Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 🪬💞
Atlasla olan münakaşamızdan ve o arkasına bile bakmadan gittikten sonra bende ateş başındaki halkaya geri döndüm ama döndüğümde pek fazla kişi kalmamıştı.
Firdevs bana bakıp ne olmuş dercesine kafasını salladığında gözlerimi devirip her zamanki Atlas dercesine omuz silktiğimde, kaçışın yok sonra anlatacaksın bakışı attığı.
Aynı yerime yani Firdevs ve Alper'in arasındaki boşluğa kendimi bıraktım tekrar. Alper'e dönüp gülümsedim ve "az önceki olay için özür dilerim, en son kendimi tanıtıyordum; ben Akşın." Dedim ve gülümsememi bozmadan elimi uzattım.
Yüzümü hızlıca taradı bir problem var mı diye ama maskem yüzüme tam oturmuş olsa gerek neler olduğunu ifademden anlayamadı. Kafası karışmış bir şekilde gözlerime baktı ve sanırım gülümsemem gözlerime ulaşmış olsa gerek içine çektiği nefesi yavaşça verip erkeksi bir gülüş atıp "tanıştığıma memnun oldum Akşın." Dedi. Az önceki garip olayı açmadığı için rahatlamıştım ve ne zaman gerildiğini bilmediğim kaslarım gevşemişti.
"Ee ne zamandan beri arkadaşsınız Furkan'la?" Dedim arkasında Furkan'ın oturduğu yere doğru kafamla işaret ederek.
Hafifçe kafasını Furkan'a doğru çevirip hızlı bir bakış attıktan sonra önüne döndü ve dönerken saç bukleleri anlına döküldü, Furkan'ı sevdiği parıldayan gözlerinden belliydi ya da onun gözleri hep parlıyordu, henüz tanımadığım için kesin bir yargıda bulunamamıştım. "Çocukluğumuzdan beri tanılıyoruz Furkan'la, ailelerimiz çok yakındı hâl böyle olunca bizde yakındık tabii ki ama bir birimizle çok iyi geçinirdim hiç kavgamız olmazdı. Sadece bir kere ters düşmüştük; kreşte ikimizde aynı kıza vurulmuştuk." Dedi ve kahkaha atarak elini kalbine götürdü. Bu görüntü çok güzeldi gülüşünün tınısı sizi hem rahatlatıyordu hemde huzur veriyordu şu an bende gülüyordum mesela az önce ağlama noktasına kadar gelmiş olmama rağmen.
Gülerken göz pınarlarından gelen minik damlaları sildi ve eski haline dönerek uzakta bir noktaya bakıp devam etti "Sonra ikimizde geri çekildik birbirimiz için, bunu fark ettiğimizde kan kardeşi olduk baş parmaklarımıza iğne batırıp bir birine bastırınca öyle olduğumuzu düşünmüştük çocukluk işte. Ama bize göre hâla öyle." Dedi ve dehşete kapılmış bir ifadeyle "bunu kimseye söyleyemezsin!" Dedi.
Güldüm ve "hayır kimseye söylemeyeceğim. Sırrınız benimle ölene kadar güvende." Dedim fısıltıyı andıran bir sesle.
Hâla ciddi ve dehşete kapılmış ifadesini koruyarak kafasını salladı ve "bu senin iyiliğin için, diğer türlü sana işkence çektirmek zorunda kalırım ki bunu hiç istemiyorum." Diyip güldü.
Espritüel bir kişiliği vardı onu sevmiştim. Herhangi olumsuz hiç bir özelliği yok gibiydi ama bunu zaten bir bakışta veya bir konulmada anlayamazdınız.
Bana yarım saat kırk beş dakika gibi olduğunu düşündüğüm bir süre daha konuştuk dörtlü bir şekilde. Sonra Firdevs ve ben yorulduğumuzu farkettik ve çocuklara veda edip piknik alanına geri döndük.
Alper'e bir şans vermeye karar vermiştim. Onu tanıyacaktım. Bu yüzden bir date konusunda anlaşmıştık. Eğer iyi geçerse devamı gelecekti, Atlas'ı tam anlamıyla unutmadan bunu yapmak istemiyordum ama belkide unutmam için tam olarak böyle bir şey yapmam gerekiyordur diye düşünerek ani olmayan bir karara varmıştım.
Piknik masasına döndüğümüzde babamla Haldun amca tavla oynuyordu, Atlas ve Birce arkaları bize dönük bir şekilde göl kenarında yürüyorlardı içimde bir şeylerin ezildiğini hissetim ama bu his ben onu mazide bırakana kadar hep benimle beraberdi zaten, Esra görünürde yoktu, annem ve simge teyze ise çekirdek çitleyip bir konu hakkında konuşuyorlardı merak etmediğim için dinlememiştim.
"Abim nerede anne." Diye sordum anneme, etrafa bakındım ama nerelerde olduğunu göremedim, mahallede Atlas dışında çok fazla anlaşabildiği birileri yoktu. Çok fazla arkadaşıda yoktu o yüzden merak etmiştim.
"Aman ben ne bileyim Akşın! Oralarda bir yerlerde haytıyordur hayta." Dediğinde ben cümlenin garipliğini bir kaç kez kafamda çeviredururken annem çoktan sohbetine dönmüştü.
Bu sırada telefonum çaldı; ekranda Oya hanımın ismini gördüm ve bizimkilere telefonu gösterip uzaklaşmaya başladım piknik alanında çok fazla ses olduğu için.
Çağrıyı cevaplayıp kulağıma götürdüm ve "merhaba Oya hanım iyi akşamlar." Dedim.
Bir kaç hışırtı sesinden sonra oya hanım cevap verdi "hah! Kusura bakma Akşın'cığım bu saatte rahatsız ettim ama kitapla alakalı bir kaç önemli konu vardı onları mail attım acil bak." Dedi nefes nefese.
"Oya hanım çok isterdim ama internetim çekmiyor şu an piknikteyim, buradan söyleyin isterseniz." Diyerek öneride bulundum.
"Ay kusura bakma Akşın tekrar geceni mahvettim tatlım. Tamam canım çok mühim değil önemli ama eve geçer geçmez bak lütfen. Ben hiç aramamışım gibi davran kapatıyorum iyi eğlenceler." Dedi ve konuşmama müsade etmeden bir anda kapattı.
Ben elimdeki telefona boş boş bakarken ağaçların arkasında bir hışırtı duydum, köpek olduğunu düşündüm ve elime bir taş aldım, piknik alanından biraz uzaklaşmıştım telefonla konuşurken.
"Allahım umarım köpektir, lütfen organ mafyası olmasın." Diye sessizce dua ederken bir yandanda yavaş ve sessiz adımlar attım.
"Ah acıttın köpek misin?" Diye bir fısıltıyla karışık homurdanmayı duyduğumda artık her şey için çok geçti.
Elimdeki taş bir anda yeri boyladı ve ağzımdan bir "abi!" nidası döküldü.
Abim şu an boğaz ameliyatı yaptığını umduğum hanımefendiden hızla ayrıldı ve karşısında beni bulmanın verdiği şaşkınlıkla "hassiktir!" Dedi.
Bende bu sırada dudaklarını sömürmüş olduğu hanımefendinin İnci abla olduğunu gördüm. Firdevs'in ablası ve abim işi pişiriyordu.
Hızla elimi gözümün üstüne kapattım ve "çık kahrolası gözlerim çık." Diyerek allaha yalvardıktan sonra abimin olduğunu tahmin ettiğim tarafa dönerek "lanet olsun abi, napıyorsunuz bu kadar insanın olduğu bir alanda? Kafayı mı yediniz?" Diye sormamla abim elimi gözümün üzerinden indirdi ve tehditvari bir sesle"Akşın! Burada olanları bir kişiden bile duyarsam! Firdevs başta geliyor, olacaklardan ben sorumlu olmam." Dedi seğriyen çenesi ve ateş saçan gözleriyle. Allahım birde dudakları şişmişti bana sabır ver.
"Saçmalama abi!" Diyerek sert tutuşundan kurtardım kendimi. "Bunu söylemek ne bana ne de başkalarına düşmez, kocaman insanlarsınız. Orada burada gizli saklı buluşacağınıza." Diyip sustum ve "neyse." Dedim
"Ne yapıyorsanız yapın, bana bulaşmayın. Ama bana alacağın bir manc çantaya hayır demem." Dediğimde sinirli gülüş atıp "tamam"dediğinde bu sırada İnci ablaya bir bakış attığımda utançtan bir köşeye sinmişti ve yüzüme bile bakamıyordu."Ciddiyim İnci abla kimseye bir şey söylemem, özellikle Firdevs'e. Bana güvenebilirsin, ama az önce söylediklerimde ciddiyim. Eğer birbirinizden eminseniz gizlemeyin." Diyerek ikisinede baktım.
İnci abla geldiğimden beri ilk kez konuştu sanırım bunda yapıcı konuşmamın etkisi olmuştu "söylemek istiyoruz zaten Akşın ama annelerimizi biliyorsun hemen üzerimize gelecekler biz biraz baş başa Kimsenin etkisi olmadan ilerlemek istiyoruz." Dedi nahif, ince sesiyle. Çok güzel bir kadındı İnci abla; siyah uzun düz saçlı, kehribar rengi gözlü, 170 boylarında ince kemikli esmer bir afetti abimle çok yakışmışlardı gülümsememi bastırmaya çalıştım ama başarılı olamadım.
Abimin omzuna bir tane geçirdim ve "hadi hayırlı olsun aslan parçası kapmışsın güzel kızı." Dediğimde abim bana bal görmüş ayı gibi baktı ve "kaç kurtar canını." Diye sinirle söylenerek beni ormanda kovalamaya başladı, bu sırada ben çoktan gülerek tabanları yağlamıştım.
🎡
Yıldıza basın ki yazmak için moralim olsun, sizi seviyorum ve yorumlarda buluşalım.💖💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT | MAHALLE KURGUSU
General FictionHerkesin bir yarası ve yarasının bir adı vardır; Benim yaramın adı da Atlas Seğmen. Ona yaralandığımda henüz 17 yaşındaydım, o beni vurduğundaysa 24'e merdiven dayamıştım. Artık başkasının olacak bir adamı sevmemeliyim diye kendime söz vermiştim am...