'Ölüm mü aşık oldu sana; inanayım mı onun bu karanlıkta sevgilisi olasın diye seni sakladığını?'
Dışarıdaki sesler, öfkeden köpüren Jin, korkudan titreyen Jungkook ve odadan oğlumun çığlıkları...Durum o kadar karmaşık bir hal almıştı ki, Jungkook ve ben dışarı çıksak bile, odada kapana kısılmış ve kilitli olan oğlumu çıkarmak zor olacaktı.Bize büyük bir tuzak kurtulmuştu.Kaçmamızı imkansız kılacak bir tuzak.
Öfkeli bakışlarım Hyunjin'e döndü.Aptalca, gazetecilere anlatmak anlamsızdı, aksine ruhumun bir parçasını tehlikeye atmak anlamına geliyordu.Ona güvenmem doğru değildi, her şeyi tek başıma yapmak zorundaydım.Bana göre aileme bir şey olsa yaşamalarına izin vermem asla.
"Şimdi sessizce Jungkook ve sen muhabirleri geçtikten sonra evden çıkıp size verdiğim adrese gidiyorsunuz." dedi Jin, hala pencerenin önünde durup sokaktaki insanları izleyerek devam etti."Aksi takdirde oğlunuzun kabrini ziyaret edeceksiniz."
Jungkook duyduğu sözlerle daha da yoğun bir ıstırap içinde haykırırken kalbimin acısıyla ona sarılmamak için ona bakmamaya çalıştım.Çok isterdim başını kalbime koyduğu an güzel sözler söylerken onu teselli etmek.Her gözyaşını tek tek silerdim,tıpkı daha önce yaptığımız gibi ağlayacağı omuz olurdum.
Ama şimdi bunların hiçbirini Jin'in gözleri önünde yapıp onu daha da kızdıramazdım.Bunun acısını en çok ben çekerdim."Sana nasıl güvenebilirim?" dedim, ifadesiz yüz ifademle gözlerimi silahlı adama dikerek."Neye güvenmekten bahsediyorsun?" dedi tek kaşı kalkıp dudağının bir tarafı kıvrılırken.
Ne dediğimi çok iyi biliyordu, tek niyeti onun önünde sinmiş ve korkmuş olduğumu görmekti.Sevdiğim insanlar için her şeyi yapabileceğimi biliyordu.Bu da işine yaramıştı hemen.
"Gittiğimizde oğlum zarar görmesin diyorum."
Dişlerimin arasından öfkeyle konuştuğumda yüzünde bir gülümseme büyüdü.Elindeki tabancayı parmağında çevirirken, "Çocuğun günahı yok. Doğduğunda eşcinsel çocuğu olacağını nereden bilsin?" demişti.
O anda Hyunjin araya girerek tüm bakışların ona dönmesine neden olmuştu."Bak sana harika bir teklifim var." dedi bütün dişlerini göstererek.Kaşlarım çatıldı hemen, yine ne aptalca şey yapardı ki?
"İlginç geldin, seni dinliyorum."
Jin'in sözleri üzerine yanımdaki salak tekrar düşünmeye başlamıştı.Muhtemelen onun zamanını çalmak istemiş, bu yüzden aklına gelen ilk cümleleri söyleyerek başını daha çok belaya sokmuştu. Şimdi tek yanlış kelime etse bu olay canının yanmasıyla sonuçlanabilirdi.
"Vazgeçtim. Neden beni burada tutuyorsun? O çocuk gibi ben de suçlu değilim. Bir eşcinselin çocuğu bile değilim!"
Plan yapması gerekirken boş şeyler söyleyerek hayatını kurtarmaya çalışıyordu.Jin de zaten söylediklerini pek umursamamış, sadece gülüp geçmişti.Hyunjin'in tepkimden korkan gözleri bana döndüğünde, gözlerimi devirmiş ve onları görmezden gelmeye çalışmıştım.
"Jungkook ile gideceğiz, katılıyorum. Ama önce oğluma bir şey yapmayacağından emin olmalıyım." Dedim ona endişeli gözlerle bakarken, Jungkook titremeye başladı."Daha fazla önlem almadığınız sürece ona zarar gelmeyecek. Yıllar önce yarım bıraktığımız işi bitireceğiz sadece."
Sevgilim ağlamaya devam ederken gözlerini gözlerime dikmiş, bana bir şey söylemek istercesine yalvarınca dinlemek istemeyerek, "Emin ol bir sorun olmaz." dedim.
Morali yerine gelince yine yanındaki bıçağı almış ve Jungkook'un önüne gelmişti. Endişeli gözlerim onun üzerinde gezinirken, ellerinin iplerini kesmiş ve ağzını açmıştı.Ellerindeki ip izleri beyaz tenini mahvetmişti.Her yarayı öpüp sarmak isterdim.Keşke onun acısını yenmek hayatımın görevi olsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~MAHPERI||TAEKOOK~
FanfictionDört yıl sonra Taehyung, öldüğünü sandığı sevgilisi Jungkook ile karşılaşır •Semetae •UkeKook