Bölüm 10 - Unuturum

919 182 222
                                    

Kelime sayımız: 1003

-------------

Minho kulübün açılışından yarım saat önce mekandaydı, Chan sandalyeleri indirmeyi yenice bitirmişken patronu ortada durmuş boş boş sahneye bakıyordu.

''Sorun ne?'' diye sordu Hazel adamın bakışlarını takip ederek.

Minho sadece başını iki yana salladı ve bir iç çekip arka odaya doğru gitmeye başladı, ama Chan onu durdurdu.

''Patron, seninle biraz konuşabilir miyim?''

''Olur'' diye mırıldandı Minho ''Sen git Hazel, ben de hemen geliyorum'' dedi ve kadının omuz silkip alımlı alımlı aynanın arkasındaki odaya gidişini izledi.

Sonrasında Chan'a doğru döndü ve korumanın düşünceli şekilde elini saçlarına attığını gördü ''Neye ihtiyacın vardı Chan?''

''Hayatının benim düşündüğüm kadar iyi gitmediğini biliyorum'' diye itiraf etti Chan ''Hala çok içiyosun ve bunu reddetmeye kalkışma, yine kötüleşiyor''

''Benim hakkımda endişelenmemelisin Chan, tek başıma gayet iyiyim''

''Hayır. Hayır kesinlikle değilsin. Sadece bunu saklıyosun. Sorunlarını kendine sakladığında, onları başka kimse görmediğinde yok olup gitçeklerini sanıyosun ama dünya böyle işlemiyor. Gerçekten kendine bunu yapmayı bırakmalısın. Sürekli içmek, günlerce uykusuz kalmak. Hatta 2 sene kadar önce köprüden bile atlamaya çalıştın! Bundan ne zaman vazgeçeceksin? Ayrıca bildiğim kadarıyla böyle kadınlardan da nefret ederdin. Şu an yaptıkların hiçbi şekilde sağlıklı değil''

''Evet değil. Bütün bunlar beni öldürcek. Ama tesadüfe bak ki ben de bunu istiyorum zaten. Dur tamam mı? Denediğin için teşekkür ederim, ama dur işte. Bana-...''

''B-bana h-hayatımı n-nasıl ya-yaşamam g-gerektiğini s-söylemeyi kes!''

Minho uzunca bir süre hareketsiz kaldı. Barın arkasına ve aynadaki yansımasına şöyle bir baktı. Ona bakan bu adam da kimdi böyle? Tanıdığı biri olmadığı kesindi. Belki onu bir zamanlar tanımıştı, ama şu anda bu kişiyle hiçbir alakası yoktu. Onunla ilgili hiçbir şey bilmiyordu. O kimdi? Ve burada ne yapıyordu?

Bu kişi şu anda onu izliyor ve ağır şekilde yargılıyordu. Bir zamanlar bütün hayatını toparlamış birine benziyordu, bir zamanlar bütün dünyaya ve ihtiyacı olan her şeye sahipmiş gibi. Ama şu anda sadece...

Kırılmış görünüyordu.

''Ben iyiyim Chan'' diye mırıldandı uzun bir durakalmadan sonra ''Sadece onsuz yaşaması zor. Onda o kadar çok şey görmüştüm ki, ama sonunda onu batıran da ben oldum. O bi yerlere gelebilirdi''

''O bi yerlere gelmişti zaten. Sen ona her şeyi sundun ve olabilceği en iyi insan olana kadar yanındaydın. Şimdilerde kimsenin bulamadığı bi şey verdin ona; bi amaç, bi yaşama sebebi. Burda çalışmayı, seninle geçirdiği zamanları ve öğrendiği şeyleri çok seviyodu. Hepsi senin sayende oldu. Onu sen büyüttün ve sen mutlu ettin. Her zaman onun tarafındaydın ve istediği ne varsa hepsi için destek oldun. Ben.. Ben çenemi kapalı tutmalıydım. İkiniz ayrılamaz bi ikiliydiniz ve ben buna hiç izin vermedim. Yani suçlamak için birini arıyosan, o benim''

Bu doğruydu. Chan konuşurken fark etmişti ki bütün bunların en büyük sebebi gerçekten de kendisiydi. Artık 2 sene olmuştu, tam 2 senedir en yakın arkadaşına bu saçma yalanı söylemeye devam ediyordu. Hayatında gördüğü en güzel arkadaşlığı bozmanın sorumluluğu tamamen Chan'a aitti.

Bunları daha önce nasıl görememişti? Bütün bunlar çok.. güçlüydü. Gencin karşısına geçip ondan eski hayatının tamamını geride bırakmasını ve saçma bir yalana dahil olmasını asla emretmemiş olmalıydı.

Küçük şirin kardeşi gibi olan Jisung, şu anda koca bir yalanın içinde yaşıyordu. Artık Han Jisung değil, papaz Jeongin olmuştu. Dansçı Jisung değil, papaz Jeongin'di. Siyah altın kalbi olan ve etrafındaki bütün kıçları tekmeleyebilecek olan Jisung değil, sadece papaz Jeongin'di.

Minho da artık Minho değildi. O da şu anda eskiden Minho olarak bilinen bir adamın kabuğunda yaşayan bir yabancıydı. Her şeye ulaşmaya çalışıyor ve kendini her şekilde tamir etmeye uğraşıyordu.

Hayatı yalan olan Jisung da artık Jisung değildi zaten. O çok tatlı biriydi ve Chan gencin masumiyetine herhangi bir zarar gelmesinden korkan kişiydi. Böylesine masum birini koruma olayını kendine resmen görev edinmişti.

Minho'nun yaptıklarını öğrendikten sonra onu azarlama işini de üstlenmişti. Neler olduğunu tam olarak bilmeden en yakın arkadaşını öldürdüğü için Jisung'u azarlama işini de üstlenmişti. Minho genci Chaejin'i öldürmeye zorlamamıştı, zaten Jisung gibi birine bunu yaptırması zordu.

Jisung dramatik gidişinden önce ortamdaki güçlü patrondu. Evet, Chan bir süre buna inanmakta zorluk çekti, ama artık gencin bunu yapabileceğini biliyordu. Hala burada olsa bu işe devam edebilirdi.

O kadar öldürmeye, yeni tavırlarına ve dönüştüğü o yeni kişiye rağmen iyi bir yerlere gidebilirdi. Kendisi bile bundan memnundu, defalarca yeni halini sevdiğini de belirtmişti zaten.

Ama Chan araya girmişti.

Araya girmişti ve gencin ismini bile alıp ona yenisini vermiş, ve evde hapis şekilde yaşamasına sebep olmuştu.

Minho kendini mahvediyordu. Popüler uyuşturuculardan nadirlerine, onlardan çıkıp ev yapımı olanlara, onlardan da yeniden alkole dönüyordu. Arabalarından birini bir ağaca toslayıp onu tamamen yok etmişti ve kazadan çatlak bir kolla kurtulmuştu.

Öylesine bir motor satın almıştı ve üstünden 1 hafta bile geçmeden o da tamir edilemeyecek düzeyde mahvedilmişti. 2 sene önce meşhur köprüden atlamaya çalışmıştı ve Jisung'un meleği bizzat gelip onu kurtarmıştı.

Minho 1 ay boyunca meleğini övüp kendisini kurtardığını iddia etmiş ve bunun bir işaret olduğu konusunda ısrar etmişti, ama genci bir daha hiç görmeyince yeniden en başa döndü.

Kediyi kaybetmişti, zavallı hayvan bir süredir ortalıkta yoktu. Minho'nun düşüncesine göre Mang'in evden gitme sebebi Hazel'in sürekli olarak uğramasıydı.

Hazel doğal olarak kedinin yok olmasından Minho kadar etkilenmemişti, sonuçta arkasındaki hikayeyi bilmiyordu. Tıpkı oturma alanındaki barda, üstünde 'kahramanımızsın' yazan kupanın hikayesini bilmemesi gibi.

Kadın bu hikayelerin hiçbirini bilmiyordu. Minho ise ne zaman boğulmak üzere olsa bu bilinmeyenlere tutunup kendini bir şekilde yüzeye çıkarıyordu. Şimdilerde herhangi bir zamanda yine pes edebilirdi. Belki de artık bunlara dayanamazdı ve Chan sonsuza dek bu sorumluluklarla sıkışıp kalmış olurdu.

Minho bir iç çekip korumayı kendini suçlayan düşüncelerinden çıkardı ''Sen hep doğru olanı yaptın Chan. Hepsi benim suçum, ama ben bunu kabullendim ve sorumluluğunu alıyorum. Benim bunu... bunları atlatmam lazım biliyorum. Bi gün onu unutucam. Bazı şeyleri çoktan unuttum bile... Tanrım, şampuanını özlüyor olmam normal mi? Vanilya gibi kokardı, ama artık hatırlayabildiğim tek şey bu sanırım. Onun nası hissettirdiğini ve nası hareket ettiğini hatırlayamıyorum. Elimde kalan tek şey fotoğrafları ama hepsi doğaüstüymüş gibi geliyor. Ben sadece...''

Minho bir iç daha çektikten sonra biraz doğrulup korumaya acılı gözlerle baktı ''Bi gün atlatıcam onu, iyi olucam. Onun gibi birini bi daha asla bulamicam, ama bi gün onu unutucam'' derken de arka odaya doğru gitti ve kapının önünde durdu ''Ama bunun olmicağını ikimiz de biliyoruz, dimi Chan?''

Chan bu adamı nasıl düzeltecekti...?

Daddy'nin Küçük Canavarı 2 -MinSung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin