Kelime sayımız: 1840
-------------
'Jeongin' şu anda... birçok faklı şeydi.
Son birkaç haftadır, hatta son birkaç aydır hiç kendinde değil gibiydi.
Aslında iyiydi, yemek yiyip uyuyabiliyordu, yani normal bir hayatı sürdürmek için gereken şeylerde sorunu yoktu.
Ama hiçbir şey normal hissettirmiyordu.
Minho'yu yeniden gördüğünden, ona dokunduğundan ve nefesindeki içki kokusunu aldığından beri kendine gelememişti.
Sabahları uyandığında bir önceki gün neler olduğunu unutuyordu. Kalktığında sanki kulübe gidecekmiş gibi eski üniformasını giyiyordu ve sonrasında gerçekliğe dönüp kimselere görünmeden üstüne cüppesini geçiriyordu.
Bazen ise tek başına Just Dance oynamaya başlayıp bir zamanlar en yakın arkadaşı olan kişiyle geçen güzel zamanları hatırlıyordu, Chan her kaybedişinde sızlanırdı ve bunu izlemesi hep çok eğlenceli olmuştu.
'Jeongin' bu gülünç hayatı yaşamaktan bıkmıştı. Daha fazlasını istiyordu.
Bir zamanlar çıktığı maceraları, adam öldürmenin getirdiği o adrenalin patlamalarını, sadece silahını tutarken bile ona gelen gücü geri istiyordu. Otobanda polis korkusu olmadan hız sınırını aşıp her türlü heyecanı yeniden yaşamak istiyordu.
Ama bunları her düşündüğünde gerçeklik olguları çığ gibi üstüne yıkılıyordu. Her seferinde sakinleşmek için oturduğunda yüzündeki heyecanlı gülümseme soluyordu ve kendisi de dalıp gidiyordu.
''Benden önce hiçbi sik değildin ve sikik ailenle o boktan evde sıkışmış olurdun. Belki orda kalsan bu hale gelmezdin de benim de senin salaklığınla uğraşmama gerek kalmazdı ne dersin?''
Bu kelimeler 'Jeongin'in' kulaklarında yankılanırken her seferinde gerçekliği yüzüne vuruyordu. Her seferinde bu hikayenin devamını ve Minho'yla birlikte içinde yaşadığı cehennemi hatırlıyordu.
'Jeongin' uzun zamandır sorulan sorunun cevabını öğrenmek için yanıp tutuşuyordu; neden bu kadar aptalca davranmıştı?
Aslında bunun cevabını biliyordu. Her zaman da bilmişti.
Minho'nun ona sunduğu hayatla birlikte gelen adrenaline aşık olmuştu. O zamanlar yaptığı hiçbir şey için suçlanamazdı ve paçayı her türlü kurtarabiliyordu. Siyah altın kalpli ve bütün güce sahip olan o 1 numaralı çocuktu.
O zamanlar gündüzlerini sevdiği mesleği yaparak, gecelerini de efsane ötesi bir adamla yaşayarak geçiriyordu. O zamanlar her şeye sahipti, isteyip isteyemeyeceği her şeye.
Herkese yapacakları şeyleri emreden, bütün kararları veren ve tetiklerin ne zaman çekileceğini söyleyen kişi kendisiydi.
Şimdi ise basit bir papazdı ve oldukça sefil bir hayat yaşıyordu.
Hayatı sefildi, çünkü yapabileceği şeyler önceden çizilmiş bir haritanın dışına çıkamıyordu, gidebileceği yerler sınırlıydı.
Evet, şu anda işinin ehliydi ve çok seviliyordu, ama herhangi biri biseksüel olduğunu, zamanında bir adamla birlikte olduğunu veya çokça insanın ölümünde parmağı olduğunu öğrenecek olursa sahip olduğu her şeyi o anda kaybedebilirdi.
Eskiden sürdüğü hayata dair herhangi bir şey şimdiki yaşantısını tamamen boka batırırdı.
Bu da onu en çok rahatsız eden şeydi. 'Jeongin' o zamanlar atıldığı maceralara ve ertesi gününü düşünmeden yaşamaya çok alışmıştı. Şimdi ise her zaman izleniyordu, korunuyordu ve resmen evinde hapis tutuluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy'nin Küçük Canavarı 2 -MinSung-
Fanfiction[⚠ İkinci Kitap ⚠] -Tamamlandı- Han Jisung tüm dünyanın gözünde ölüydü. Onun yerine Yang Jeongin adında bir papaz olarak hayatına devam etmeye başlamıştı. Ama sırlar ancak kısa bir süre tutulabilirdi... ⚠Bu kitap, ağır dil ve +18 sahneler içermekte...