XXXV. İYİ MASALLARIN KÖTÜ KAHRAMANLARI

14 6 4
                                    

 

 







iyi okumalar^^








 

XXXV. İYİ MASALLARIN KÖTÜ KAHRAMANLARI

 

♠️
 

 

Bak Katre, diyorum kimi zaman kendime. Kaçmak bir çözüm değil, ama kaçmazsan da her şeyin ayaklarına dolanacağını bil. Bil ki, herkesin içinde dizlerin taşıyamayıp yere düşürmesin seni. Düşersen kimse kaldırmaz, el uzatmaz. Sen istemezsin zaten uzatılan eli, görmezden gelirsin. Kendin kalkmak istersin, ama kalkamazsan... Eğer kalkamazsan...

Bak Katre, insanlar kötü, onlara güvenme. Güvenirsen yanarsın. Birine güvenmek oynanan en büyük kumar, birine güvenmek nereye olduğunu bilmeden yürümekten ibaret. Yürüme. Adımların çakılsın yere, dur olduğun yerde.

Bak Katre... Bak... İki abin var. Ya da yok. Fark etmiyor. Sana en çok onlar aşılayacak terk edilmeyi. Alış. Alış ki, yalnız kaldığında kendine sarıl.

Duy Katre. Duy. Önce kendi sesini duy.

Kapalı olan gözlerimi yavaşça araladım, sıcak su tepemden aşağıya dökülürken vücudumdaki birkaç yara izini görebiliyordum. Dudaklarım yavaşça aralandığında derin bir nefes çektim içime, yüzümden akan sular dudaklarımdan içeriye sızıyordu. Ne düşünsem, ne istesem, neyin peşinden gitsem yolun sonundaki tek değişim dizlerimdeki yaralar oluyordu.

Çocukken çok düşüp parçalardım dizlerimi, mahallenin ortasında ağlamaya başladığımda önce Kıraç abim koşardı yanıma. Hem endişeli, hem de nasıl düştüğüme dair sorular sorup durur ve yanıma eğilerek dizlerime bakardı. Sonra diğer çocuklardan öğrenmeye çalışırdı, Ahmet isminde bir çocuk vardı benimle yaşıt ama abim sevmezdi o yüzden önce onu azarlar ne olduğunu sorardı. Çocuk bir keresinde bana çiçek toplayıp getirmişti ve bunu gören iki abimin de anında yanımda bittiğini hatırlıyordum. Ahmet'in korkup çiçekleri veremeden gitmesi onlar için alay konusu olmuştu ama karşılarındaki çocuğun da ufak olduğunu unutuyorlardı.

Onlar için bir taneydim. Bir zamanlar.

Sonra abim kucağına alırdı beni, eve giderdik. Kısa kollarımı boynuna dolardım, hâlâ daha ağlardım ve gözlerimi yumardım dizlerimden akan kanı görmemek için.

Amma korkak çıktın sen de ya, derdi gülerek. Parmağıma iğne batsa sanki dünyanın sonu gelmiş gibi telaş eder, yara bandı sarar ve iyileşmesini beklerdim. Nazlı Katre derdi sonra.

Nazlı Katre...

Şimdiyse yara artık korkutmuyordu beni. Hissizleşiyordun bir süre sonra. Okuduğum bölümü de hesaba katarsak bu normaldi, çünkü ben hayal dâhi edemeyeceğim kötülükteki bedenlerle saatlerce aynı yerde durabilmiştim. Abilerim duysalar ne düşünürlerdi bilmiyorum, çünkü o küçücük Katre şimdiki beni görse korkuyla geri çekilirdi.

Korkuyla.

Uzaklaşırdı benden. O çikolata kahvesi gözlerinin önüne düşen dağınık saçları arasından bakardı korkuyla. O zaman duyguları vardı, ya da duygularını belli edebilecek kadar ustaydı. Şimdi hissedilen duyguya isim bile koyamıyordum.  

KANDEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin