Lütfen oy vermeyi, yıldıza basmayı unutmayın aşklarım 🪬🫶🏻
"Sen Atlas abiyi seviyorsun." Dedi dehşete düşmüş bir sesle, ben bunu nasıl farketmedim gibi bir şekilde.
"N-ne..." dedim kekeleyerek, dudaklarımın arasından komik olmayan bir gülüş çıktı "Sa- saçmalıyorsun." Diyerek argümanını çürütmeye çalıştım ama ne kadar başarılı olduğum tartışılır.
"Atlas ve ben kedi köpek gibiyiz, hem o abimle çok yakın hemde biz kardeş gibi büyüdük böyle bir şeyin olması imkansız." Dedim.
Bir kaç saniye ses gelmedi ardından o da bir gülüş koyverdi komik olmayan bir şekilde ve "Bana söylememiş olman beni derinden yaraladı fakat mantıklı sebeplerin olduğunu düşünmek istiyorum bu yüzden akşam bize geliyorsun ben Filiz teyzeden izin alırım bizde kalırsın bu gece, öptüm görüşürüz." Dedi ve suratıma kapattı. Boş boş telefona baktım.
Çayları koydum ve masaya götürdüm "ben üzerimi değiştirip çıkıyorum." Dedim anneme bakarak.
"Aa doğru bugün pazartesi, tamam yavrum çok geçe kalma." Dedi annem huşu bir tonla "akşam yatıya Firdevs çağırıyor anne, çok ısrar etti seni arayacakmış. Gelemeyebilirim yani." Dedim. Annemde beni şöyle bir süzdü "ne için çağırıyormuş zaten 7/24 berabersiniz." Dedi. "Bilmiyorum o sana söyler." Dedim ve daha fazla konuşmasına izin vermeden yukarıya odama çıktım.Hızlı bir duş alıp her yerimi nemlendirdim, vücudum yaz kış fazla kuru olduğu için duştan sonra nemlendirmezsem kaşınmaya başlıyorum. Bugün çok önemli birinin ziyaretine gideceğim için özenli giyinmem gerekiyor; saten, kabarık kolu altlara doğru daralan midi boy bebe mavisi boğazlı bir elbise tercih ettim altına hafif topuklu beyaz sandaletlerimi geçirdim, makyaj sevmediği için makyaj yapmadım sadece dudaklarımı nemlendirdim ve saçlarımı salık bırakıp arkadan iki tutamını birleştirdim. Saçlarım çok gür ve dalgalı olduğu için duştan çıktığımda bir şey yapmasam bile yapılmış gibi durduğu için çok seviyorum ama çok gür olması bu sıcaklarda gerçekten çekilmiyor. Çantama telefonum, cüzdanım ve bir kaç gerekli şeyide koyduktan sonra evden çıktım.
Hava 38 derece olduğu için dolmuşa binmeden bir taksi çevirdim ve yarım saatlik mesafeyi katettikten sonra rotama ulaştım.
Mavi göl huzur evi. Burasıyla lise yıllarımda tanıştım, bir okul gezisi sırasında. Neden buraya geldik hatırlamıyorum ama burada tanıştığım insan, bugün beni ben yapan ve gelecekte olacağım insana çok şey katacağını düşündüğüm muazzam bir beyfendi.
Gabriel Matthew Stirling. Onun hayatı beni derinden etkileyen, üzücü yanı sıra kalbimi ısıtan bir hikayeye sahip.
Şakalarıyla, muziplikleriyle, zekasıyla, ölmüş eşine olan büyük aşkıyla... kısaca her şeyi ile beni kendine bağlamayı başarmış bir asilzade.
Huzur evine girmeden önce demir yüksek kapılardan incelemeye başladım; burada zengin ve önemli insanlar yaşadığı için dışı gayet bakımlı ve tertipli, çok büyük bir akademi havası veren bir yapıya sahip olan bina ismini aldığı renge boyanmıştı, gök mavisine. Bahçede ise bin bir çeşit çiçekler ekilmişti ve sürekli biçilen temiz çimlerle güzel bir harmoni içerisindeydi. Buraya daha ilk gelmemde bile aşık olmuştum, hala öyleyim.
Derin bir nefes çektim içime, yakındaki gölün kokusu, taze biçilmiş çim ve lilyum kokuları geldi burnuma. Lilyum en sevdiğim çiçekti çünkü huzur evinin girişinde hemen sağa ve sola ekildiği için girer girmez kokusunu alıyordunuz, 15 yaşında binlerce çeşit çiçekle ilk tanışmanızda, ilk kokusunu aldığınız çiçek kokusu sevdiğiniz çiçeği belirlemede daha etkili oluyor sanırım, bende bu şekilde oldu yani.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT | MAHALLE KURGUSU
General FictionHerkesin bir yarası ve yarasının bir adı vardır; Benim yaramın adı da Atlas Seğmen. Ona yaralandığımda henüz 17 yaşındaydım, o beni vurduğundaysa 24'e merdiven dayamıştım. Artık başkasının olacak bir adamı sevmemeliyim diye kendime söz vermiştim am...