"eren," dedi umut sakince. "...tam olarak otuz altı dakikadır tuvalettesin."
"otuz iki."
"otuz altı."
"benden iyi bilemezsin."
"sence," dedi gülerek. "...otuz iki de çok değil mi?"
"oyun oynuyorum."
"çıkıp biraz da benimle oynamak ister misin?"
"birazdan."
"şu an beni cezalandırmaya mı çalışıyorsun?"
"ne konuda?" dedi eren kabinin içinden.
"yanına geç geldiğim için."
"kırk yedi dakika geç gelmenden mi bahsediyorsun?"
"tamam," dedi başını eğerek. "...anladım." ayağını duvara yaslayarak "on bir dakika daha bekleyebilirim." diye ekledi.
"on beş." diye düzeltti eren onu.
"kabul."
eren ise onu herhangi bir şekilde yanıtlamadı. zaten iki dakika içerisinde çıkmış ve lavaboya yürümeye başlamıştı. umut ise eren'in yanına gidip aynadan ona bakmaya başladı. "neye bakıyorsun?"
"hiç." diye yanıt verdi umut.
"yanında ıslak mendilin var mı?"
"hayır," dedi çantasını omuzunda düzelterek. "...neden?"
"pantolonuma yemek döküldü."
"çocuk gibisin."
"gayet normal bir şey."
"haklısın." lavabonun kenarındaki duvara yaslanarak direkt olarak yüzüne baktı eren'in.
"bir şey mi söylemek istiyorsun?" dedi eren onun bu hâlini anlayamayarak.
"yok." diye yanıtladı tekrar umut.
"beni korkutuyorsun." umut ise bu dediğine yanıt vermedi ve sakince ona yaklaşıp gömleğine uzandı. eren, hafifçe geri çekilip ne yaptığını anlamaya çalışırken umut, eren'in gömleğindeki üst düğmeyi iliklemişti. "bilerek açmıştım."
"üşüteceksin."
"atkım var."
"yine de kapalı kalsın."
eren aynada kendisine baktı. akşama yaklaştıkları için tuvalette soğuk bir ışık vardı. tuvalet aynasından kendisine bakarken umut'un da onu izlediğini biliyordu. beyaz gömleği, siyah süveteri ve kareli pantolonuyla eren, uzun zaman sonra ilk defa tamamen siyah giyinmek dışında bir kombin yapmıştı ve umut'un bu saçma hamlesi zaten az olan öz güvenini daha da düşürmüştü.
inek gibi gözükmek istemediği için ince parmaklarını yukarı çıkardı ve parmak uçlarıyla gömleğinin düğmesine dokundu ancak umut, elini kendi ellerinin arasına alarak onu durdurdu. açıkçası bu eren için beklenmedikti, az önce düğmesini iliklerken olan küçük temas bile yüzünün yanmasına yol açarken ellerinin teması, onun için hiç de sağlıklı değildi.
yine de dünyada daha sağlıksız şeyler vardı ve belki de bunu, eren hayatı boyunca asla unutmayacaktı. umut, herhangi bir şekilde tereddüt etmeden dudaklarını onun dudaklarına bastırdığında eren, nefes alamadı.
birleşmiş elleri, soğuk bölüm tuvaleti, gri hava, açılırken yarım kalmış bir düğme ve en önemlisi, dudaklarının üzerindeki nefes; eren, dudaklarındaki baskıyı tam anlamıyla hissedene dek bedeni herhangi bir tepki verememişti. bu sanki bir hikâyenin, yazılıp silinmiş ve yayınlanmaya gerek duyulmamış bir bölümü gibiydi. sıradan ve kaynağı çözülememiş bu öpüşme, eren'in dünyanın dahi varlığını unutmasına yol açtı. kirpikleri yavaşça aşağı inerken bedenini serbest bıraktı ve dudaklarını aralayarak umut'un onu öpmesine izin verdi.
öyle bir andı ki eren, durumun farkındalığına ulaştığında kalbinin atışlarını kulaklarında duyumsuyordu. nasıl karşılık verildiğini bile bilmiyordu eren ve o an bunu düşünebilecek düzeyde bile değildi. nefes almak ve nefes vermek; fiziksel hiçbir gereksinimini yerine getiremeyecek durumdaydı. öyle ki eren, onunla öpüşmese yere düşebilirdi. yalnızca, bunun bir rüya olduğuna inandırdı kendini. hatice'nin olmadığı bir paralel evrende ve umut'un da ona âşık olduğu bir senaryoda eren, sıcak dudaklarıyla ona karşılık veriyordu. alt dudağını sessizce dudaklarının arasında bastırdığında umut, başını hafifçe çevirdi ve ona izin verdi. ellerinin arasındaki soğuk elleri parmaklarıyla ısıtırken buna ne kadar ihtiyacı olduğunu umut bile bilmiyordu.
çok kısa sürmeyen bir öpüşmenin ardından dudaklarını ayırdı umut. gözleri kısıkça onun pembe dudaklarını izlerken nefes almaya çalıştı. "bunu," dedi eli sakince aşağı inip baş parmağı eren'in bileğini okşarken. "...yapmamam gerekiyordu."
eren ise ondan çok da farklı değildi. öpüşmenin nasıl bir his yarattığını birinci elden tanımış ve bunu umut'la yapmış olmanın farkındalığı bedenine işlerken "evet." diye fısıldadı.
"ama," dedi aynı kısık sesle umut. bir eli onun ensesine çıkıp saçlarını okşarken "...seni daha fazla öpmek istiyorum." diye itiraf etti.
"umut," eren, sanki söylediklerini kendisi bile duymak istemiyormuş gibi sessizdi. "...hatice'yle sevgilisin."
sakince başını salladı umut. "özür dilerim." dediğinde kimden özür dilediğini kendisi de bilmiyordu.
"benden değil," dedi bileğinin üzerindeki eli sararken. "...hatice'den dilemelisin."
"eren," dedi burunları birbirine çarparken. "...çok güzelsin amına koyayım."
gözlerini kapattı eren. "bunu yapmamalısın."
umut ise hafifçe geri çekildi ve derin bir nefes verdi. engel olamadığı bir utançla yüzünü onun omuzuna bastırdı. "biliyorum." dedi parmakları, onun parmaklarını sararken. "bunu sana yapmamam gerektiğini de biliyorum." sıcak nefesi eren'in süveterine çarpıyordu.
"benimle öpüştün." umut gülerek yüzünü biraz daha bastırdı eren'in omuzuna. "peki," diye devam etti eren sessizce. "...bunu unutacak mıyız?"
umut, kısıkça yutkundu. "bilmiyorum."
"beni tekrar öpecek misin?" derken sesi yürümeyi yeni öğrenmiş bir çocuk gibi merak içinde çıkmıştı.
yüzünü onun omuzundan uzaklaştırdı umut. kısık gözleriyle onu izlerken elini onun çenesine yasladı ve baş parmağını kendi dudaklarıyla ıslanmış dudaklarında gezdirdi. "bunu istiyor musun?"
"hatice," dedi aklından çıkaramadığı ismi söyleyerek. "...bunu ister miydi?" umut, bunun bir soru olmadığını biliyordu fakat yine de başını iki yana salladı. "biraz düşünmek ister misin?"
"düşündüm."
"ne düşündün?"
engel olamadığı bir gülüşle "bu gömleği giydiğin her gün seni öpmek istiyorum." dedi.
"umut."
"bilmiyorum eren ne yapacağımı," diye itiraf etti umut başını hafifçe yukarı kaldırarak. "...bilmiyorum yani."
"sarılmamı ister misin?"
umut, bu soruyu beklemediği için sessizce bir kez daha yutkundu. gözleri onun yüzünde dolaşırken ne diyeceğini bilemediği için yalnızca başını sallayarak onu onayladı. eren ise kollarını onun bedenine sararak umut'a sarıldı. umut ise ona karşılık verdiğinde ellerinin titrediğini ancak o zaman fark edebilmişti. dudaklarını onun kısa saçlarına bastırırken "seni korkuttuğum için özür dilerim." dedi. eren, ona yanıt vermediğinde derin bir nefes verdi umut.
yaklaşık iki buçuk dakika sonra kapı açılana kadar birbirlerine sarıldılar. açılan kapıyla ayrılan iki beden, tuvaletten önce umut'un çıkmasıyla tamamen birbirinden kopmuştu. eren ise bir süre aynada kendisini izledi ve umut çıktıktan sekiz dakika sonra o da tuvaletten ayrılmış ve bölüm binasından çıkıp otobüs durağına yürümeye başlamıştı.