XXIIII. TUTULAMAYACAK SÖZ

126 53 2
                                    


 


       XXIIII. TUTULAMAYACAK SÖZ

 
♠️

Yaşım 17'ydi, gözlerim ağlamaktan şişmiş, anneannemden saklamışım hıçkırıklarımı bir şekilde geçirmiş ve geçmişim aynanın karşısına, kendimi izlemiş ve içim kinle dolsun diye bu aciz hâlimi zihnime kazımıştım. Gözlerimin ağlamaktan kıpkırmızı olduğunu, hıçkırıklarımın çok ağır geldiğini ve dudaklarımdan dökülen sessiz çığlıklarımın göğsümü sıkıştırdığını dün gibi hatırlayabiliyordum.

O an hayatımın geri dönülemez şekilde bombok olduğunu, istesem de eski Katre olamayacağımı hissettiğimde aynada kendime olan bakışımı hatırlıyordum. Dibe batmıştım adeta, yukarı tırmanman imkânsız gibi geliyordu.  

Ama şimdi anlıyordum ki hayatta olan her şey, yavaş da olsa, acılı ve ağrılı olsa geçmeye mecburmuş. O gün, o an ya da o andan sonra hissedilen hiçbir şeyi unutmamak hayatın yaran iyileşti, sen iyileştirdim ama cezan bu; unutmamak. Unutmayacaksın. Öyle bir unutmayacaksın ki, attığın her adımda o anların kırıkları batacak ayağına. Acıyacak ama kanamayacak, hissettiğin acı sinek ısırığı gibi gelecek. İğne delmeyecek tenini, dikiş ipleri tutmayacak kesik iki deriyi, demesiydi.

İnsanın hiç kalbi sancır mıydı?

Kalbim öylesine sancımış, öylesine ağrımıştı ki o gün. O hissi unutamıyordum.

Ve kendime bir söz vermiştim.

Asla, ama asla tekrar âşık olmak yok.

Hayatımda her daim mücadele etmem gerekti, hayata geldiğim o gece annemin canını ben almışım gibi yıllarca kendimi suçladım. Hayatta mutlu olmaya iznim yokmuş gibi davrandım, kendime acı çektirdim ama hayatımda mutlu olduğum tek şeydi o âşk. Yaşım küçüktü ve kalbim ilk kez böylesine aşkı tattığında, hayatın yaşamaya değer bir yer olduğunu hissettiğimi hatırlıyorum.

Sonra pembe bulutlar kararmış, siyaha dönmüş ve taşlar yeniden dağıtılmıştı. Atılan her bir zarda sıfır sayısı da vardı ve ne zaman zar atsam, sıfır rakamıyla göz göze geliyordum.

Ve şimdi, 17 yaşımın verdirdiği sözü tutamamaktan korkuyordum. Mutluluk istemiyordum hayattan, hiç de istemedim, şımarık bir çocuk olmadım. Ama üzülmek de istemiyordum. Üzülmemek adına, mutluluk hissimi satabilirdim.

Saat iyice geceye yaklaşmıştı, Osman Dede'nin giymem için verdiği Reyhan'ın kıyafetlerini giymemiştim. Giymek istememiştim ve Osman Dede de üşümemem için eşinin kalın hırkalarından birini vermiş, sonrasında da kullandığı ilaçlar yüzünden erken gelen uykusu sebebiyle odasına girmişti.

Bense o fotoğrafı sakince yerine koyduktan sonra iyice sessizleşmiştim, Ruslan bu durumu fark edip benimle konuşmaya çalışsa da istediği sonucu elde edemeyişiyle birlikte sessiz kalmış ve susmuştu. Ben de fazla odada kalmamış, biraz hava alma bahanesiyle evin önündeki sedire çıkmıştım. Hava çok soğuktu ama biraz hava almak istiyordum, üzerimdeki kalın örme hırkaya iyice sarılmış öyle oturuyordum, dizlerimi de kendime çekip kollarımı dolamıştım.

KANDEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin