Şimdiki zaman.
Odanın kenarında çömelmiş, duvara yaslanmış, gecenin sessizliğinde başımı Taehyung'un omzuna yaslamış, yanmış duvarlarda bırakılan izleri izliyordum.Yarın bizi aynı yerde, farklı şekillerde öldüreceklerdi.Kendim için değil ailem için korkuyordum. Oğlum yetimhanede ailesi olmadan büyüyecekti, Taehyung bana olan sevgisinden dolayı veda edecekti...Ölmek düşüncesi beni neden korkutsun ki, bu zamana kadar her sabah Taehyung'suz ölüyor, son nefesimi veriyordum.
"Buraya pek kötü bakma, burası ilk yaklaşmamızın gerçekleştiği yer, Mahperi."
Yorgun bir şekilde gülümsediğimde, saçlarıma bastırdığı dudaklarıyla gözlerim doldu.Hikayemiz böyle bitemezdi, büyük haksızlık olurdu..Tanrı gülümsememize hiç izin vermemiş, her zaman bizim için sorun bulmuştu.Hayat biz aşıklara iyi davranmamış, cehennem ateşlerine düşman etmişti.
Taehyung arkamızdaki küçük pencereden bakmak için başını kaldırdığında, başımı yavaşça omzundan kaldırdım.Gördüğü manzara karşısında gözleri şaşkınlıkla irileşirken ben de bakmaya çalıştım ama bana izin vermeden hızla öne doğru döndürüp çocukmuşum gibi sırtımdan kaldırdı ve kucağına oturttu.Gözlerim fal taşı gibi açılmışken, yıllar sonra yaşadığım bu duyguyla elim onun bağdaş dizlerini sıktı.
"Taehyung, neden görmeme izin vermiyorsun? Orada ne vardı ki?" Diye masumca sordum."Şşşt, Yok bir şey.."
Üçüncü şahıs bakış açısı.
Taehyung her şeyi görmüştü..Onlar için hazırlanan planın yer aldığı mezarlara kadar.Pencereden dışarı baktığında karşılaştığı manzara vücudunu titretmeye yetmiş yan yana kazılmış iki mezardı.Aşklarının sonu bu kara toprak olur, Tanrı verdiği canlarını tekrar alırdı.En azından yan yana uyuyacakları için mutlu olabilirler, diye düşündü ve sonra oğlunun onları ziyaret edebilmesi için mezarlarının yerini bilmesini istedi.Bu zamana kadar çocuğunu göremediği yılları telafi edecek, ruhu onunla buluşacaktı.
Jungkook kafasını onu kollarının arasına alan adamın boynuna gömdü.Belini okşayan eller onu rahatlatırken, dışarıda olup biteni öğrenmek konusunda ısrar etmeye bile cesaret edemiyordu.Karşılaşacağı şeyden korkuyordu.Bunun az çok onların sonuyla ilgili olduğunu tahmin ediyordu.
Aniden kapı sert bir şekilde açıldı ve arabaya bindiğinde Taehyung'un ellerini bağlayan adam geldi.Jungkook başını daha çok sevdiği kişinin tenine bastırdı, vücudu titriyor, kimin geldiğini görmekten korkuyordu.Bu kapıdan bir kurtarıcının gireceğine asla inanmıyordu.Bu imkansız değil miydi?
"Taehyung konuşmamız lazım." dedi ayakta duran adam, tıslayan bir telaşla konuşarak."Yarın sabaha kadar uyanık kalmanı istiyorum, fırsat bulduğum anda ortalık sessizleştiğinde yani, buradan çıkmana yardım edebilirim."
İki genç adamın gözleri mutlulukla parlıyordu ama aralarında hâlâ korkmuş bir tavşan vardı. Hiç güvenmiyordu.Neden bu insanlardan biri onlara yardım etsin ki? Hiç vicdan sahibi olan var mıydı? Yada ahirette çekecekleri azabı düşünen biri? Bu köyde Jungkook'tan başka kimse böyle olamazdı.
"Yakalanırsan kullanabileceğin silahlar da bulacağım." dedi iri beden bu sefer eliyle başını kaşıyarak.Taehyung söyledikleri karşısında gözlerini kısmış, bu nezaketin nedenini anlamaya çalışmıştı."Neden bize yardım ediyorsun?" dedi soğuk sesi.Adam endişeyle alt dudağını ısırdı ve içini çekti.Söylemeye cesareti yoktu, hem kendisi de yakalanmaktan korkuyordu.
"Eğer bu insanlar sizi öldürmeden önce sonlarını getirirseniz, ben de söylerim o zaman." dedi ciddi bir tavırla.
Sonunda küçük beden kafasını esmerden çekmiş, tepkisini ölçmek için adamın yüzüne bakmıştı.Şüpheler ortadan kalkmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~MAHPERI||TAEKOOK~
FanfictionDört yıl sonra Taehyung, öldüğünü sandığı sevgilisi Jungkook ile karşılaşır •Semetae •UkeKook