**W: Aşağıdaki bilgileri internet sitelerinden araştırdım, ve birkaç cümleleri orada yazılanlara benzemektir.
**W: Arkadaşlar, kurgunun mesajını açıklamak istemiyorum. Sizin kendinize göre yorumlayıp vermek istediğim ayrıntıyı sizin düşünmenizi istiyorum.
Aynalar en bilinmeyen ve bazen de en tehlikeli gözüken nesnelerdir. Bazı inançlara göre karanlık güçlerin şimdiki evrene aynayla verildiği söylenir. Kişinin karanlık güçleri aynı birer hortkuluk gibi aynaya verdiğine ve bazı kötü canlıların yansımalar sayesinde gözetlendiği rivayet edilirdi.
Kötü gücün ve ruhların taşıyıcısı olan bu ayna, peki ya bir insan olsaydı?
Yeji, Hyunjin'in bir aynasıydı.
Hyunjin'in alternatif sonuydu.
Verdiği kararlar ve ailelerini yüceltme duygusunu saran ikizlerin gittikleri farklı yollar. Birisi ailesinin aksine daha vicdanlı ve iyimserdi. Diğeri ise kolayca insanlara kötülük yapardı, ama içinde olan hisler bunun yanlış olduğunu hatırlatırdı; ancak bu amellerini yerine getirmesini engellemezdi. Engelleyemediği için kayıplar yaşadı; önce sevdiği kızı, sonra da ailesiyle birlikte yenilginin gerçeğini omuzlarında yük aldı.
Bu hikayede kişinin üzülmesi gereken karakter hiçbir zaman ben veya Hyunjin olmamıştık. Ryujin buradaki masum olan sınırlı insanlardan birisiydi.
Dünya güzel ruhlar için bir cehennemdir.
Belki de bu yüzden güzel bir ruh dünyadan uçup gitti.
Şatoya geri döndüğümüzde tüm duvarlar üstümüze yıkılıyor gibi geliyordu. Herkesin güldüğü o güzel koridorlarda ölüm sessizliği hakimdir. Kimse konuşmuyor, hatta gülümseyemiyordu. Hayat dolu olan arkadaşımızın yokluğu herkesi etkisi altına almıştı. Bir yerlerden bağırıp kaçmayan sesler kulaklarımızda yankılanmıyordu. Araştırma ödevlerimi yaparken ses yüzünden göz devirdiğim anlar kafamda canlanırken içimde bir hissi tekrar hissettim
Kaybetmek.
Bu his gerçekten beni rahatsız ediyordu.
Her zaman bizi mutlu etmek isteyen bina hayaleti, Neredeyse Kafasız Nick, sevdiği öğrencilerden birisini kaybettiği için depresyona girmişti. Karina cenaze töreni için gönüllü olmuş, her şeyi planlamaya çalışıyordu. Öğrencilere kayıp haberini verdiğimizde herkes asalarını çıkardı ve gökyüzüne doğru lumos'larını uzattı.
Beomgyu'nun haberi aldıktan sonra attığı çığlık aklımdan çıkmıyordu. Enayi mutluluğuyla gezen çocuğun arkadaşının cesedinin üstüne çöküp ağlaması kalbime en çok dokunan şey olabilirdi.
İkisi her ne kadar çok kavga edip dursalar da birbirlerinin en yakın arkadaşlarıydı. Ryujin, ne zaman mutsuz olsa bunu hisseden bir ikizi gibiydi Beomgyu. Sabah birbirlerinin saçını çekip, ısırsalar da günün sonunda ortak salonda sarmaş dolaş uyuyakalırlardı.
Beomgyu'yu bilirsiniz, çok dramatik bir insandır ve sürekli dolanıp dolanıp durur, ama bu iki gündür Taehyun olmasa yemek yemeyecek gibiydi. Ortak salonda kimse olmadığında ağlıyordu, ama ben tam karşıdaki masada duruyordum. Sanırsam, ölüm anında orada olduğum için onu anlayacağımı ve rahatsız etmeyeceğimi biliyordu.
Ağlayan insana, ağlama demek saçma olsa gerek.
Aptal değildi, ağlamak istemese ağlamaz.
Turnuvaya gelecek olursak... Ben kazanmıştım.
Ormanda tüm arkadaşlarıma yardım edip gücümü dengede tutabildiğim için bunu bana layık görmüşlerdi. Yine de kendimi bir şey yapmış veya başarmış gibi hissedemiyordum, o anda bir can kaybetmiştik. Birçok kişi arkadaşını kaybetmişti, bazıları ise Quidditch kaptanını. Belki bu sayı daha fazla olabilirdi, ama bununla övünemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lentigini » Hyunlix | Hogwarts✓
Fiksi Penggemar[Hogwarts au] Felix öfke problemleri olan bir gençti, Gryffindor evinde adı "Kuduz köpek" olarak biliniyordu. Üç büyücü turnuvasının olduğu dönemlerden birisine denk gelen altıncı sınıf öğrencisiydi. İçinde olan çatışmalara son vermeye çalıştığı bir...