³⁵ | Affetmek

711 102 64
                                    

†

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

**W: Üçüncü aşamada öncelik olarak Felix'in karakter gelişimine ayırmak istedim. Savaşma sahneleri tahminimce bu bölümde çok olmayacak, bu diğer bölümlerde olmayacağı anlamına gelmez, umarım seversiniz... Yine umarım ki doğru bir seçim yapmışımdır.

Duyduğum düdük sesiyle beraber hepimiz oklarımızın bizi gösterdiği yollara ilerlemeye başladık. Herhangi bir aynaya her baktığımda eskisine nazaran daha iyi olan vücudumu inceledim. Hogwarts'da aç kalmadığım için yaz ayında verdiğim kiloları geri almıştım; şimdi eve gidince tekrardan bunları verecektim. Bu sonu olmayan bir döngünün ta kendisiydi.

Aynadan eflatun renginde bir görüntü çıkıyor ve kırmızı oklarıma dağılıyordu; aynada bir renk şöleni yaşanıyordu. Bir aynada ise uzaylılar gibi fosforlu yeşil renginde duruyordum, bazılarında papatyanın sarı tarafı gibi etrafa gözüküyordum. Aynalara bakmak yerine kafamı indirdim ve kırmızı led okun gittiği son yere kadar koştum.

Ya sonuma ya da deneyimlerin en büyüğüne doğru koşuyordum.

İçimde akıl alınamaz bir gerginlik hakimdi, bunun nedeni Hyunjin'in yüz ifadesiyle bağlantılı olduğunu düşündüm. Benden sakladığı şeyler vardı, ona bu konuyu her seferinde sorduğumda susuyor ve konuyu çeviriyordu. Su perisi ise bana ona güvenmem gerektiğini söylüyordu, içten içe güveniyordum, ama bu içimde oluşan dürtüleri engelleyemiyordu. Kırmızı okların bitmesiyle kafamda yaşanan tartışmaları bir kenara attım ve derin bir nefes aldım.

İkisi uzun, birisi kısa olmak üzere bir aynadan çıkmaza varmıştım, derin bir nefes aldım ve buranın aklımızdaki labirentle bağlantısını düşündüm. Aynalara dokunup ne yapmam gerekeni düşünürken elimi uzattım ve bir reaksiyon yapacak mı diye bekledim. Ayna çağrıma cevap vermiş bir sülük gibi koluma bağlamıştı, daha sonra da sarı bir sis ile içine girdim.

Her taraf birden sarı olmuştu, eski bir kitabın sayfaları gibi. Nostajik hissettiren bir aurası vardı bunun... Etrafı incelemeye başladım ve ileride duran Londra'daki evime(?) doğru ilerledim. Noel zamanında olduğumuzu belli eden süslenmiş ağaç ve altında kurabiye yiyen bir aile ve ben duruyorduk. Büyük kız, benim için ördüğü atkıyı bana veriyordu, kızıl saçlarımı dola dola öpüyor yanaklarımdaki çillerimin üstüne boya ile Noel eşyaları çiziyordu.

Ah, demek bu anı.

Ben daha on yaşındaydım ve son geçirdiğim normal zamanlardan birisiydi. Birkaç süt dişim yerlerinden ayrılmıştı; çünkü o zamanlar çok şeker yiyen bir çocuktum. Annem her seferinde bana kızardı, bu gidişle dişsiz kalacağımı söylerdi. Bende onu azalanmış bir şekilde dinlerdim ve dudaklarımı büzerdim. O gün, annem Noel olduğu için istediğim kadar şeker yiyebileceğimi söylemişti.

Boğazımı temizledim ve o çocuğa ilerledim, tam önünde çömeldim ve izledim.

"Felix, deden kapıya geldi, hadi onu sen karşıla." Çocuğun babası ona doğru konuştuğunda, minik hemen ayağa kalkmıştı. Kapıya doğru koştuğunda dedesi onu kolları açık bir şekilde karşıladı, o da hemen kollarını açıp yaşlı adamın üstüne zıpladı.

Lentigini » Hyunlix | Hogwarts✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin