Kelime sayımız: 1770
Jisung uyandığında kendini darmadağın hissederken nerede olduğunu merak etti. Ortam sıcacıktı, üstüne yumuşak bir örtü örtülmüştü ve yattığı yatak kocaman ve rahattı.
Bunlar dışında ise vücuduna dokunan ekstra bir sıcaklık kaynağı hissediyordu.
Kaslarını biraz gevşetebilmek için yattığı yerden gerindi, dün gece bir şeylere sarılıp dünyanın en saçma pozisyonlarından birinde uyuyakalmış olmalıydı.
Bunun dışında da kendini iyi hissediyordu. Tek sorun iç çamaşırındaki kumun rahatsızlığıydı.
Sonraki anda gence dank etmişti. Başka birinin yatağında sadece iç çamaşırıyla uyumuştu ve dün gece neler olduğunu bir gram hatırlamıyordu.
''Ah!'' diye bağırdı bir anda yattığı yerden doğrularak.
Yanında yatan figürün irkilip kalktığını görünce şaşkına dönmüştü.
''Hassiktir ne?!'' diye sordu Minho gence bakarak.
Jisung gerilemeye çalışırken neredeyse yataktan düşüyordu ''Gerçekten ne?! Neler oldu böyle?!''
Bunun üstüne hemen yataktan çıktı, ama aniden kalkmasının sebep olduğu baş dönmesi ona dün geceden kalma olan baş ağrısını da getirmişti ''Ah, başım-'' dedi kafasını tutarak.
Kısa bir süre sakinleştikten sonra Minho'ya baktığında onun da sanki Jisung gerçek değilmiş gibi bakakalmış olduğunu gördü.
Minho'nun gözleri gencin boynundaki izleri görünce kocaman olmuştu, aynı şekilde Jisung da patronunun vücudunun birkaç yerinde özellikle de kalbinin tam üstünde bir ısırık izi gördüğünde tepki bile veremedi.
Bu olmuş olamazdı.
''Hassiktir ya'' dedi Minho bir kez daha, kendini de sanki kaybolmak istermiş gibi yeniden yatağa bıraktı.
''Olamaz'' dedi Jisung aniden gelen baş ağrısıyla yine başını tutarak ''Jeongin nerede?''
Odaya bakındığında kıyafetlerinin tamamen dağılmış olduğunu gördü, dün gece aklından geçen düşünceler gibi.
''Burada bir şeyler yaşandığını düşünmüyorum'' dedi sessizce odayı incelemeye devam ederken.
''Olmadı, sahildeydik'' diye mırıldandı Minho başını kaldırmadan.
Jisung hızlıca kıyafetlerini üstüne geçirirken üzgün ve sinirli duygularla karışık şekilde homurdandı ve odadan çıktı.
Bu kötüydü. Bu bir hataydı, sadece kocaman bir hatadan ibaretti.
Bu adamla oturup içmemesi ve sarhoş olmaması gerektiğini bilmeliydi, özellikle de oğlu hala buradayken.
Sorumluluk sahibi olmaya ne olmuştu böyle?
Merdivenlerden inerken kendine ve olan her şeye içten içe küfürler ediyordu, bu sırada da salondan gelen ağlama sesini duydu.
Jeongin uyuyakaldığı koltuğa oturmuş ağlıyordu, çocuğa kızmış gibi görünen bir Mango da koltuğun diğer yanındaydı.
Jisung hemen ona doğru gidip sol kolu acıyor olmasına rağmen oğlunu yavaşça kucakladı ve sırtını sıvazlamaya başladı ''Sorun yok bebeğim, geçti''
Bunları söylerken ise aslında oğlunu mu yoksa kendini mi teselli ettiğini bilememişti.
Jeongin'in ağlaması yavaşça dinerken başını babasının boynuna gömdü ve onu bırakmayı kesinlikle reddediyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy'nin Küçük Canavarı 2 -MinSung-
Fanfiction[⚠ İkinci Kitap ⚠] -Tamamlandı- Han Jisung tüm dünyanın gözünde ölüydü. Onun yerine Yang Jeongin adında bir papaz olarak hayatına devam etmeye başlamıştı. Ama sırlar ancak kısa bir süre tutulabilirdi... ⚠Bu kitap, ağır dil ve +18 sahneler içermekte...