eren bunu beklemiyordu fakat ertesi gün umut, yine aynı saatte, yemekhanede, eren'in karşısına oturmuştu. "nasıl gidiyor?"
birkaç saniye öylece onun yüzüne baktı eren. daha sonra ise umut'un önündeki tuzluğu alıp yemeğini tuzladı sadece. umut ise onun bir yanıt vermeyişiyle eren'e döndüğünde eren sadece yemek yiyordu.
sakinliğini koruyarak "küs müyüz?" diye sordu umut.
kaşığıyla pilavla oynarken "değiliz." dedi eren sessizce.
"nasılsın?" eren yeniden yanıt vermediğinde umut da yemeğine dönmüştü. "bugün bir şey yaptım."
"umarım hatice'den ayrılmışsındır."
umut güldüğünde hafifçe yüzü kızarmıştı. "keşke." dediğinde eren ne yaptığını sormamasına rağmen umut devam etti. "sana küçük bir şey aldım."
"ne gibi?"
"bekle." dedi çantasına uzanarak. eren, onun hareketlerini izlerken umut, çantasını karıştırıyordu. küçük bir poşet çıkarıp eren'e uzatırken yüzünde saçma bir ifade vardı eren'in anlam veremediği.
eren, umut'un ona uzattığı poşeti açarken koyu yeşil bir bereyle karşılaştı. "neden?" diye sordu eren ona dönüp.
"geçen gün senin bereni takmıştım," dedi yemeğini karıştırırken. "...sonra yıkamak için makineye attım ama biraz kötü olmuş."
"geri istemiyordum ki."
"ben de geri vermek istemedim."
"bu bir hediye mi?"
"bence değil." dedi umut.
"teşekkür ederim."
"rica ederim."
kalbindeki atış midesini bulandırıyordu eren'in. bu kadar basit bir konuşmada bile heyecanlanıyor ve kafası karışıyordu. tüm bunların üstüne, umut'a sinirliydi fakat o an bunları konuşacak cesareti bulamadı kendisinde.
midesindeki bulantı arttığında yemeğini yiyemeyeceğini fark etti ve ayağa kalktı. umut, onun bu davranışlarını izlerken "ne yapıyorsun?" diye sordu.
"canım bir şey yemek istemiyor." dedi eren ceketini giyerken.
"ama aç kalacaksın."
"kalmam."
"eren," dedi kaşlarını kaldırarak umut. "...yer misin şunu? zaten iyi beslenmiyorsun."
"istemiyorum."
umut derin bir nefes verdi. kendisi de ayağa kalkarken "beni bekle." dedi.
"neden?"
"ne neden amına koyayım?" dedi gülerek umut. "seninle olmak istiyorum."
"ya umut," eren sinirle gülmesine engel olamadı. "...kafanda bir şeyleri düşünür müsün benimle konuşmadan önce."
"düşündüm."
"bir sik düşünmüyorsun amına koyayım," dedi masadan tamamen kalkarken. "...ve sinirlerimi bozuyorsun."
"tamam, bekle," dedi çantasını alırken. "...konuşalım."
"konuşurken beni öpecek misin?"
"bunun hakkında mı konuşacağız?"
"ya," dedi eren gülerek. "...umut ya benimle ya da hatice'yle bir sonuca ulaş amına koyayım." diye açıkça aklından geçenleri söyledi. "bu durum beni rahatsız ediyor."