sormuyorum, tahta gibi duruyorum amına koyayım. sıkılmamak kendi psikolojik problemin."
gözlerini kısarak birkaç saniye yemeğini izledi. "belki buna ihtiyacım vardır?"
"umut," dedi tekrar. "...tüm bunların bana nasıl hissettirdiğini biliyor musun?"
dirseğini masaya yaslayarak gülümsedi. "kalp hızlanması?"
"hayır amına koyayım," derken şaşırarak kaşlarını kaldırmıştı. "...sadece işkilleniyorum."
