IV. CAM VE BUZ

271 65 5
                                    

 

IV. CAM VE BUZ

Cam kırıkları ya da buz yanıkları,
hepsinin sonu kırmızı kandı.

 

Nova Norda, Pelin
 

♠️

Kafamın içini kocaman, bomboş bir oda gibi hissediyordum. Dört bir yanda tavana kadar uzanan raflar var, hepsinde dolu dolu düşünceler.

Benim düşüncelerim. 

Dağılan her bir düşünceyi rafına özenle koyuyordum, bunun için belki bir gecemi heba ediyordum ama sorun geçen zaman değil, sonucun bana fayda etmesiydi.

Sonra ani bir rüzgâr çıkıyor, raftaki her şey ama her şey yerle bir olarak ayaklarıma dolanıyor beni düşürüyordu. Koskoca odanın en ortasında yere çökmüş vaziyette duruyor ve sadece bakıyordum.

Tıpkı bulunduğum kahvaltı masasında, önümde duran kahve bardağından tüten sıcak dumana baktığım gibi.

“Katre?” diye bana hafiften seslenen Burçak'ın sesini duymayı beklemiyordum, bardağa sabitlenen bakışlarım aniden Burçak'ın bana bakan gözleriyle kesişti.

“Dalmışım.” diye mırıldandım o bana soru sormadan.

“Bugün hastaneye gitmedin?” diye sordu, çatalındaki kahvaltılıklardan birini ağzına atıp.

Benim ise kahvaltım, önümdeki kahvem ve kemirerek kanattığım dudaklarımdan oluşuyordu.

“Bugün otopsim yok,” dedim dudaklarımı yemekten vazgeçmeye çalışarak. “O yüzden bugün evdeyim.”

Önündeki çaydan bir yudum alan Burçak, kaçamak bakışlarını üzerimde gezdirmeye devam ettiğinde önce ona bakmadım ancak sonrasında benim de bakışlarım alttan alttan onun gözlerine takıldı.

“Neyin var senin?” diye sordu birden bire. “Otopsilerini bu kadar kafaya takma.”

“Otopsilerimi kafaya takmıyorum,” dedim dümdüz bir sesle. “Sadece yorgunum, o yüzden böyleyim.”

Güler gibi oldu. Gülüşünden bile kuracağı cümlenin içinde ima seziyordum. “Gece uyuduğun mu var? Bi’ bakıyorum, Katre gecenin bir vakti hastaneye gidiyor.”

Sessiz kaldım. Sessiz kalmak benim için kaçıştı kimi zaman, hatta bazı anlar da kendimden bile. Elbette sessiz de kalsam kendimden kaçamazdım, ancak benimki de kendinde bir deneyimdi.

“Burçak,” dedim sakin ama artık bu konuşma döngüsünden sıkılmış gibi. “Lütfen şu konuyu sürekli açmasan mı?”

“Ne konusu?” diye sordu, ne konusu olduğunu gayet iyi biliyordu ama sadece salağa yatmayı tercih ediyordu. Ben nasıl sessiz kalıyorsam, o da anlamamış gibi yapıyordu sadece.

“Her neyse,” dedim konunun daha fazla uzamasını istemeyerek, derin bir nefes eşliğinde. “Okula gidecek misin?”

“Bilmiyorum ki,” diye sordu karamsarca. “Bugün ayın kaçı, baksana? Çizimlerin teslim gününe kadar evde kalırım sanırım.”

Sorusu üzerine masanın üzerindeki telefonumun ekranını açarak önce saate, ardından da bugünün tarihine baktım. “17 Kasım.”

“17 mi?” diye sordu, sesinde sezdiğim ufak şaşkınlık telefonumun ekranını kapatırken suratıma yansımıştı.

KANDEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin