Bölüm 13 - Hata

867 185 206
                                    

Kelime sayımız: 915

-------------

''Minho!''

Kulübün sahibi dış kapıdan çıkmadan hemen önce ona doğru hızla yaklaşan korumaya döndü. Chan artık Minho'yu her yere takip eden Hazel'a hafifçe gülümsedi ve dikkatini yeniden patronuna çevirdi.

''Ne?'' diye sordu Minho kapıdan çıkarken.

''Dünya üstünde benden sonsuza dek nefret etmeni sağlayacak bi sebep olur mu?'' diye sordu Chan garipçe.

Minho'nun kaşları çatıldı ve korumasına dikkatlice baktı ''Bu da ne demek şimdi?'' diye sordu gülerek.

''Sadece cevap ver lütfen. Benden böylesine nefret edebilceğin bi şey yapmam mümkün mü?'' Chan bunu sorarken açıkça gergindi, ellerini önünde birleştirmişti ve yerinde duramıyor gibiydi.

''Sonsuza kadar sürmez, ama bir süreliğine edebilirim elbet. Şimdi bu kadar gergin olma sebebinin ne olduğunu söyle bakalım''

Chan derin bir iç çektikten sonra önündeki ikiliyle birlikte dışarı çıktı ''Yok bi şey patron, sadece çok boktan bi hata yaptım''

*-*-*

Minho oturma odasındaki koltuklardan birine oturmuş sessizliğin tadını çıkarıyordu. Hazel hala duştaydı ve bu da kulüp sahibine her zamanki kadınsı boş konuşmaları dinlemeden önce biraz olsun rahat zaman sağlıyordu.

Chan bugün oldukça garip davranmıştı, sanki yaptığını söylediği bu hata Minho'yu da ilgilendiriyor gibiydi.

Minho bunu ilk düşündüğünde aklına Chan'ın başka bir yerde başka bir iş bulmuş olabileceği gelmişti. Kulüpteki bazı korumalar bunu çoktan yapmıştı.

Jisung hala orada çalışırken olan zamandan kalanlar sadece Chan ve Changbin'di. Diğer herkes artık gencin olmayışına dayanamayıp ayrılmıştı, belki de 3 yılın sonunda Chan'a da tak etmişti.

Yada belki yaptığı hata o kadar kötüydü ki Minho'nun onu ikinci bir kez öldürmeye teşebbüs etmesinden korkup kendini doğru düzgün açıklayamamıştı.

Zavallı koruma zaten yeterince şey yaşamıştı. Çok değer verdiği ve kardeşi gibi gördüğü gencin ölümünü görmüştü, insanlara olan biten her şeyi açıklama durumunda kalmıştı ve olayın üstünden geçen 3 yıl boyunca patronunu da hayatta tutmaya çalışmıştı.

Chan artık çok yorgun olmalıydı ve Minho ona daha fazla boş zaman verip dinlenmesini sağlaması gerektiğinin farkındaydı. Haftanın 3 günü hala izin kullanıyorlardı tabii, ama diğer günlerini hala Jisung'u korumayı denedikleri ve başaramadıkları yerde çalışarak geçirmeleri gerekiyordu.

Minho bir iç çekerek duştan çıkan Hazel'a yer vermek için koltukta kaydı. Chan'ı bu denli rahatsız eden konu her neyse artık onun da dikkatini ve merakını üstüne çekmişti.

*-*-*

'Jeongin' derin bir iç çekerek yatağında debelenmeye devam etti. Odası çok sıcak değildi, kliması resmen harikalar yaratıyordu, ama gözüne bir türlü uyku girmemişti işte.

Son 1 senedir her gece anılarını hatırlamaya çalışıp rüyalarını kabusa çeviren düşünceler tarafından lanetleniyordu.

Ama şimdilerde Minho'nun neye benzediğini bile hatırlayamaz hale gelmişti. Onunla alakalı birkaç gerçeği ve hakkında anlatılan hikayeleri biliyordu, ama adamın kendisi hakkında hiçbir şey hatırlayamıyordu artık.

'Jeongin'in' emin olduğu tek şey adamın gözlerinin mavi olmasıydı. Saçını da az buçuk biliyordu ama sadece eskiden olan şeklini. Bir zamanlar o saçın da maviye boyandığını hatırlar gibiydi. Mavi renk gencin bütün görüşünü ele geçirmişti.

Minho Mang'in tasmasını hiç çıkarmamış olmalıydı, çünkü geçen günlerde birileri kedinin öldüğüne dair haberi vermek için Jisung'u aramıştı.

Telefonu Yoongi açmıştı ve öğrendiklerine göre Mang evden kaçtıktan sonra yıllar önce kendisine konulan teşhisler dışında da hastalıklara yakalanmış ve veterinerin birinde hayatına ötanazi yoluyla son verilmişti.

'Jeongin' bu habere ağlamıştı elbette, ama kedisine dair çok bir şey hatırlayamıyordu zaten.

Tek bildiği Mang'in son zamanlarda çok kilo aldığı ve genelde yatakta uzanan ikilinin arasına girmeyi seviyor olduğuydu. Gencin anıları şu anda öyle bir haldeydi ki aklındaki sahneyi bir türlü hayal edemiyordu.

Eskisini yanında tutmaya olan utancından dolayı yeni aldığı büyük yastığa sarılırken elinde silah tutuyor olmanın nasıl bir duygu olduğunu hatırlamaya çalıştı.

Ellerinden birini havaya kaldırıp parmaklarını tabanca tutuyormuş gibi kıvırdı. Diğer elini de güvenliği kaldırırmışçasına kaldırmıştı ki ikisini de indiriverdi.

Bunu neden hatırlamak istesindi ki? Artık bir papazdı ve tertemiz bir geçmişi vardı.

Uzun zaman önce ona hiç istemediği halde yepyeni bir hayat sunulmuştu ve bu hayatın içinde alkol, sigara, dans ve silahlar yoktu. Bu hayat gencin 6 ay boyunca başka bir şehirde papazlık yapmasına sebep olmuş ve kedine istediği gibi bir geçmiş hayal etme olanağı vermişti.

Başka biri gibi davranıp kimsenin onu tanımaması için dua etmesine gerek olmamıştı, çünkü kimse bunu bilemezdi zaten.

Aslında birkaç kişinin ona gelip zamanında 'çok iyi tanıdıkları' birine tıpatıp benzediğini söylediği olmuştu. Böyle zamanlarda geceleri gece kulüplerinde kafa bulup sabahları dua etmeye gelen yalancı adamları tespit etmesi eğlenceli bile olmuştu.

Han Jisung'u bütün ülke biliyordu, ismi bir zamanlar çok büyüktü ve açıkçası hala da öyleydi. Zamanında bir efsane olarak anılmıştı ve şu anda da hala öyleydi.

Hakkında sonsuz sayıda hikaye var gibiydi, nasıl biri olduğuna ve yanına gittiğinizde size nasıl kibarca gülümsediğine dair. 'Jeongin' bu hikayelerin hepsini dinlemişti.

''Han Jisung'un kim olduğunu biliyor musunuz?''

''Hayır''

''O halde size bir hikayem var, çünkü ona tıpatıp benziyorsunuz''

Bu hikayelerden bazılarını birden çok kez dinlemiş olsa bile anılarının başka insanların aklında yaşamaya devam etmesine sevinip, aynı zamanda da onları kendince hatırlayamadığı için üzülüyordu.

İçinden bir ses kilisede devam eden işine olan odaklanma çabasından dolayı eskiden yaşadığı hayatın tamamını bilinçdışı şekilde aklının derinliklerine attığını söylüyordu.

Bunu yaparken olan süreçte yanlışlıkla unutmak istemeyeceği şeyleri de bir yerlere kapatmış olmalıydı, böylelikle de elinde avucunda hiçbir şey kalmamıştı.

Bir dönemde bunlara kendisi bile inanamaz hale gelmişti, sanki kilisede olan dışında hiçbir hayatı yokmuş gibi düşündüğü olmuştu.

Ama derinde bir yerlerde bu anıların hepsine hala sahipti ve bunların bir tutamını bile ne zaman hatırlayacak olsa birazını daha hatırlayabilmek için her şeyden ve herkesten uzaklaşıyordu.

Yanındaki sehpanın üstünde duran saate bakıp memnuniyetsiz bir iç geçirdi. Saat gece 2ye geliyordu ve Yoongi yakında eve gelip 'Jeongin'in' yarın yoğun olduğunu bildiği için bu saatte hala uyumamış olmasından şikayet edecekti.

Sabah 11de kilisede bir düğün seremonisi olacaktı ve baş papazın orada olması hatta seremoniyi bizzat yönetmesi şarttı.

Bir düğün.

Bolca takım elbiseli adamın katılacağı gergin bir düğün.

Daddy'nin Küçük Canavarı 2 -MinSung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin