(Evet sevgili Havariler, ağzınızın suyu aka aka istediğiniz bölüm sonunda yayında! İyi okumalar~~ ͡° ͜ʖ ͡°)
Kelime sayımız: 1855
İkilinin 'takılmak' kelimesinden olan kastı aslında 12li bir bira paketi alıp gülüşerek evin arkasındaki sahile koşmak olmuştu.
İçeride oturan ebeveynlerine yakalanmak istemeyen liseli gençlere benziyorlardı, oysa ki tek amaçları salonda uyuyan çocuğu rahatsız etmemekti.
Biraları güneşten mümkün olduğunca koruyabilmek için kumda ufak bir çukur kazdılar, bu sırada Minho ikinci tenekesine geçmişti bile.
Jisung bunu asla anlamayacaktı. Kendisi daha ilkini bitirememişken ve daha şimdiden etkisini hissederken patronu oldukça sağlam görünüyordu.
Bir süre kumda oturup sessizce dalgaları izledikten sonra eskiden sürdükleri hayata dair hatırladıkları ne varsa onlardan konuşmaya başladılar.
Bu sohbeti kimin başlattığını bilmiyorlardı bile, ki zaten şu anda sadece ufak detayları hatırlayabildiklerine sevinmekle meşgullerdi.
Jisung ikinci birasını yudumlarken Minho'nun anlattığı olaya gülüşünü izledi. Büyük patron genci ilk konuşturmaya çalıştığı zamanlarda ondan herhangi bir şeyler söylemesini istemişti ve Jisung da basitçe 'bir şeyler' deyivermişti.
Minho o anda bu olayın uzun zamandır onu en çok eğlendiren şey olduğunu itiraf ettiğinde ise Jisung kocaman gülümsedi.
''Sadece sinir bozucu kekemeliğimden rahatsız olmandan korkuyordum, bu yüzden işsiz bile kalabileceğimi düşünüyordum'' dedi birasından büyükçe bir yudum alırken ''Dışarıdan bakınca pek de cana yakın durduğun söylenemez kabul et'' diye güldü.
Minho üçüncü birasını bitirirken omuz silkti ''Açıkçası haklısın, sana göründüğüm ilk anda birini sahnenin ortasında öldürmesem daha cana yakın olabilirdim''
Jisung buna gülmeye başlayınca içtiği yudumda boğulmak üzereydi ''Ödümü koparmıştın! Etraftaki k-korumaların neden hiçbir şey y-yapmadığını merak ederken bir baktım ki s-sen önümdesin ve ayaklarımın önüne düşen ö-ölmüş bir adam var''
Gülmeye devam ederken alkolün kanına karışmaya başladığını hissetti. Buna rağmen bir teneke daha içmeye karar verdi, Jeongin uyanacak olursa da onları eve bırakması için Minho'ya başvururdu.
Sonuç olarak güzel ve eğlenceli sohbetleri gülüşmelerle sürerken ikisi de bir yandan içmeye devam etmişti.
''Karaciğerin senden nefret ediyor olmalı'' diye güldü Jisung.
Minho sırıttı ''Dünyanın en iyi çalışan karaciğeri olur kendisi, bilirsin''
Jisung biraların bittiğini fark edince somurttu, Minho açıkça ondan daha fazla içmişti ve sonuncusunu da şu an elinde tutuyordu.
''Belki-'' Minho cümlesine devam edemeden önce boğazına takılan geğirmeyi daha fazla engelleyemedi ''Yarısı falan duruyor istersen'' diye bitirdi elindeki tenekeyi gence uzatarak.
Jisung omuz silkerek ona uzatılan tenekeyi aldı ve hepsini içip boşunu çöplerin arasına attı.
Sonrasında da bakışlarını gökyüzüne çevirmiş halde kumun üstüne uzandı, ellerini de başının altına yastık yapmıştı.
''Buranın ne kadar... Rahatlatıcı olduğunu u-unutmuşum'' dedi hafifçe kekeleyerek ''Özlemişim, gerçekten çok güzel'' derken de batmaya başlayan güneşi izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy'nin Küçük Canavarı 2 -MinSung-
Fanfiction[⚠ İkinci Kitap ⚠] -Tamamlandı- Han Jisung tüm dünyanın gözünde ölüydü. Onun yerine Yang Jeongin adında bir papaz olarak hayatına devam etmeye başlamıştı. Ama sırlar ancak kısa bir süre tutulabilirdi... ⚠Bu kitap, ağır dil ve +18 sahneler içermekte...